şiir notları – şiirlere notlar
Binali Gençel 18.2.2005 tarihinde Buca/İzmir‘den yazmış.
2 Nolu F-Tipi Cezaevi‘nde kalıyor. Mektubu birkaç sayfadan oluşuyor. Her sayfasında “görüldü” damgası var. Mektubunda “Salt tüketen bir okuyucu pozisyonunda kalmak istemediğim için kendi çapımda bu alanda yürüttüğüm çalışmalarımı sizlerle de paylaşmak istedim” diyor. 2004 yılında yazdığı onbir adet şiir çalışmasını yollamış. Hapistekilerin önceliği var demesem de elim önce onun çalışmalarına gitti.
“Anafor” adlı şiir çalışmasını buraya aktarıyorum:
“buğulanan camlarda / aradım yüzünü / her seferinde – bir belirip, bir silindi gözlerin / üşümüş bir tomurcuk damlaydım / usulca kayan üzerinden / uzaktan dokundum sana giderken / terli bir kabusun ardından / menekşe kokan / leylak kokan / kanmıştık bir kere / yağmur yağdığında / arap kızının camdan baktığına / buğulanan camlarda / aradım gizlice yazılmış yazıları / ve çatlamış dudaklarında çırpınan / bülbül sesini / esti rüzgar, oldu hazan / çarpıp çarpıp düştü kelimeler / parçalandı, kırıldı camlar / kan gölüne döndü yüreğim / bir gözlerin kaldı geride / bir de gaipten sesler”
Bu şiir 25 satırdan oluşmuş. ıerine önerdiğim dizeler şöyle:
Buğulanan kokunda aradım yüzünü / bir belirdi / bir silindi gözlerin / çatlamış dudağında çırpınan sesin / arap kızının camdan baktığına kanmıştık ya! / sır oldu yel / ne gaip kaldı, ne sözcükler…
25 yerine 7 dize! Şiir, gündelik hayat içinde bazen düşük düzeyde, bazen de olağanüstü bir halde sezilir, söylenir, yapılır, yazılır, kurulur. Şiir, insanda ve evrende bir haldir. Düşünemediğimiz kadar kısa bir ‚an‘a sığabileceği gibi, düşünemeyeceğimiz kadar uzun bir salınımla bile yetinemeyebilir.
Bu kavrayışın pratik ifadesi; anlamdır, imgedir, sestir, sözdür, müziktir, dizedir, diziliştir, biçimdir… Sonsuza getirilen bir sınırlamadır. İşin içine sınır girince, sınırlanan şeyde sonsuz ne kadar korunabilmişse, o kadarıyla “olmaktan – olgunluktan” söz edebiliriz. Dolayısıyla bir şiirin başlangıcı, devamı ve bitişi ne kadar kendine yeterliyse, şiir o kadar yetkindir. Mesele, kısa ya da uzun söylemek değil; ‚kararı kadar‘ı tutturabilmektir. Zaten bunu tutturunca, alt öğelerin hepsi; hatta ‚doğru‘ dil halinin aranışı, keşfi, icadı vs., yani bunların her biri, bir bardak suda fırtına koparma konusu olmaktan çıkar. Öte yandan şiir, bize ‚kararı kadar‘ kararlı olmanın, sinsi bir yorgunluğa sebep olacağını da söyler. En kararlı şey, kararsızlığın şafağıdır. Kararsızlık sayesinde şiir, yeni bir olağanüstülüğün peşine düzer. Tuhaf ve böyle…
Binali Gençel‘in aşağı yukarı bütün şiirlerinde, şiir bitmemiş gibi duruyor. Özlem ya da hapislik halinden dolayı mı? Bilemiyorum… Kısa tuttuğu şiirlerinde daha verimli. Sonu da oturmuş bir şiirini aktararak, Binali Gençel‘e iyi voltalar dileyelim.
“YURTSUZ / yurdu yok bu rüzgarın / bu kızıl saçlı güneşin / bu ay‘ın / yurdu yok akşamların / o akşamlarda açan yıldızların / mavi göğün altında yatan / çocukların / ve vakitsiz gelen ölümlerin / yurdu yok”.
Aydın Altunöz Antakya‘dan “Sarsamadı Çelik İnancımızı” adlı çalışmasını göndermiş. Henüz şiir değil. Ama hoş bir kinaye yakalamış. “Yeminler ettik / Diyalektik materyalistli yeminler.”
“Lı” ve “sız” ekleri üzerinden Aydın Altunöz‘ün esprisini derinleştirebiliriz sanırım. Eşik‘li – eşik‘siz, kapı‘lı – kapı‘sız, kılıç‘lı – kılıç‘sız, usta‘lı – usta‘sız, tabu‘lu – tabu‘suz, tanrı‘lı – tanrı‘sız, materyalist’li – materyalist‘siz yeminler.
Mehmet Girgin iki adet çalışmasını yollamış. “Elli Bin Lira” başlığını taşıyan, eğer yoksulluğa ilişkin bir hikaye yazacak olursa, o hikayenin bir bölümünü oluşturabilir. “Kardeşiz” başlığını taşıyan ise, şiir olma yolunda. Karşıtlık ve yanılsama vurgusu üzerinden bir yol tutmuş. Epeyce yaz – boz yapması lazım.
Veysel Otunç “Aralık On Dokuz” adlı şiirini yollamış. Fazlalıklarından arındırıp, bazı bölümlerinde söyleyiş ve okunuş kolaylılığı sağlayarak, bu şiiri daha iyi hale getirebilir. Finalini basmakalıp olmaktan mutlaka çıkartmalı. Üçüncü kıtanın sonunu, ‚yirmi birinci asrın hatırası‘ yapabilir. “Yalanlarla da saklanamadı ölüm” yerine, “yalanlara saklanamadı ölüm‘ diyebilir.
Hıdır Çelik “Beyti Beşer” adlı bir şiir yollamış. ‚Kararı kadar‘a değmiş bir şiir. “Kayıt tutan geceye sordum / hali nicedir eren-nin” diyor. Güzel söylüyor.
Bir dahaki sayıda, kayıt tutan ışığa sordum hali nicedir şairliğimizin diyerek, Sinan Tanrıverdi‘nin şiiriyle kaldığımız yerden devam edeceğim.
Bir de ricamız var: Mail haricinde bize şiirlerini/yazılarını gönderenlerin, tabii ki hapishanedekiler hariç, şiir/yazılarını temiz ve okunaklı daktilo/bilgisayar yazısıyla göndermelerini rica ediyoruz.
Sağlıcakla kalın.
HASAN ERKUL
Güney’in bu sayısına şiirleri ulaşanlar:
Binali Gençel • Eşref Yılmaz • Mutlu Şahin • İsimsiz “Siyahım” şiiri • Aydın Altunöz • Veysel Otunç • Sinan Tanrıverdi • Mehmet Girgin • Tan Doğan • A. Karabağ • Erol Nacar • A. Dümrül • Vedat Güven • Mehmet Söğüt • H. Habip Taşkın • Hamdin Tutumlu • Eray Korkmazer • Müslüm Aslan • Sunay Er • Zeynel Çok • Akman Gedik •