Kameralı Sosyolog: Gisèle Freund
Uzun süredir hakkında yazmak, tanıtmak istiyordum fotoğrafçılığın büyük kadın ustası Gisèle Freund’u…
Bir türlü olmadı. Mart’ın sonunda kendisini öncelikle bir ‘zanaatçı’ olarak adlandıran kameralı sosyologun ölüm haberi geldi. Bu güzel insan 91 yaşında çok sevdiği ve yaşadığı Paris’te ölmüştü. Onun fotoğrafçılık anlayışı, kamerayı toplumu, toplumdaki çelişmeleri -tabii ki kameranın gerisindeki insanın gözüyle- yansıtan bir araç olarak kavrayan bir anlayıştı. Onun fotoröportajları, sosyolojik bir araştırmanın resimsel ifadeleriydi adeta. Şimdi 91 yaşında aramızdan ayrılan bu kameralı sosyologun hayatında önemli dönüm noktalarına kronolojik olarak bakalım:
1908 Gisèle Freund 19 Aralık 1908’de Almanya’nın Berlin kentinde, Schöneberg semtinde doğdu. Ailesi Berlin’in tanınmış Alman-Yahudi sanayici ailelerinden biriydi. Babası bir sanatçı dostu ve önemli bir kolleksiyoncu idi. Gisèle Freund bu yüzden sanat konuşulan, yapılan resimlerle, şiirlerle dolu bir ortam içinde yetişti. Biyografisinde çocukluk, ilk gençlik dönemi için şunları söyler: “Babam büyük bir edebiyat dostu ve sanat koleksiyoncusu idi. Daha çocukluğumda o bende sanata sevgiyi uyandırdı. (…) Evimiz sanatçılar için her zaman kapısı açık olan bir evdi. Max Liebermann ya da Käthe Kollwitz sürekli gelip giderlerdi. Max Slevogt babamın bir portresini yapmıştı. Albert Einstein komşumuzdu. Onu hep büyük gelen şapkalarıyla hatırlıyorum. Pazar günleri babam benimle birlikte müze gezmeleri yapardı. Her resim önünde durur, bana uzun uzun açıklamalar yapardı. ‘İyi bir ressamı, onun havayı nasıl resmettiğine bakarak tanıyabilirsin. En zor olan havayı resmetmektir çünkü’ derdi.”
Gisèle Freund işte böyle bir ortamda daha çocuk yaşta sanatı algılamayı öğrendi.
1923 15 yaşındaki Gisèle Freund’un en büyük isteklerinden biri bir fotoğraf makinesidir. Babası Julius’un bir arkadaşı Gisèle Freund’a ilk kamerasını armağan eder. Bu bir Voigtländer 6×9 kameradır. O hemen fotoğraf çekmeye başlar. Biyografisinde şöyle der: “Fotoğraf çekmeye âşıktım ben. (…) Elime kamera geçer geçmez hemen insanları fotoğraflamaya başladım. (…) İlk andan itibaren insanlar doğadan ve yapılardan daha çok dikkatimi çekti.” Fakat edebiyat da Gisèle Freund’un ilgi alanı içindedir: “Thomas Mann, Kafka, Brecht, Traven en sevdiğim yazarlardı. Daha orta öğrenim yıllarında Piscator’un o dönemin avangard yazarları içinde sayılan Brecht, Toller vb. nin oyunlarını sahnelediği “Nollendorf Tiyatrosu”nda oyunları izlerdim.” Bu dönemde daha çok yazarlığa eğilimlidir. “Yazmak. Okuma yazmayı öğrendiğim andan başlayarak, yazar olmak en büyük isteğimdi. Fotoğrafçı olmak aklımın ucundan bile geçmiyordu.” Maden işçilerinin bir grevi dolayısıyla Gisèle Freund ilk kez yoksulluk olgusuyla yüzyüze gelir. Kendisinden üç yaş büyük olan ağabeyi Hans onda siyasal uyanışı gerçekleştirir. “O eve devrimci düşünceleri taşıdı.” Gisèle Freund babasından gizli olarak Sosyalist Gençlik örgütüne üye olur.
1927 Babasının isteği üzerine mezuniyetine iki yıl kala liseden ayrılır ve ev ekonomisi konusunda eğitim veren bir okula kaydolur. Ekte çevirisini sunduğum son söyleşilerinden birinde dile getirdiği gibi bu okulda kendisine “yemek yapma, çocuk bezi değiştirme” gibi şeyler öğretiyorlardı. İyi bir evlilik yaparak, ev kadını olarak yaşamaları programlanan “iyi aile kızları” için bu eğitim o dönemde normal olandı.
Fakat Gisèle Freund kendisi için öngörülen bu “kaderle” hemfikir değildir. O mutlaka liseyi bitirmek ve yüksek öğrenim görmek istemektedir.
1928 Anne-babasının bilgisi olmaksızın, yoksul ve fakat yetenekli işçi kızlara eğitim veren bir özel liseye başvurur ve kabul edilir. Gisèle kavgalı olarak evden ayrılır ve sınıf öğretmeninin evinde kalmaya başlar. Burada ilk büyük aşkı olan boksör ve yazar Horst Schade ile tanışır. Onunla birlikteliği beş yıl sürecektir.
