Pazar, Mart 26, 2023
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Güney
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle

Seyr-Î Mesel Tiyatrosu ile söyleşi

13 Aralık 2017
İçinde Röportaj, Tiyatro
0 0
0
Anasayfa Röportaj
Share on FacebookShare on Twitter

Seyr-Î Mesel Tiyatrosu:
“Kürt kültürünü gün yüzüne çıkarmaya çalışıyoruz!”

GÜNEY: Tiyatronuz ne zamandır faaliyette?

SEYR–Î MESEL: 2002 yılının Kasım ayında 24 kişiden oluşan bir grup tiyatrocu tüm kalıplardan, başlardan uzak kendi sanatını üretebilmek için bir araya geldi. Seyr-î Mesel’in “Seyr-î” seyretmekten gelir, “Mesel” ise mesele, söylence, hikâye anlamında kullanılır. Bir meselenin, masalın ya da hikâyenin izlencesi denilebilir. Birçok dilde de ortak anlama sahiptir. Farsça, Kürtçe, Türkçede böyledir. Mesel aynı zamanda Brecht’in tiyatro anlayışında kullanılan bir yöntemdir. Bir oyunun sahneye koyma sürecinin ilk aşamasıdır. Bu aşamada tüm ekip oyuncu, yönetmen, ışıkçı, yazar, dekorcu vb. karşılıklı fikir alış verişinde bulunur. Metinler çözümlenir, olayların birbirileriyle olan ilişkileri çözümlenir. Yani bir oyunun toplumsal anlamını keşfetme çalışmasıdır.

GÜNEY: Seyr- î Mesel’in kurulması nasıl oluştu? Bildiğimiz kadarıyla tiyatronuz kendine has bir özellik de taşıyor. Bu özelliği nasıl tanımlarsınız?

SEYR–Î MESEL: Şu an çalışmalarımızı sürdürdüğümüz ve daha öncesinde harabe bir halde olan bu mekânı kiraladık ve burayı bir tiyatro atölyesine dönüştürebilmek için aylarca çalıştık. Her şeyi kendi çabamızla yaptık, atölyenin boyacısı, sıvacısı, ustası olduk. Bir taraftan inşaat çalışmaları sürerken, diğer taraftan da sanatsal çalışmalarımız yavaş yavaş başladı. Böylelikle kendimizi ve sanatımızı özgürce ifade edebileceğimiz bir mekâna sahip olduk.

Her şeyden önce hayatlarımızı bu tiyatroya sığdırmaya çalışıyoruz. Amacımız bir oyunun sadece çıkma aşamasında bir araya gelmek değil. Burada rollerimiz sadece sahneyle sınırlı değil. Bununla birlikte bu yapının kendini idame ettirebilmesi için gerekli olan finans, organize, kurumsal ilişkiler vs. gibi ihtiyaçlarda da rol alıyoruz.

Kürt tiyatrosu Türkiye’de başlı başına bir farklılıktır. Gündeme geldiği an itibariyle de farklı özelliklerde, farklı kanallarda kendine yer edinmek mecburiyetindedir. Seyirci faktörünü, ele alması gereken konuları, teknik dizaynları en ince detayına kadar düşünüp ondan sonra harekete geçmesi gereken bir yapıya sahip olmalı. Dünyada var olan rönesans, reform hareketleri, modern tiyatronun kuramları üzerine inşa edilmiş diğer halkların köklü sanat gelenekleriyle aynı kefede tartışılamaz. Bunun içindir ki başlı başına bir farklılık olmasının yanında kendi özgünlüğünü seyircisiyle, oyuncularıyla, yazarlarıyla, yönetmenleriyle pekiştirecek özgür ve bağımsız topluluklara mal etme ihtiyacı duyar. Kürt kültürü henüz işlenirliğini tamamlamamıştır. Yeni ve işlenmemiş bir olguyu ele alıp işlemeye başladığınızda bu zaten kendiliğinden bir özgünlük kazandıracaktır size. Seyr-î Mesel, Kürt Tiyatrosunun kurumlaşması adına bir çabadır. Kürt sözlü edebiyatı ve kültürü çeşitli şekillerde yıllarca varlığını sürdürüp günümüze kadar gelebilmiştir. Ancak şöyle bir benzetmeyi de yapabiliriz: Yıllar öncesinden üretilmiş ancak toprak altında kalmış bir sanat eserini düşünün, onu gün yüzüne çıkarabilmek için toprağı kazmak, bu esere zarar vermeden, onun yapısını bozmadan üzerindeki tozu silerek gün yüzüne çıkarmak gerek. Yani bu halkın yarattığı, ürettiği, biriktirdiği bir kültür var. Biz bunu gün yüzüne çıkarmaya çalışıyoruz. Önce kendi köklerimizden beslenmek… Masallar, seyirlik oyunlar, sözlü edebiyatın her türlüsü bizim için birer kaynak, malzemedir. Böylesi bir çaba sonucunda masallardan ortaya çıkarılan “Sayê Moru (Şahmeran)”, “Sêva Perîyan” (Perilerin Elması), seyirlik oyunlardan oluşturulan “Qal û Qir” (Şamata), mitolojik söylencelerden ortaya çıkarılan “Kemero Bask” (Geyiklerin Ahı) oyunlarını örnek verebiliriz.

