İstanbul Beyoğlu’nda Yapı Kredi Kültür Sanat, “Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet” isimli sanat sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi 2 Ocak 2023’e kadar Yapı Kredi Kültür Sanat Galeri’de ziyaret edilebilir.
Sergi farklı coğrafyalarda yaşanan adaletsizliklere aşk, umut ve direnişle bakmayı öneriyor.
“Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet” sanat sergisinde, Berlin’de yaşayan sanatçı Jasper Kettner’in Hamburg’da yaşayan İbrahim Arslan ile birlikte ürettiği “Die Angehörigen/Akrabalar” (2019) isimli fotoğraf sergisi de yer alıyor.
Akrabalar Fotoğraf Sergisi, Almanya’da ırkçı, Neonazi saldırıların kurbanı olan insanların yakınlarının hikayelerini konu ediniyor.
Sergi kapsamında İbrahim Arslan, Almanya’da ırkçı saldırıların kurbanı olan ailelerinin perspektifinden baktığı “Anıları canlı tutma mücadelesi” isimli atölye çalışması gerçekleştirdi.
15 Ekim’de yapılan atölye çalışmasında 60 dakikalık “der zweite Anschlag/İkinci Saldırı” isimli film gösterildi.
Filmde Almanya’da Neonazilerin gerçekleştirdiği ırkçı saldırıların bir bölümüne yer veriliyor. Irkçı saldırılarda yakınlarını yitirenlerin anlatımları yer alıyor. Irkçı saldırılara karşı devletin ve medyanın tutumu sergileniyor.
2011’de deşifre olan NSU’nun (Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü) gerçekleştirdiği ırkçı cinayetler konu edinilip, NSU kompleksinin çözülmesi için kurulan mahkeme (Tribunal) çalışmalarına yer veriliyor.
Filmde anlatılanlar hiç de insana yabancı gelmiyor. Ülkelerimizde Müslüman olmayan halklara karşı yapılan soykırım, Cumhuriyet tarihinde Kürtlere karşı yapılan katliamlar, Alevilere yönelik gerçekleştirilen katliamlar hemen akla geliyor.
Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da, Gazi’de vb. yapılan katliamlar göz önüne geliyor.
Hikâye ne kadar da tanıdık geliyor insana. Sadece yer ve isimler farklı.
Almanya’da neo Naziler, biz de ülkücü/ırkçı faşistler!
Alman devleti Nazilerle el ele! Biz de devletin kendisi zaten faşist!
Faşist olduğu gibi ülkücü/ırkçı faşistleri de koruyor.
Göçmen karşıtlığı konusunda da durum farklı değil.
İbrahim Arslan, 1992’de Almanya Mölln’deki ırkçı kundaklama saldırısından sağ kurtulan mağdurlardan biri.
İki Neonazi 23 Kasım 1992’de Mölln’de Arslan ailesinin oturduğu evi ateşe verdi.
Saldırıda 10 yaşındaki Yeliz Arslan, 14 yaşındaki Ayşe Yılmaz ve 51 yaşındaki Bahide Arslan hayatını kaybetti.
İbrahim yaşamasını, babaannesinin kendi hayatı pahasına kendisini kurtarmasına borçlu. Babaannesi onu ıslak battaniyeye sarıp mutfağa bırakıyor. Yangın söndürülüyor. Aradan saatler geçiyor. Aile bireylerinden birinin eksik olduğu fark ediliyor. Evde yeniden aramada yapılıyor. İbrahim bu aramada sırasında mutfakta battaniyeye sarılı bulunuyor.
İbrahim yangına dair hiçbir şey hatırlamıyor. Hayal meyal uzaylıların yangından kendisini çekip kurtardığını hatırlıyor.
İbrahim ırkçı saldırının ne olduğunu, mağdur olmanın ne olduğunu, travmanın ne olduğunu yaşamından gayet iyi biliyor.
Bu nedenle yaşamını ırkçılığa karşı mücadeleye adamış. Almanya’da okullarda öğrencilere mağdurların bakış açısını gösteren eğitimler veriyor. Almanya’da ırkçı saldırılarda yaşamını yitirenler için resmi kurumların düzenlediği anma törenleri yerine, mağdurların düzenlediği törenlerin yapılması için çaba gösteriyor. Mağdurların anıları canlı tutmak için verdikleri mücadeleye dikkat çekiyor.
İbrahim Arslan iyi bir atölye çalışması yaptı. Ne yazık ki atölyeye katılım çok azdı.
Dünyanın hemen hemen her yerinde ırkçılık/milliyetçilik var. Gelişmelerin gösterdiği gibi ırkçılık artıyor da!
Irkçılığın çeşitli tezahürleri var. Dinsel, mezhepsel, ulusal farklılıklar, göçmen karşıtlığı, ırkçılığın bilinen örnekleri.
Irkçılık/milliyetçilik kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Irkçılığı/milliyetçiliği kışkırtan, körükleyenler var.
Sermayenin hizmetindeki kapitalist devletler ihtiyaç duyduklarında emekçi muhalefeti parçalamak, çeşitli kesimleri birbirine düşürerek kendisine yönelen, yönelebilecek muhalefeti zayıf düşürmek ya da toplumun bir kesiminin desteğini sağlamak için milliyetçiliği/ırkçılığı körükleyerek toplumun bir kesimini diğer kesim(ler)ine düşman hâline getirir. Bu ve benzeri şeyleri gerçekleştirmek için kapitalist devlet gerek “yasal” güçleri gerekse denetiminde/desteğinde oluşturduğu gizli gruplar/çeteler üzerinden provokasyonlara, katliamlara, siyasi cinayetlere başvurur.
Bu, sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil, tüm kapitalist devletler için geçerli bir durumdur.
Bu nedenle her kapitalist devlet kirlidir.
Kapitalizm sürdüğü sürece, sermayenin çıkarlarını görev edinmiş devlet var olduğu sürece gerekli gördüğünde cinayetler işleyecek veya işletecek, katilleri koruyacak, provokasyonlar yaratmak isteyecek, halkları birbirine düşürmek için ırkçılığı, milliyetçiliği, dini kullanacak, halkları birbirine karşı kışkırtmak/kırdırmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır.
Irkçılığın/milliyetçiliğin kaynağı sermayenin egemenliğidir.
Sermayenin egemenliğine son vermek, ırkçılığı/milliyetçiliği ortadan kaldırmanın çaresidir.
Zor ama imkânsız değil!
26 Ekim 2022