1929 Kazanılan lise mezuniyeti, aile ile yeniden barışmanın vesilesi olur. Bu kez babası Julius ona lise mezuniyeti için armağan olarak ikinci kamerasını verir. Bu bir ‘Leica’dır. Gisèle için bu harika bir armağandır. Çünkü “Fotoğraf kendini ifade etmek için büyük imkânlar sunuyor. (…) ‘Leica’yı cebinize sokup, ardı ardına 36 poz çekebiliyorsunuz. Bu harika bir şey.”
1930 Gisèle sosyoloji ve sanat tarihi öğrenimi için Freiburg’a gider. Sosyoloji öğrenimini şöyle gerekçelendirir: “Sosyoloji beni yakından ilgilendiriyordu, çünkü o insanla onu saran çevresi arasındaki karşılıklı ilişkileri inceleyen bir bilimdi. İnsana ait her şey ve onu daha iyi anlamanın bütün yolları beni her zaman kendine çekmiştir.”
Öğrenim döneminde sol öğrenci gruplarında aktif olarak çalışır. Bir dizi eyleme aktif olarak katılır.
1931-33 arasında, dönemin ünlü sosyoloji profesörlerinden Karl Mannheim’ın peşinden Frankfurt’a taşınır ve öğrenimine Frankfurt Üniversitesi’nde devam eder. Bu dönemde Theodor W. Adorno ve Max Horkheimer de genç öğretim görevlileri olarak Frankfurt Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nde çalışmaktadırlar. Profesör Karl Mannheim’ın asistanı olan Norbert Elias, Gisèle Freund’u fotoğrafçılık konusunda esas teşvik eden insandır. Onun hakkında Gisèle Freund daha sonra şunları söyler: “Ben her şeyimi ona borçluyum. (…) O beni hep elimde kamerayla görüyordu ve günün birinde bana ‘Mademki fotoğrafa bu kadar meraklısınız, o zaman neden resim sorunsalının peşine düşmüyorsunuz?’ dedi. (…) Onun tavsiyeleri beni doğru yola itti. Fotoğrafçılık o dönemde kimseyi ilgilendirmiyordu. Fotoğraf basılı kâğıttı yalnızca.”
Gisèle 1932’de bilimsel bir araştırma için bir sömesterliğine Paris’e gider. Araştırma için her gün gittiği Ulusal Kitaplığın karşısında Paris Borsası vardır. Burada çektiği kimi enstantaneler, bazılarında resmin içeriğini saptıran altyazılarla da olsa, basılır. Bunlar Gisèle’nin basılan ilk fotoğraflarıdır.
Frankfurt’a döndüğünde kendini yine siyasi çalışmanın içinde bulur. Dönemi şöyle anlatır biyografisinde: “Hayat şartları yıldan yıla kötüleşiyordu. 1932’de işsizlerin sayısı neredeyse 6 milyona varmıştı. Komünist Partisi ve Nasyonal Sosyalist Parti yarı-askeri silahlı gruplara sahipti. Çatışmalar gündemdeydi. Üniversite de bu çatışmalardan payını alıyordu. Hemen her gün gösteri yürüyüşleri düzenleniyordu. Hemen her yürüyüş Nazi çeteleriyle çatışmayla son buluyordu. Nazi çeteleri dişine tırnağına kadar silahlıyken, sol gruplar genelde silahsızdı. (…) Ben bir kez bu çatışmalarda dövülmüş öğrencilerin sırtlarındaki yaraları gösteren resimler çektim.” Bu resimler daha sonra, yurtdışında Almanya’daki Nazi terörünü belgeleyen ilk yayın olan “Kahverengi Kitap”ta yayınlanır (ancak resim altyazılarında anonim yazarlar öğrencileri işçi yapmıştır).
Gisèle Freund,1932’de Frankfurt’ta yapılan son özgür 1 Mayıs gösterisine kamerasıyla katılır. Nazi diktatoryası öncesinin bu son 1 Mayısının fotoğrafları dönemin en iyi tanıklarındandır.
1933 Almanya’da Nazilerin iktidarı ele geçirmesi ertesinde oldukça ünlenmiş solcu bir Yahudi olarak Gisèle rejimin çifte tehdidi altındadır. Mayıs sonunda Almanya’yı terketmek zorunda kalır. Faşizmin iktidara gelişi ve maceralı kaçışı hakkında şunları anlatır:
“Tehlike altında olduğumuzu biliyorduk, fakat günün birinde bu üzerimize gelen insanlık düşmanı dalgayı kıracağımızı düşünüyorduk. Fakat olaylar tahmin etmediğimiz bir hızla gelişti ve ne yazık ki Nazilere karşı bir şansımız olmadığını tespit etmek zorunda kaldık. 30 Mayıs 1933’te saat 11’de yolda polis müdürlüğünden tanıdığım bir polisle karşılaştım. Bu kişiyi siyasi afişlere izin almak için polise götürmekliğimden dolayı tanıyordum. Hâlâ Frankfurt’ta olmamı garipseyerek bana ertesi sabah Gestapo’nun tümümüzü tutuklamaya hazırlandığını haber verdi.
