The Motorcycle Diaries (Motorsiklet Günlüğü) (ABD 2004 )
Yönetmen: Walter Salles
Oyuncular: Gael Garcia Bernal, Rodrigo de la Serna,
Mia Maestro, Mercedes Moran, Jean Pierre Nohen,
Lucas Oro, Marina Glezer, Sofia Bertoletto
Senaryo: Jose Rivera
Müzik: Gustova Santanolia
Walter Salles 1998 Berlin Film Festivali’nde en iyi film ve en iyi kadın oyuncu ödüllerini kazanan Central Station’u çeken Brezilyalı yönetmen.
Gael Garcia Bernal “Amores Perros”, “Y Tu mama Tam bien”de göz dolduran, yolu açık, Hollywood’un “yakışıklı” genç boşluğunu doldurma adayı olan genç bir artist.
Jose Rivera iyi bir senaryo yazarı.
Öykü, bütün dünyada tanınan, emperyalizmin pop kültürünün parçası haline getirdiği, her yerde resimleri dolu Latin Amerikalı enternasyonalist devrimci Che’nin gençliğindeki bir gezinin öyküsü. Yer yer onun bu gezi üzerine notlarına dayanan bir senaryosu var.
Yani iyi bir film yapmak için her şey var.
Genç Che. 24 Yaşında. Tıp fakültesi son sınıf öğrencisi.
Alberto Granado. Che’nin gençlik arkadaşı. 29 yaşında. Biyokimyacı.
1952 yılında bu iki genç motosikletle bir Latin Amerika turuna çıkıyorlar. Latin Amerika’yı “La Pederosa” (Her şeye kadir) ismini verdikleri motosikletleriyle yaptıkları bir seyahatte keşifin öyküsü anlatılan.
Film en uzun pasajlarında Latin Amerika’nın uçsuz bucaksız doğasına güzelleme adeta. Büyük bölümünde insansız doğal manzara filmi.
Film güya büyük enternasyonalist bir devrimcinin normal yakışıklı bir küçük burjuvadan çıkıp devrimciliğe gelişme sürecinin, siyasallaşmasının bir kesitini anlatıyor. Fakat bir inandırıcılığı yok. 23 yaşındaki Che hiçbir şeyden habersiz. 27 yaşındaki arkadaşı ile bütün seyahatinde aralarında geçen tek siyasi konuşma, tartışma yok.
Filmde Che’yi iki kez siyasallaşır gibi görüyoruz. Bir sahnede Maratgeui okuyor. Maratgeui iyi tanımayanlar için hiçbir şey söylemeyen bir sahne bu. Tanıyanlar için de “bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü” sorusunu sorduran bir sahne. Nerden çıktı şimdi bu kitap?
İkinci sahnede Che kendi doğum gününde ısrar üzerine yaptığı konuşmada bütün Latin Amerika’nın ortak davasından söz ediyor. Seyirci de aynı veba istasyonunda çalışan Katolik rahibeler ve diğer çalışanlar, bu arada Che’nin yol arkadaşı Alberto gibi, hayretle dinliyor bu konuşmayı. Aynı soru. Nerden çıktı şimdi bu konuşma?
Walter Salles, emperyalizmin Che’yi azizleştirerek ve poplaştırarak tehlikesiz hale getirme operasyonuna destek sunan bir film yapmış. Onun devrimciliğinin romantikliğini, ezilenlere, horlananlara, toplumdan dışlananlara duyulan insani acıma duygularının sonucu olduğunu anlatıyor film.
Kuşkusuz hiç yararsız değil. Bu film belki genç kuşaklardan birilerinin “Bu Che kimmiş?” diye meraklanmasına yarayabilir. İnsanların tartışmasına neden olabilir. Bu ölçüde de yararlı olur. Ve kuşkusuz görsel zenginliği, anlatımı ile ortalamanın üzerinde bir yol filmi. Fakat birçoklarının övdüğü kadar iyi bir film değil.
Bu konuyla, bu oyuncularla, çok daha iyisi olur.
Olmamış.
Anuş Pazarciyan