GÜNEY: Sergilediğiniz oyunlarda konu seçimi, oyun tarzı, dil, müzik gibi öne çıkardığınız bir tarz var mı?

SEYR–Î MESEL: Yukarda da söylediğimiz gibi Kürt kültür ve sanatı adına yapılacak tüm yaratımlar size bir özgünlük kazandıracaktır. Kürtlerin yazılı bir tarihi olmadığından, yararlanabileceğimiz ve tiyatromuza konu edineceğimiz sosyal, toplumsal, kültürel her türlü malzemeyi sözlü tarihten alırız. Bu da gösteriyor ki şu an Kürt tiyatrosunun en büyük eksikliği tiyatro yazarlarının olmayışıdır. Bu da bizi bir şekilde doğaç yöntemiyle oyunlarımızı var etmeye ve aynı zamanda bunu artık bir tercihe dönüştürmeye zorunlu kılıyor.

GÜNEY: Kendinizi, tanımladığınız biçimiyle bir tiyatro akımına dahil ediyor musunuz, evetse hangisi?

SEYR–Î MESEL: Şimdiye kadar gelmiş geçmiş tüm tiyatro dilleri, kuramları, akımları bir şekilde oyunlarımızda görülebilir. Var olan birikimlerden yararlanırız, fakat aynı zamanda hepsini ret ederiz. Dolayısıyla şu tarz bir tiyatro yapıyoruz deme gerçekliğimiz yok. Daha çok deneysel diyebiliriz. Arayışçı; kendi dilini, tarzını arayan, bulduğunu yeniden sorgulayan, hep yeniyi arayan bir tiyatrodur. Var olanı yıkan, altüst eden ve yeniden kuran. Kurduğunu reddeden dolayısıyla kendini reddeden bir tiyatrodur. Dolayısıyla bir şeyleri ret etmek, alt-üst etmek, yeniden üretmek, oyunlarımızda bunu yapmak bizi yani Kürt tiyatrosunu bir yapılanmaya zorluyor. Ürettiğimiz her oyun sahneleme biçimi olarak, tarz olarak, oyunculuk biçimi olarak, felsefe olarak, görsellik olarak bir arayıştır ve hepsi kendi çapında bir örnektir. Bunun yanında oyunculuk bizim tiyatromuzda önemli bir unsurdur. Yani oyunların üretim sürecinde oyunculuk belirleyicidir. Genellikle yazılı metinlerden yola çıkarak oyun kurmuyoruz. Her şey sahne üzerinde olur ve bunun sonucunda bir metin çıkar.

GÜNEY: Bir kültür dalı olarak tiyatronun halka/insanlara sunacağı bir işlevi var mı sizce?

SEYR–Î MESEL: Eh tabiî ki bu yadsınamaz bir durum. Tiyatro her sanat dalı gibi seyircisiyle buluşur ve bir etkiyi mutlak bir şekilde sağlar. Bu halkın diline, fikirlerine, yaşamına, kültürüne etki eder şüphesiz. Fakat şöyle bir kafa karışıklığına yol açmamalıyız: Bunu kimin için yapıyoruz? Bu aynen “yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar’ sorusuna benzer. Ucu açık bir tartışmadır sadece bu.

GÜNEY: Tiyatronuzu nasıl tanımlarsınız?

SEYR–Î MESEL: Seyr-î Mesel Tiyatrosu profesyonel çalışan fakat amatör bir ruha sahip bir yapılanmadır, diyebiliriz.

GÜNEY: İzleyicinizin profilini tanımlayacak olursanız, izleyenlerin yaş, cinsiyet, mesleki ve etnik kökeni açısından durum nedir?

SEYR–Î MESEL: Her yaştan, her cinsten, her sınıftan çok renkli bir seyirci profiline sahibiz. Genellikle Kürtçe oyunlar oynadığımız için izleyicilerimiz de daha çok Kürtlerden oluşuyor. Ancak tiyatronun olanakları bizim farklı bir izleyici profili ile buluşmamızı sağlıyor.

GÜNEY: Yaşadığınız belli başlı sorunlar nelerdir?