Ben bu bilgiyi arkadaşlarıma ulaştırdığımda, ne yazık ki onlar bana inanmadı. Acil gerekli olan birkaç parça eşyamı hemen topladım, beni bütün sürgün hayatım boyunca Latin Amerika’ya kadar da izleyen küçük bavuluma doldurdum. Frankfurt’tan ayrıldığımda yanımda olan şeyler pijamalarım, üniversite belgelerim, tuvalet malzemem ve kameramdı. Sabah 11’de uyarıyı aldım. Akşam yedide Paris treninin kompartımanında yolculuktaydım. Aileme haber vermek için bile zaman yoktu. (…) Hislerim bana, eğer hayatımı kurtarmak istiyorsam kaçmaktan başka çare olmadığını söylüyordu. Daha sonra da böyle zorunluluk durumlarıyla karşılaştım. Fakat her zaman, artık kaybolma zamanı geldiği noktasında doğru kararlar verdim. Frankfurt garını yağmurlu ve kasvetli bir havada üçüncü sınıf bir vagonun kompartımanında geride bıraktığımızda büyük korkular yaşadım. Gittiğim meçhuldeki gelecekten değil, trende bulunan askerlerin beni trenden indirmelerinden, ırzıma geçip beni öldürüp bir kenara atmalarından korkuyordum. Aklıma hep Nazilerin bir tabut içinde ailesine teslim ettikleri kız öğrenci Anna’nın başına gelenler geliyordu.
Buna rağmen SS’lerin çizme seslerini duyduğumda gayet soğukkanlı reaksiyon gösterdim. Kâğıtlarım ve yolculuk hedefim ve amacım konularındaki sorulara, Paris’e doktora tezini hazırlamak için giden bir yüksekokul öğrencisi olduğum şeklinde cevaplar verdim. Bana bavulu açma direktifini verdiler. Bavulda kamerayı buldular. Fakat üzerinde film yoktu. Kısa süre önce bir filmi tuvalete atmıştım. Fakat en önemli olanı, yaralı göstericilerin fotoğraflarının negatifleri üzerimde saklıydı. Pasaportuma bir göz atan kuşkucu SS subayı “Siz Yahudi misiniz?” diye sordu. “Ben… Yahudi??? Siz hiç Gisèle isminde bir Yahudi gördünüz mü?” diye çıkıştım adama. Hitler selamıyla ayrıldılar kompartımandan. Kurtulmuştum.”
Gisèle ertesi sabah Paris’e varır. İçinde çalıştığı öğrenci grubunun tüm diğer üyeleri aynı gün Frankfurt’ta tutuklanırlar.
Gisèle sürgünde de öğrenimini sürdürür. Genellikle Ulusal Kitaplık’ta çalışır. Burada sık sık Walter Benjamin’le karşılaşır.
1934 Para kazanmak için bir başka Alman göçmeni ve hukuk öğrencisi olan Rix ile ‘Girix’ fotoğraf stüdyosunu açar.
“Ben burada komşularımın, semtin tüccarlarının, yeni çocuk doğurmuş anaların ve çocuklarının resimlerini çektim. (…) Müşteriler benim fotoğraflarımı hiç beğenmiyordu. Ben gerçekçi resimden yanaydım. Portrelerini çektiğim insanlar ise benim bu gerçek sevgimi hiç hoş bulmuyorlardı. Onlar rötuş istiyorlardı. Benim için ise rötuş kesinlikle olmayacak şeydi.”
Horst isimli bir arkadaşının kardeşi “Kölnische Illustrierte” adlı bir derginin redaktörüdür ve Gisèle’yi fotoröportajlar yapması konusunda teşvik eder. Gisèle’ye yazdığı bir mektupta; “Önce bir öyküyü resimler içinde görmeyi öğrenmelisin. Öykü bir başlangıca ve sona sahip olmalı. Sembolik bir resim öykünün tümünü içermeli ve öykünün mekânını belirlemeli. Buna bağlı olan resimler zinciri detayları anlatmalı” der. Gisèle Freund bir fotoğrafçıdan fotoğrafçılık dersleri almak ister. O dönemde iyice ünlenmiş olan Man Ray çok pahalı gelir; Bauhaus fotoğrafçılarından Florence Henri’de başladığı bir deneme de, Gisèle’nin rötuşu ilke olarak reddeden tavrı dolayısıyla kısa sürede sona erer. Florence Henri’nin yargısı acımasızdır: “Siz hiçbir zaman iyi bir fotoğrafçı olamazsınız. Boşuna para harcamayın!”
1934 sonunda Gisèle Freund’un pasaportunun süresi dolar. Konsolosluk pasaportunu uzatmaz. O Nazi impartorluğunun “istenmeyenler” listesindedir artık…
1935 Muhbir vatandaşlar Girix stüdyosunda pornografik resimler çekildiği şikâyetinde bulunurlar. Concierge (bir nevi kapıcı, fakat aynı zamanda apartman yöneticiliği de yapan kapıcı!) aslında çok fazla ziyaretçi gelmesinden rahatsızdır. Gerçekten de gelen giden çoktur. Birçok Alman göçmen için Girix stüdyosu Paris’te uğradıkları ilk adres, ilk duraktır. Gisèle Freund ve Rix ellerinden geldiğince yardımcı olurlar göçmenlere. Bu faaliyetler Gisèle Freund’a ‘casusluk’ suçlamasını da getirir. O şimdi sürgünde de sürekli olarak yurtdışı edilme tehdidi altında yaşamaya başlar.
