şiir notları şiirlere notlar
Güney Dergisi’ne, çok sayıda şiir ve şiir olmaya yolunda ürünler ulaşıyor. Bu sayımız hazırlanırken bize ulaşan bu ürünlerin bazı yazarlarının isimlerini yanda okuyacaksınız. Bize gelen şiirler hakkında bilgi vermiş olmakla birlikte, şiire duyulan hevesi özendirmiş olacağımızı düşünüyorum.
Bu sayımızla birlikte, yayınladığımız şiirlerde biçimsel özendirmeyle yetinmeyip, olanaklarımız elverdiği oranda gelen ürünlerin bazılarına ilişkin görüş ve değerlendirmelerimi yapacağım. Bu eleştirel yaklaşımların öznel olacağı aşikardır. Bu tür bir aşikarlık ‘şiirin ilk yazanı’na ağır gelebilir, ‘dizeler’inden ve ‘kurgu’sundan vazgeçemez; acıyı ve ağır halleri anlatan biri ise, böyle bir aşikarlığın eleştirel değerini ölçmek yerine kızabilir, küçümseyebilir…
Söz konusu yaratmak/kurmak ve sanat olunca, bu durumları ‘hoş’ görüp saymalıyız. Şiir konusunda beğenin çok farklı ve oldukça kişisel bir yaklaşımı içerdiğinin farkındayız. Buna rağmen şiirlerin kurgusuna, içeriğine vb. değerlendirmeler yapmak mümkündür.
Beylik bir tekrarı belirtmekte yarar var: Sanatsal olan şey, yalnızca ‘öz’den ibaret değildir. Öz ile biçimin toplamı içeriğe eşit sayılsa ve içeriğe ilişkin belli bir kıvam yakalansa da, şiir üreticisi açısından önemli olan kendi ürünüyle eleştirel temelde kurduğu genel yakınlıktır. Zaten bu yakınlık sayesinde ve sonucunda ürünler, hem üretenine ait olur hem de anonimleşebilir…
GÜNEY’e gelen şiirlerin tümünü elbette ki okuyoruz. Bunlardan bazılarına ilişkin kısa notlarımız şöyle:
– Eray Korkmazer’in “Uykucu” adlı şiirinden bazı dizeler şöyle:
“Tarihin ağırlığından olsa gerek / Yastığımla olan sıkı dostluğum / Kamp kurmuş kanın ve çeliğin / Karanlık soğuğu gözkapaklarıma / Gizli bahçedir oysa cennet gözlerimin arkasında / Mutluluk müebbede mahkum / Göz değmesin diye göz bebeklerime / Egemen oldu korku güneşin asi bakışlarına / Emziririm bu yüzden onları yalnızlığın göğsünde / Ki saklı dururlar hep karanlığın gölgesinde”
Eray Korkmazer, ilk iki dize yerine bu şiire “yastığımla sıkı dostluğum olsa tarihin ağırlığından” şeklinde başlasa sonraki sekiz satırdaki öğeleri daha kolay ayıklayarak “göz değmesin diye gözbebeklerime / bakışlarım yalnızlığın göğsünü emer” dizeleriyle şiirini bitirmeyi yeğleyebilirdi. Böylece ‘uykucu’nun ne oranda uyumadığı ve insanı en çok yıpratan duygulardan biri olan korku duygusunun aslında basitliğini sezmiş olurduk.
– H. Habib Taşkın, 2004 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında yazdığı iki şiirinde arayış ve öfke var. Kendini bulması için yoğunlaşarak bulması lazım. Yoğunlaşarak uğraştığı taktirde şiirinde yazdığı gibi “dünyaya kan kusturan bir avuç kırıntıya dersini vermek için” şiirin gücünü kendisine katmış olur.
– Mehmet Yıldırım, Güney Dergisi’nin Temmuz 2004 sayısını okuduktan sonra Yılmaz Güney için bir şiir yazdığını belirtiyor mektubunda. İçten satırlarla yazmış. Şiirin tekrara dayanması yoruculuk etkisi yapıyor. Çok az bir değişiklikle birkaç satırını buraya alıyorum: “sabahlar vardır / Yılmaz Güney’siz uyanırsın / sabahlar vardır / gözyaşlarına yoldaş olur bulutlar”.