SEYR–Î MESEL: Ekonomi ve seyirci sıkıntısı başta olmak üzere tiyatronun genel sorunlarını biz de yaşıyoruz.

GÜNEY: Bundan sonraki oyunlarınız nelerdir, bu yılki planınızda neler var?

SEYR–Î MESEL: 26 Mart’ta prömiyerini yapacağımız “Mesela ne kadar ozağ” oyunuyla gösterimlere devam edeceğiz. Bu oyun Türkçe ağırlıklı bir oyundur. Bunun dışında yeni projeler araştırmaya devam ediyoruz. Elimizde var olan oyunları şehir içi ve şehir dışında, ayrıca tiyatronun ulaşamadığı yerlerde de sergilemek istiyoruz. Buna dair turne planlarımız var. Davet edileceğimiz festivalleri de değerlendireceğiz.

 

SEYR-î MESEL Sanat Atölyesi
İstiklal Caddesi, İmam Adnan Sokak,
Nane Sokağı No: 5, Kat: 4 – Beyoğlu – İstanbul
Tel: 0212 – 244 80 46 · Faks: 0212 – 244 97 89

 

Sonraki Gönderi

Silinecek mi?

Kategoriler

Güney Sayı 104

Yılmaz Güney’i anıyoruz!

İnsanın değerinin olmadığı bu sistemde insan kalmak!

Çukurova Kitap Fuarı’ndan İzlenimler

Kamuoyuna açıklama

15. Çukurova Kitap Fuarı

Yılmaz Güney bizimle!

103. sayımız çıktı

Güney Sayı 103

Mağdurların anılarını canlı tutma mücadelesi

Eskişehir

102. sayımız çıktı

Güney Sayı 102

Ayvalık/Balıkesir

Kocaeli/Gebze

İsviçre satış noktaları

Avusturya satış noktaları

Almanya satış noktaları

101. sayımız çıktı

Güney Sayı 101

Bir bildirge denemesi: Devrimci Gerçekçilik

Süleyman Özdemir

Davet: Yılmaz Güney’i anıyoruz!

DAVET

100. sayımız çıktı!

Güney Sayı 100

Politik tutsaklar ve “hapishane edebiyatı”

Yusuf’suz bir yıl!

“Tutsak Kitapları Sergisi” İzleyicisiyle Buluştu

14 Şubat Dünya Öykü Gününe binaen

İnstagram

  • Etkinliğimizde Muzaffer Doyum kitabını imzalayacak
2 Nisan Pazar 2023 
Saat 14.00 
Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
  • Doğumunun 86. yılında “Halkın sanatçısı halkın savaşçısı” Yılmaz Güney bizimle
Etkinliğimizde Fatoş Güney kitabını imzalayacak
2 Nisan Pazar 2023 
Saat 14.00 
Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
  • İnsanın değerinin olmadığı bu sistemde insan kalmak!

Büyük bir felaket yaşıyoruz. Depremde hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına ve dostlarına sabırlar diliyoruz. Yaşananlar karşısında derin bir üzüntü içindeyiz. Söylenecek sözlerin artık tükendiği noktadayız. Depremin sonuçları; acı, ölüm, açlık ve sefaleti arttırdıkça arttırıyor. Yoksul emekçilere ulaşılamayan yardımlar acımızı daha da büyütüyor, duyulan feryatlar karşısında yüreklerimiz dağlanıyor, ama yetmiyor! Yaşadığımız azap depremzedelere çare olmuyor. Yine yaşananları seyretmekle yetiniyoruz, ama yetmiyor işte.

El yordamıyla hayatta kalmaya çalışanlar, kadınlar ve çocuklar felaketle boğuşurken toplum olarak suçluları arıyoruz. Bunlar ya müteahhit, ya iktidar yada yetersiz kalan kurtarma ekipleri oluyor; suçlular çok fazla, suçlular bitmiyor ve biz her felakette yaşananları balıklar gibi seyredip unutuyoruz.

Kapitalistlerin daha fazla kâr uğruna insan hayatını hiçe sayan yapılar inşa etmesine dur diyemediğimiz sürece, bizleri yoksullaştırarak harabe evlerde yaşamaya mahkum edenlere, müteahhitlere ve onların deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapılarına izin veren devlet kurumlarına dur diyemediğimiz sürece, insanın ve türlerin yaşam hakkını koruyan merkezinde insanın olduğu bir sistem kurmadığımız sürece yaşanan felaketlerin suçluları bizleriz. Şairin de söylediği gibi “demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”