Mart 1934’te Adrienne Monier ile tanışır. Adrienne Monier Rue de l’Odeon’daki ünlü “Maison des amis des Livres” (Kitap Dostları Evi) adlı kitabevinin sahibidir. Bu kitabevi zamanın önemli yazarlarının buluşma yeri gibidir. Paul Valery, Andr… Gide, Andre Malraux, Guillaume Appollinaire, Paul Celan, James Joyce, Andre Breton kitabevinin sürekli ziyaretçileri arasındadır. Adrienne kısa sürede Gisèle’nin en yakın arkadaşı haline gelir. Gisèle’nin hayatında bu arkadaşlık yeni bir dönemin başlangıcı olur.
Andre Malraux’un, 1933’de “Goncourt” ödülünü kazanan “La Condition Humaine” adlı romanının ikinci baskısı için bir portre fotoğrafına ihtiyacı vardır. Gisèle’den bu fotoğrafı çekmesini rica eder. Sonradan oldukça ünlenen Malraux’u balkonda rüzgârdan birbirine karışmış saçları ve ağzında sigarayla gösteren fotoğraf bu şekilde ortaya çıkar.
Andre Malraux Haziran 1935’te Paris’te düzenlenen “Kültürün Savunulması İçin Yazarlar Kongresi”nin de örgütleyicileri arasında bulunmaktadır. Burada sözkonusu olan kültürün faşist barbarlığa ve savaş tehdidine karşı savunulmasıdır. Kongre geniş bir yelpazede antifaşist yazarları biraraya getirmeyi amaçlamaktadır. Kongreye 38 ülkeden 250’nin üzerinde yazar katılır. Andre Malraux’un çağrısı üzerine Gisèle Freund bu kongreye fotoğrafçı olarak katılır. Bu katılım hakkında Gisèle Freund şunları söyler:
“Çağrı profesyonel ya da resmi bir karakter taşımıyordu. Benim ilgim bütünüyle kişiseldi. (…) Yazarların fotoğraflarını onları tanıdığım için, tanıdığım gibi çektim. (…) Çok etkileyiciydi. Zamanın büyük yazarları bir araya toplanmıştı. Birçoğu ülkelerinden gelmişti. Fakat sürgünden gelenler de vardı. Heinrich Mann, Boris Pasternak, Andr… Gide, Bertolt Brecht, Aldoux Huxley… bir sürü yetenek.”
Bu kongreye katılım, Paris’te oturma statüsü gayet sallantılı olan Gisèle Freund’un dosyasına “bardağı taşıran son damlayı” da ekler. Karşıcasuslukla uğraşan İkinci Büro’ya çağrılır Gisèle Freund. Ülkeyi 48 saat içinde terketmesi istenir. Bu bürodaki edebiyatsever bir polis ve herşeyden önce de Adrienne Monier’in çabalarıyla oturma izni bir süre daha uzatılır.
1936 Öğrenimini tamamlar. Doktora tezi olarak “19. Yüzyılda Fransa’da Fotoğraf” başlıklı çalışmayı sunar. Bu çalışma Adrienne Monier tarafından kitap olarak da yayınlanır. Walter Benjamin tezi inceleyen sınav komisyonunda bulunmaktadır. “Gisèle sizin böyle yazabileceğinizi hiç düşünmemiştim” der.
1936 aynı zamanda Gisèle Freund’un profesyonel foto röportajcılığına başladığı yıldır. Yeni kurulmuş olan “Life” isimli dergi Kuzey İngiltere’de yoksulluk üzerine bir röportajı görüntüleyecek bir fotoğrafçı aramaktadır. Gisèle Freund bu işi üzerlenir. Bunun için İngiltere’ye geçer. Çektiği fotoğraflar Gisèle Freund’un Life’ta yayınlanan “ısmarlanmış” ilk fotoröportajı olur. Sosyoloji ile fotoğrafçılığın içiçeliği ve fotoğraflarında neden daha çok tek tek birey ve portre fotoğrafçılığına yöneldiği konusunda şöyle der:
“Sosyal sorunların her yönü beni yakından ilgilendirdiğinden sosyolog olmak istemiştim. Zorunluluklar sonucu fotoğrafçı oldum fakat bundan hiç pişmanlık duymadım, tersine kısa süre içinde gördüm ki benim yaşamsal ilgim acılarıyla, umutları ve korkularıyla bireye yönelmektedir.”
1936’da edebiyat meraklısı bir devlet memuru olan Pierre Blum’la evlenir ve Fransız vatandaşı olur. Evlilik 1948’de bozulur.
1937 Dünya Sergisi’ndeki Fransız pavyonunda sergilenmek üzere Ulusal Kitaplığı fotoğraflar. Bu bağlamda anlattığı anekdotik bir olay, fotoğrafçılığa ve bir kadın fotoğrafçıya bürokratik bakış açısını çok iyi yansıtır:
“Ulusal Kitaplığa gittiğimde, bana kameramın nerede olduğunu sordular. Ben küçük Leica’mı gösterdim. Fakat hiç ciddiye almadılar. Ben de bunun üzerine bit pazarına gidip stativli büyük boş bir kamera kutusu aldım. Bu donanımla nihayet çalışmaya başlamam mümkün oldu.”
