Adil Okay’ın siyasi birikimini edebi birikimiyle birleştirdiği ilk tiyatro eseri
Künye: Karanlığın İçinde Aydınlık Yüzler− Ölülerimiz Konuşuyor. Tiyatro. Adil Okay. Ütopya Yayınevi. Ankara. Şubat 2010.
{rokzoom}images/stories/adil_okay_tiy_kitap_kap.jpg{/rokzoom}
Adil Okay’ı şahsen tanımadan önce dergilerden takip ediyordum. Ve benim de yaşamış olduğum demokrat çevrelerde ismini sıkça duyuyordum. Adil Okay, yaş olarak da benden bir hayli büyüktür. Fakat bu bizim dostluğumuzda hiç sorun olmadı. Yüreği ve bilinci yaşıt olanlara ‘seneler’ mesafe koyamaz! Ben her ne kadar yaşından dolayı kendisine ‘ağabey’ desem de, o bana ve benim gibi dostlarına tepeden bakıp, kendini bir basamak üstte tutarak ‘abilik’ yapmamıştır. İşte bu özelliği de beni ona yaklaştıran önemli bir vasfıdır.
Edebi hayata korkak adımlarla kendimi alıştırmaya çalışırken, şiirlerimi paylaştığım ilk şairlerdendir Adil Okay. Beni yüreklendirmesinin yanı sıra, ilk çıraklığımı atlatmamda da yardımcı olmuştur. Bu muhabbetlerimiz sonunda şiirlerim, tiyatro oyunlarım ve siyasi makalelerim dergilerde, gazetelerde yayınlanırken yine Adil Okay’ın katkıları benimle beraberdi. Ve kendisi de zaman zaman taslak halindeki çalışmalarını benimle paylaşmaya başlayınca büyük mutluluk yaşıyordum. En son yeni yazdığı bir tiyatro taslağını benimle paylaştığında sevincim iki kat artmıştı. Çünkü Okay’ın hikâyeci yönü benim açımdan oldukça önemliydi ve son zamanlarda bunu siyasi makale/denemelerinden dolayı aksatmıştı. İşte böyle bir zamanda hikâyeci, edebi yanını üstelik de tiyatro eseri üzerinden görmek beni sevindirdi. Daha metni okumadan yaşadığım bu sevinci, okumaya başladıktan ve bitirdikten sonra daha da yoğun olarak tattım. Bu güne kadar şiir, öykü, deneme, anı türlerinde 11 kitabı yayınlanan Okay, siyasi birikimini, edebi birikimiyle birleştirdiği ilk tiyatro eseriyle çok önemli bir çıkış yakalamıştı.
“Karanlığın İçinde Aydınlık Yüzler- Ölülerimiz Konuşuyor” adlı bu metni okuduktan sonra ona teatral yönden kimi uyarılarımı yollarken, bu eseri bir an önce basması, hatta önemli işler yapan ‘bizim’ tiyatro gruplarına yollaması gerektiğini söyledim. Çünkü bu çalışma gerek konusu, gerek dili, gerekse gündemi belirleyiciliği yönüyle çok önemli gelmişti bana. Son yıllarda yeteri kadar ‘Politik Tiyatro oyunu’ yazılmayan Türkiye’de bir eksiği kapatabilirdi. Fakat Okay, bu konuda benim kadar aceleci davranmayarak, oyunun kendi pratiği ile yoğrulması yolunu seçti. Benim de bir ara yanlarında gururla çalıştığım Merhaba Sanat Tiyatrosu ve 78’li arkadaşlarıyla birlikte, önce yaşadığı kentte sahneye konulmasını tercih etti. Bence buradaki asıl amacı da, tiyatroyu deneyimlemek ve o esnada oyun metnini daha da derinleştirip düzenlemekti. Nitekim öyle de oldu. Böylece yakın çevresini bu işe sokarken hayatın pratiğine yönelen tavrını, tiyatro konusunda da gösteriyordu.
O, oyunu yazıp kenara çekilmemiş, provalara katılıp eksiklikleri kapatmaya çalışmış, değişiklik önerilerini değerlendirmiş, aylarca süren meşakkatli çalışmalarda yer almıştı. Onun siyasi yaşamı da, edebi yaşamı da böyle şekillenmemiş miydi?
Sözü Adil Okay’a bırakarak ona böyle bir oyunu yazdığı için teşekkür etmek istiyorum:
“Anlattıklarım bana, sana yabancı değil belki. Ama yanımızdan her gün geçip giden ‘gerçeğe’ başımızı çeviriyoruz. Görmezden geliyoruz. Ya da alışmanın − kanıksamanın kollarına düşüyoruz. İşte bir amacım da izleyiciyi tuzağa düşürerek bunu anımsatmak. Zira oyunu izleyen başını çevirip geçemeyecek. Sobelenecek. Rahatı bozulacak. Sonra da eğer henüz, ‘kararmamışsa sol memesinin altındaki cevahir’, kendini sorgulayacak. Öyle umuyorum diyelim. Ayrıca sadece anma değil amacım, aynı zamanda izleyicileri kendiyle yüzleştirme de önemli. Empati yapmaya sevk etme. Bu yaraların henüz kapanmadığını hatırlatma. Yas tutarak, susarak da kapanmayacağını hatırlatma.(…)
Yazmak benim – bizim için bir eylem biçimi. Söyleyecek sözümüz var. Üstelik evimiz yanıyor. Komşumuzun evi yanıyor. Yan gelip yatamıyor keyfimize bakamıyoruz. Hatta yeterince müdahil ve muhalif olamadığımız için üzülüyoruz. Yani yazmanın dışında alanlardayız da. Oradan, eylemlerden beslenmesek de yazamıyoruz. İşte içine kapanan ama hala solcuyum diyen arkadaşları sokaklara çekmenin bir yolu da devrimci sanat diye düşünüyorum. Sol değerleri, geçmişi ve geleceği, solun parametrelerini yeniden yeniden hatırlatmak gerekiyor.”
Eline, yüreğine, emeğine sağlık Adil ağabey…
Eser Yılmaz