Her şeye rağmen can pahasına yardıma koşan insanların, insan üstü çabaları da çok değerli olduğunu görüyoruz. Herkesin yapabileceği çok şey var. Yardım için acil ihtiyaçların karşılanması ve ihtiyaç sahiplerine ulaşılması gerekiyor. Gönüllü, yardım birliklerine katılabilenlerin zaman kaybetmeden harekete geçmesi önemli. Bütün okurlarımızın bu dayanışmaya katılacağını biliyoruz ve imkanı olanlara çağrıda bulunuyoruz: Yardım için gönüllü olun ve elinizden geleni yapın! “Şimdi birlik olma zamanı” diyoruz ama, bu kadarıyla değil tabi ki, bu köhnemiş sistemi ortadan kaldırmak için de birlik olma zamanı. İşçilerin, emekçilerin yaşamını elinden alan, 
Yazının devamı için; https://guneykultursanat.org/insanin-degerinin-olmadigi-bu-sistemde-insan-kalmak/
  • DOĞUMUNUN 86. YILINDA “HALKIN SANATÇISI HALKIN SAVAŞÇISI”
YILMAZ GÜNEY BİZİMLE ETKİNLİĞİNDE BULUŞALIM
2 Nisan Pazar günü saat  14.00 te  Cemil Candaş Kent Kültür Merkezinde buluşalım.
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
İletişim: 0541 801 35 02/0533 501 64 62
Giriş ücretsizdir
  • Çukurova Kitap Fuarından İzlenimler
Bir kitap fuarı etkinliğini daha geride bıraktık. Çukurova’nın bahar aylarını aratmayan güneşli dokuz gün boyunca iyi yönleri ile hatırlanabilecek bir fuar olduğunu söylemek yanıltmaz bizi. Bu kadar ilgiyi başlarda beklemiyorduk. Hayat pahalılığının olumsuz koşulları altında, enflasyondan en çok zam gören kalemlerden kitapların  temel ihtiyaçlar listesinde en sonda olabileceği ilk aklımıza gelen olmuştu: Tabi bu olgu yaşadığımız toplumun henüz değişmeyen özelliklerinden biri olmaya devam ediyor.  Fakat yinede tüm bu yoksulluğa rağmen, kitaba para ayıran önemli bir okur kitlesi de vardı. Her ne kadar burç kitapları ve kişisel gelişim üzerine yazılı kitaplar ilgisinden değer kaybetmese de ve kitap olsun çamurdan olsun diyenler dışında Çukurova’nın iyi bir okur çevresine sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Fuar boyunca, dergimizin standına da ilgi büyüktü. Güney’in yeni ve bir kısım eski sayılarını, İnter ve Dönüşüm Yayınlarının çeşitli kitaplarını standımızda bulundurmuştuk. Fuarda Marksist-Leninist külliyatı bulunduran tek standın bizde olması bir eksiklik olduğu kadar, ilginin sebebi de olduğu söylenebilir. Bizi şaşırtan ise kitaplarımıza ve dergimize duyulan ilginin 14-17 yaş aralığındaki gençlerin oluşturmasıydı. Bu yaş grubu için herhangi bir kuşak tespiti yapmak güç. Yaşlara göre kategori belirlemek yeni moda olsa da bu gençlik başka türlü ilerliyor diyebiliriz, hem de bize hiçte uzak olmayan bir ilerleme. Belki bunu yaşadığımız iki örnekle açıklamak düşüncemizi haklı çıkaracaktır. İlki, henüz 15 yaşında genç bir kız, oldukça zarif ve iyi giyimli; bu haliyle orta halli, kültürlü bir ailenin çocuğu olduğu kesin. Ama bizim açımızdan şaşırtıcı olan bu kızın merakı: “Demokratik devrim mi? Sosyalist devrim mi?” bu konu ilgisini çekiyormuş ve araştırma yapmak istiyormuş. Biz kendisine yaşı için ağır bir araştırma kitabı olduğunu söylemek isterken, babası – bu tür siyasi kitaplara çok ilgisi var, sürekli okuyor, bu konular ona yabancı değil- dedi. Tabi biz şaşırıyoruz. Bir diğer örnek ise Kollontai’nin kitabını gören 15 yada 16 yaşlarında genç bir erkek...(Devamı için: https://guneykultursanat.org/cukurova-kitap-fuarindan-izlenimler/)
  • Güneyden
  • Güney Kitaplığı
  • İçindekiler
  • Haber
  • Karikatür
  • Kitap
  • Makale
  • Öykü/Hikaye
  • Resim/Fotoğraf
  • Röportaj
  • Satış Noktaları
  • Şiir
  • Sinema
  • Tiyatro
  • Dosyalar

© 2021 Güney Dergisi

Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında

© 2021 Güney Dergisi

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In
Güney Size en son haberler ve güncellemeler için bildirimler göstermek istiyoruz.
Reddet
Bildirimlere İzin Ver