1938 Kodak ve Agfa firmaları ilk renkli fimleri piyasaya sürer. Gisèle bu yeni tekniği de hemen ve coşkuyla kullanmaya başlar. İlk renkli fotoğrafları bir berber salonunun camekânı, bir umumi hela girişi ve Paul Valery’nin bir portresidir. Renkli film konusunda şunları söyler:
“Bu benim için mutlak bir çağrı ve açıklama idi. Kaypak ve değişken kırmızı, yeşil ve sarı tonları, beyaz bir derinin şeffaflığını, bir mavi gözün etrafındaki saydamlığı yakalayıp, tutmak… Bu ne biçim bir mucizeydi. Şeyleri ancak ışık ve gölge içinde görmenin miyadı dolmuştu artık.”
Bu yeni teknikle bir yazar portreleri galerisi yaratmak ister. Çünkü; “Hiç birşey yaratıcı bir insanın yüzü kadar büyüleyici değildir.”
Fakat para kazanma işini yine röportajlar üzerinden yapmaktadır. “Para kazanmak için röportaj, kendi zevkim için portreler” der. Anne ve babası Almanya’yı terkeder, Londra’ya sığınırlar.
1939 “Time” dergisi, Finegan’s Wake’in yayınlanması dolayısıyla yapılan bir röportaj bağlamında kapak için James Joyce’un renkli bir portresini ısmarlar. 8 Mayıs 1939 tarihli “Time”ın kapağı Gisèle Freund’un çektiği resimdir.
Adrienne Monier’in kitabevinde ilk yazar portreleri ‘sergisi’ açılır. Portresi çekilen tüm yazarlar gösteriye katılır. Dia projektörü bizzat Gisèle Freund tarafından kullanılır. Gisèle Freund portreler konusunda şöyle diyor:
“Ben yalnızca sevdiğim ve gerçekten severek tanışmak istediğim yazar ve sanatçıların fotoğraflarını çektim. Ben hiçbir zaman resim ‘çalmadım’, tersine hep yüzlerle uğraştım; çünkü şunu biliyordum: Biz vücutlarımızı gizleyebiliriz, ellerimiz, bakışlarımız, yüz hatlarımız ise herkes için açıktadır. Biz sürekli olarak maskeler takınırız ve fakat aynı anda en derin gizlerimizi açarız herkese. Yüzlerin neden bu kadar büyüleyici olduğunun gizi buradadır. Daha sonra bunun üzerine düşündüğümde, fotoğraflananların, özellikle de yazarların benim çektiğim resimleri neden beğenmediklerini anladım ve anladım ki, biz gerçek yüzümüzü hiç tanıyamayacağız. Biz kendimizi hep bir aynadaki gibi tersten görüyoruz ve kendimize başkaları için oynadığımız rolleri içeren gerçek olmayan portreler yaratıyoruz.”
İkinci Dünya Savaşı patlar. Savaş patladığında Gisèle Freund İngiltere’de bunulmaktadır. Hemen Fransa’ya, kendisini “en zor gününde büyük bir alicenaplıkla kabul eden bu ülkeye”, çok sevdiği Paris’e geri döner.
1940 Savaş bütün hızıyla sürmektedir. Fransız hükümeti Paris’i terkeder. İşgal gündemdedir. Gisèle Freund da bir bisikletle kaçanlar arasındadır. Yanında eski dost bavulu vardır: “Bisikletin arkasına yedi yıl önce Paris’e geldiğimde yanımda olan bavulu bağlamıştım.” Lot vilayetinde iki yıl kalır. Burada tarlada çalışır: “Başlangıçta bütün köy benimle alay ediyordu, çünkü yabanıl otlarla ekili olanları birbirinden ayıracak kadar bile bilgiye sahip değildim.”
1941 Savaş Gisèle Freund’un anne ve babasını İngiltere’de de bulur. Bir Nazi hava saldırısında, Londra’nın bombalanması sırasında ölenler arasında Gisèle Freund’un babası Julius da vardır.
1942-45 Gisèle Freund’un annesi mali sıkıntı nedeniyle, Gisèle Freund’un babasının önemli bir bölümünü Zürih’e kaçırabildiği resim kolleksiyonunu satışa çıkarır. Satış için hazırlanan katalogun girişinde Gisèle Freund şöyle yazar:
“Babam Julius Freund onlarca yıl boyu sürekli resim topladı. Onun kolleksiyonculuğunun dürtüsü hep resimlerin sanatsal değeri oldu. O hiçbir zaman parasal bir hesapla resim toplamadı. (…) Şimdi onun kolleksiyonunun resimleri her yöne dağılacak. Umarım bu resimler yeni sahiplerine de babama verdikleri kadar zevk verirler ve kimi yeni sahipler bu resimlere bakarken babamı anar.”
Fransa da artık Gisèle Freund gibi siyasi göçmenler için iyice tehlikeli bir alan haline gelmiştir. Yine kaçış gündemdedir. Gisèle Arjantinli bir kadın sanatsever ve “Sur” (“Güney”) isimli edebiyat dergisinin sahibesi ve sorumlusu olan Victoria Ocampo’nun daveti ve yardımıyla Arjantin’e gider.