– Savaş Aslan, Dört şiir yollamış. “Bir Süre Hep Böyle” adlı şiirine çalışması lazım. Şöyle başlamasını öneriyorum: “mavi bir taş bulacaklar / gökyüzü sanacaklar / bir süre böyle hep / hiçbir şey olmayacak”… Savaş Aslan şu dizeleriyle güçlü bir damar yakalıyor: “bir süre hep böyle / cüzdanlarımız olacak / içinde et içinde adalet / içinde özgürlük içinde ekmek”… Savaş Aslan’ın “Küresel Mecaz-ı Mürsel” adlı şiirinin ilk kıtası iyi, ama devamı üzerine çalışma gerektirir. “Sana şiirler” adlı şiirinin son üç dizesi yerine, sanki kendisi şiirin içinde değilmiş gibi güçlü bir dize geçirmeli.
– Hasan Koç, Kocaeli cezaevinden üç şiir yollamış. Kendisine has bir yol tutmuş, bu yolu geliştirmeli. Hala cezaevindeyse, volta atarken şiirlerindeki fazla gelen eksikliği daha kolay keşfedeceğini düşünüyorum. “safra ağzımın içini dinamitliyor / ve senin yüzündü buruşuk bir şaşkınlık” … “arka cebinde / gırtlağına kadar dolu bir şırınga” … “seç birini / gör kendini aynada!” Bu dizeler insana şiddeti ve arayışı duyumsatıyor.
– Sonay Er, İstanbul Maltepe’den “Umuda”yı yollamış. Çok umutlu olduğu belli. Ancak şiir işini daha önemsemeli bence. “ve insanlıklarımızı giymiştik / ve bu sabah her beden / çıplaklığını insanlığıyla örtmüştü” dizelerinin dışındakilerini kendine ait değilmiş gibi üçüncü bir gözle bakarak yazsaydı daha yerinde olurdu.
– Seyit Aslan, İki şiir göndermiş. “Askeri Feryadı” ve “Şehrimizde Bir Cellat”. Yazının başında belirttiğim üzere, özün ve fikrin doğru olması, güçlü olması ne yazık ki yazdıklarımızı düzeyine çıkarmaya yetmeyebiliyor. Kuşkusuz toplumsal gerçekçilik işe ‘öz’den başlar. Ama başlamak; olmak/tamamlamak anlamına gelmiyor. Bu yüzden Seyit Aslan “Şehrimizde Bir Cellat”ı yeniden-yeniden gözden geçirmeli.
– Nihat Çapraz, Hakkari’den iki şiir ile bir hikaye göndermiş. Hikayesi ile şiir birbirini kıskanır gibi. Bu iki alan birbirine benzemez. Şiir alanından her heveskar bunun ne demek olduğunu daha iyi fark eder. Şiir, edebiyatın diğer alanlarıyla ‘sevişmek’ten hoşlanmaz, kendisini ‘aldatılmış’ hisseder. Bu yüzden Nihat Çapraz’ın “korku bir elbisedir / giy dediklerinde / kan kokardı elleri” dizelerine gönderme yaparak yazıyorum: hikaye bir elbisedir / giy dediklerinde / şiir kokardı elleri…
Son olarak: Şiir yazmayı ve yazmayı küçümsememeliyiz. Üzerine ciddiyetle eğilmeliyiz. Önyargılarımıza meydan okumak için yazmalıyız. Toplumsal adaleti ve eşitliği sağlamak için yazmalıyız. Yazarak ve şiir eliyle de yabancılaşmanın insan soyunun varlığını tehdit eden hallerini bir parça aşabiliriz…
Nasıl yarattığımız kadar, neleri yarattığımız da önemlidir. Dolayısıyla yazmak, bir isyandır; hayatı ve dünyayı değiştiren ve kuran, kendi kendiyle uğraşan bir eylemdir.
HASAN ERKUL, 8 Aralık 2004
Güney’e şiirleri ulaşanlar:
- Alişan Karahan • Davut Tanrıkulu • Eray Korkmazer • Gönül Çetin • Hasan Koç • H. Habib Taşkın • Mehmet Ercan • Mehmet Yıldırım • Müslüm Aslan • Nihat Çapraz • Seyit Aslan • Sonay Er • Yaşar Aslan • A. Karabağ • Erol Nacar • Övünç Kaya Erdem • A. Dümrül • Hasan Erkul • Vedat Güven • Mehmet Söğüt • Sinan Tanrıverdi • Abdurrahman Şener • Hamdin Tutumlu • Eray Korkmazer • Savaş Aslan • Demet Sert • Mazlum Vesek • Gönül Çetin • Sonay Er • Ozan Öztepe • Zeynel Çok • Rahime Henden • Veysel Boğatepe • Erim solmaz • Ferda İlter • Abdullah Yıldız • Dewran Demir • Hüseyin Yüce