“Benim Arjantin’e gidişim yeni bir deneyimin başlangıcı oldu. Ben o zamana dek esasta portre fotoğrafları üzerine çalışmıştım. Fakat geniş Amerikan kıtasını tanımak için bir tek yol vardı: Fotoröportaj.”
Gisèle Freund bütün gücüyle fotoröportaja yüklenir. Kıtanın en ücra köşelerine kadar gezer. Hüküm giymiş mahkûmların sürgün edildiği Patagonya’ya; Amerikalıların gizli Japon denizaltı üssü olduğunu düşündükleri Feuerland’a gider; Jaques Remy’ye film çekimlerinde reji asistanlığı yapar. 1942-45 yılları arasında hemen tüm kıtayı gezer, fotoröportajları Avrupa ve Amerika’da çeşitli dergilerde yayınlanır. Buenos Aires’te “Özgür Fransa Latin Amerika Propaganda Bürosu”nda çalışır. Ayrıca Fransız yazarlarının eserlerini yayınlayan “Edition Victoria” isimli yayınevini kurar.
1945-46 Savaş Nazi Almanyasının teslim olması ile biter. Gisèle Freund işgalden kurtulmuş Fransa’ya geri döner. Bu kez “bagaj”ı oldukça yüklüdür: Üç ton yardım malzemesi ile gelir Fransa’ya. Malzemelerin içinde yiyecek, giyecek, ilaç yanında ayrıca 1000 metre daktilo bandı vardır. Adrienne Monier “Bir masal gibiydi bu!” diye belirtir duygularını ve teşekkürünü… Fransa Enformasyon Bakanlığı, Gisèle Freund’u “Fransız Edebiyatı Tanıtım Elçisi” ilan eder. Bu görev tam Gisèle Freund’un istediği bir görevdir. Yine seyahatler gündemdedir. Özellikle Latin Amerika’da Fransa edebiyatı üzerine verdiği konferansları dialarla destekler.
Annesi 1946’da Londra’da ölür.
1945 Robert Cappa “Magnum” isimli fotoğraf ajansını kurar. Gisèle Freund; David Seymour (Chim), Henri Cartier Bresson, George Rodger ve Maria Eiser’le birlikte ajansın ilk üyeleri arasındadır. Maria Eiser ajansın idari işlerini Paris ve New York merkezlerinde yürütmektedir. Gisèle ajansın Latin Amerika’daki görevlisi durumundadır. Bu dönemde çektiği resimler için Gisèle Freund’un değerlendirmesi şöyledir: “Savaş sonrasında özellikle Avrupalılar Avrupa’nın dar sınırlarından kurtulmak, Avrupa hapishanesinin duvarları dışına çıkmak özlemi içindeydiler. Onlar kendi dört duvarları dışındaki dünyayı keşfetmek için yanıp tutuşuyorlardı. Benim fotoğraflarım tam da bu isteğe cevap oluşturuyordu: Ben başka dünyaların resimlerini getiriyordum onlara.”
1950 Gisèle Freund “Life”ın ısmarlaması üzerine Evita Peron hakkında bir fotoröportaj hazırlar. “Evita Peron çok kendini beğenmiş, burnu havada biriydi. Resimlerim de onun için kendini beğenmişliğinin bir aracıydı. (…) Bir başka kadına ne kadar çok şeye sahip olduğunu göstermek çok hoşuna gitmişti. Bu onun için adeta bir oyundu.”
Ancak resimlerini denetleyen Arjantin Propaganda Bakanlığı resimleri propaganda değeri açısından değerlendirir ve bunların aslında karşıpropaganda resimleri olduğu sonucuna varır. Negatiflere el koyma kararı alınır. Gisèle Freund negatiflerin bir bölümü ile kaçar. Resimlerin bir bölümünün yayınlanması Washington ile Buenos Aires arasında önemli bir diplomatik gerginliğe yol açar. Life dergisinin Arjantin’e girişi, Arjantin’de dağıtımı/satışı yasaklanır. Bu Gisèle Freund için kariyerinin “en zor yıllarının başlangıcı” olur.
1950-52 Edebiyat elçisi olarak Meksika’ya gider. “Meksika’ya ve Meksikalılara vuruldum. Nasıl bir memleket! Orada, en eski kültür yapıtlarından, normal bir pazar yerindeki el zanaatı ürününe dek herşey güzellik. (…) Meksika’daki hiçbir şey benim için ‘ortalama’ ya da önemsiz değil. Çok büyük çelişmelere sahip bu ülke, o ülkeye gelen yabancı gezginciyi hemen sarıp sarmalıyor, esir alıyor. Meksika beni olağanüstü etkiledi. Ben orda yalnızca doğanın seyrinde bile bazen ağladım.”
Meksika’da diğer birçok kültür/sanat emekçisinin yanında Diego Rivera ve Frida Kahlo ile tanışıp arkadaş olur. Onlarla birlikte ülkenin en ücra köşelerini gezer, o güne kadar hiçbir yabancının katılamadığı ritüel törenlere, kutlamalara katılır.1952 sonunda Meksika’dan ayrılır.
“Meksika’nın beni yiyip yutmasına az kaldığını hissediyordum. Bu ülkede herşey öyle aşırı uçlarda ki, yaşam herkesten insanüstü bir şeyler talep ediyor. İlk kez Avrupa ve Fransa bana insani ölçüler içinde görünmeye başladı.”
1953 Gisèle Fransa’da çalışmaya koyulur. Paris Match, Art et Decoration, Point de Vue, Image du Monde, Verve, Illustratione Italiana gibi dergiler ve UNESCO için fotoröportajlar yapar. Bunlar çok değişik alanlardadır. Örneğin büyücüler, falcılar, Utangaçlar Kulübü, Epiphania Manastırı vb. fotoröportajların konusudur.
“Fantezimin sınırı yoktu; her gün gazete haberlerinden henüz keşfedilmemiş konuları bulup çıkarıyordum. Ve çok yönlü çalışmak bana büyük zevk veriyordu.”
1954 Magnum Foto Ajansı Gisèle Freund’la olan anlaşmasını bozduğunu açıklar. Bu kararın arka planında FBI’ın Gisèle Freund’u “komünist dostu”, “anti-Amerikan faaliyetler içinde” olarak değerlendirip istenmeyen kişi ilan etmesi yatmaktadır. Bu değerlendirme temelinde Gisèle Freund’un ABD vizesi de süresi bittikten sonra uzatılmaz. Evita Peron ile ilgili röportaj bu kararın alınmasında önemli rol oynamıştır. Dönem Mc Carthy dönemidir.
Magnum’un kurucusu ve dünyanın en iyi fotoğrafçılarından biri olan Robert Capa ABD pazarını kaybetmek istememektedir. Amerika’da istenmeyen kişi ilan edilen Gisèle Freund’un ajansın üyesi olması, ABD’ye karşı bir tavırdır. Capa, Gisèle Freund’u ajans üyeliğinden çıkardığını ilan etmeyi “uygun” bulur! Gisèle Freund’un tepkisi ajansla ilgili bütün belgeleri yakmak biçiminde olur. Elde ‘anı’ olarak sakladığı tek belge kalır: 1947’de imzaladığı kontrat.
Bu tarihten itibaren Gisèle Freund ‘serbest fotoğrafçı’ olarak çalışır. Röportajlar yanında sanatçı portreleri çekmeyi sürdürür. Colette, Jaques Prevert, Pierre Reverdy, Jean Paul Sartre, Simone de Beauvoir’un portreleri bu dönemde yaratılır.
1955 Adrienne Monier, kendisine büyük acılar veren ve sürekli ağırlaşan kanser nedeniyle intihar eder. Maddi sıkıntı nedeniyle kitabevini sürdüremez duruma gelmesi de kuşkusuz intiharında rol oynar. Gisèle Freund en yakın arkadaşını yitirmiştir.
1957 Almanya’yı terkinin üzerinden 24 yıl geçtikten sonra Gisèle ilk kez Almanya’ya geri döner.
“Ben bir daha Berlin’e dönmek istemiyordum… Ne Almanya’nın ne de Almanların adını bile duymak istemiyordum.”
Dost bir psikolog, Gisèle’yi, özellikle Adrienne’nin ölümü ertesi ortaya çıkan psikolojik zorluklarını aşabilmesi için “geçmişi ile yüzyüze gelip hesaplaşması gerektiği” konusunda ikna eder. Onunla birlikte gider Berlin’e.
“Hemen çocukluğumun geçtiği yerlere gittim. Schöneberg’e gittim. Fakat hiçbir şey kalmamıştı yerinde. Fotoğraf çekip ağabeyim Hans’a göndermek istiyordum. Fakat hiçbir şeyi yeniden tanımak mümkün değildi.”
Doğu Berlin’e, Alexander Platz’a gider.
“Kalbim duracak sandım. Tanıdığım herşey yer yarılmış, yerine dibine girmişti sanki. Hatta şehrin gürültüsü bile kaybolmuştu! Alexander Platz boş ve sessizdi. Meydanda dolaşan az sayıda kişi de birine rastladıklarında susuyorlardı.”
Bu seyahat Gisèle Freund için belirleyici önemde bir seyahat olur. Birçok çelişmeli biyografi ile karşılaşır. Hiçbir şey anlamak istemeyen iflah olmaz Naziler yanında, savaş ve korkunç takibatın izlerini üzerlerinde taşıyan bir dizi eski tanıdıkla karşılaşır. “Bu seyahat” der, “Beni Almanlarla barıştırdı; ya da en azından hepsini toptan reddetmemek gerektiğini gösterdi bana. (…) Ben tüm Almanlara karşı duyduğum sınırsız nefreti dizginleme ihtiyacı duydum. Hitler gibi bir çılgının ve onun peşinden gidenlerin yaptıkları barbarlıklar nedeniyle herkesi aynı derecede suçlu ve sorumlu görmenin yanlışlığını, haksızlığını gördüm. Bunu görmek, kavramak, kabul etmek hiç de göründüğü kadar kolay olmadı. Ben bunun için çok zamana ihtiyaç duydum.”
1963-68 Gisèle Freund sanatçı çevreleri dışında da ünlenmeye başlar. Fransa’da Ulusal Kitaplık ilk kez Gisèle Freund’un “yazar portreleri”ni sergiler. Federal Almanya’da, Batı Berlin’de Güzel Sanatlar Akademisi’nin düzenlediği “20. Yüzyılda Fransız Portresi” sergisinde sergilenen tek kadın fotoğrafçı olur. Bu sergide 16 fotoğrafı yer alır. New York’ta James Joyce hakkında Gisèle Freund’un yazıp resimlediği “His Final Years” isimli kitabı yayınlanır.
1968 Avrupa’da gelişen devrimci öğrenci hareketi Gisèle Freund’un fotoğrafik ve yazınsal eserine sahip çıkar. 1968’de, Gisèle Freund’un doktora tezinin geliştirilmiş biçimi olan “Fotoğraf ve Burjuva Toplumu” başlıklı eserin Almanca ilk basımı yapılır. Paris’te Modern Sanatlar Müzesi’nde açılan bir Gisèle Freund sergisi büyük başarı kazanır. Gisèle Freund öğrenci hareketlerine kendi deyimiyle “bir izleyici, gözleyici olarak” katılır. Harekete egemen olan “büyük özgürlük ruhunu olağanüstü etkileyici” bulduğunu açıklar.
1970 “Le monde et ma camera” (Dünya ve Kameram) isimli otobiyografisi yayınlanır. Kendi hayat hikâyesini kaleme almasının nedenini şöyle açıklar:
“Kendimi her yerde hep yabancı hissetmenin üzerimde yarattığı baskıdan kurtulmam gerekti. Bu baskı birçok durumda felç ediyordu. (…) Bu hep terketmek istediğim bela Alman ismi… Yıllar süren, polis gördüğümde yürüdüğüm tarafı değiştirip karşı kaldırıma geçme refleksi… Gerçek bir Fransız olma konusundaki neredeyse tutku haline gelmiş istekten çok sözetmiştim. Bu istek de çok güçlüydü ve bana hayatı zehir etti.”
1974 Fotoğraf ve fotoğrafçılığın sosyolojik bir araştırması niteliğinde olan “Photographie et societe” (Fotoğraf ve Toplum) adlı eseri yayınlanır. Bu eser bugün de fotoğraf ve fotoğrafçılık üzerine temel eserlerden biri durumundadır.
1970-1976 Avrupa ve Latin Amerika’da fotoröportajlar yapar. Bu arada yeniden ABD vizesi de alır.
1977 Gisèle Freund Fransız Fotoğrafçılar Birliği başkanlığına seçilir.
1978 Alman Fotoğrafçılar Birliği’nin Kültür Ödülü’nü kazanır.
1980 Fransa devleti bir sanatçı için verilen tüm ödüllerle ödüllendirir Gisèle Freund’u. 1983’te en büyük devlet nişanı olan “Legion d’Honneur”la onurlandırılır.
“Kendi başına ele alındığında aslında önem vermediğim şeyler bunlar, fakat bu ödüllendirme ve onurlandırmaların kuşkusuz bir sembolik değeri var ve her şeyden önce de Fransızların gözünde de artık nihayet gerçek bir Fransız olarak kabul edildiğimi gösteriyorlar.”
1981 Bir dizi portre ısmarlaması alır. Bunlar içinde Fransız Devlet Başkanı Francois Mitterand’ın portresi de vardır.
1987-88 Getty Foundation’ın daveti üzerine bir eğitim yılını “herkesin yabancı olduğu” ABD’de geçirir.
1991 Paris Modern Sanatlar Müzesi’nde yeni bir sergisi açılır.
1993 “Rauda Jamis’le Konuşmalar” isimli portre kitabı Almanya’da yayınlanır. Tüm eserini değerlendiren Gisèle Freund şöyle demektedir:
“Ben ne sanat eseri yaratma ve ne de yeni biçimler bulma iddiasındaydım. Yapmak istediğim ve yaptığım tek şeydi: Yüreğimde duyduklarımı, insanı, onun acılarını, korkularını, umutlarını görünür hale getirmek.”
Bunu yaparken içinde yaşadığı zamandan ve mekândan bağımsız olmadığını, fotoğrafın yalnızca insanların anlaşabilmesine değil, nasıl kullanıldığına bağlı olarak, insanlararası nefret yaratmanın aracı olarak da kullanılabileceğini görür Gisèle Freund. “Bu çok objektifmiş gibi görünen aracın tehlikeleri”ne de dikkat çeker. Buna rağmen onun için fotoğrafta belirleyici olan “onun yardımıyla insanları yanyana getirebilme, birbirine yakınlaştırabilme imkânıdır. Fotoğraf herkesin anlayabileceği evrensel bir dil konuşmaktadır. Onun özsel görevi budur.”
1993-2000 Gisèle Freund ölene dek kamerayı elinden düşürmez. Hayatının son yedi yılında birçok ülkede onlarca sergisi açılır, çeşitli dergilerde fotoğrafları yayınlanır.
Onun fotoğrafçılık konusundaki temel yazıları bugün de bu alandaki en temel eğitim malzemesi içinde bulunmaktadır. O 20. yüzyıl fotoğrafında önemli bir yere sahiptir.
Yararlanılan Kaynaklar:
– Gisèle Freund, Photographie und Gesellschaft, Sachbuch ro ro ro, Hamburg, Temmuz 1979
– Gisèle Freund, Werkbund-Archiv, Argon Verlag, Berlin 1990
– Gisèle Freund, Berlin-Frankfurt-Paris, Fotografien 1929-1962, Jovis Verlag, Berlin 1996
ANUŞ PAZARCIYAN