6-7 Eylül olaylarının 50. yıldönümü…
Bilindiği üzere 6-7 Eylül 1955’te, “Rumlar Atatürk’ün evini bombaladılar” gibi yalanlarla kışkırtılan kimi Türk gruplar İstanbul’da azınlık evlerine, işyerlerine yönelik saldırılara girişmişler, evleri, işylerlerini yağmalamış, tecavüzlerde bulunmuş, Ermeni ve Rum kökenli insanlara saldırmışlardı.
Bu olaylar kışkırtılmış Türk şovenizminin neler yapabileceğinin açık bir göstergesi olarak kara bir leke olarak tarihe geçti. Olayın ertesinde birçok Ermeni ve Rum milliyetinden insan Türkiye’yi terketmek zorunda kaldı. Cumhuriyet tarihi boyunca ulus ve milliyetlere yönelik saldırılardan birisi olarak 6-7 Eylül olayları bir zenginlik olarak kavranması gereken “Türkiye mozayiği” gerçekliğine vurulan büyük bir darbedir.
Bu yıl 6-7 Eylül olaylarının 50. yılı olması dolayısıyla sorun basın-yayın organlarında uzun uzun işlendi. Kimi medya kalemşorları 6-7 Eylül olayları konusunda tarihle yüzleşmeye dikkat çektiler; bu konuda “Türk devletinin iyi bir sınav verdiğini” vs. söyleyip durdular… Aslında tarih biraz karıştırıldığında Türk devletinin göstermelik birtakım edimler dışında “iyi bir sınav vermediği” görülecektir… Bu konuda ırkçılığı, şovenizmi kışkırtan bir Türk devletinden “iyi bir sınav vermesi” de beklenemez… Sorunun bir yanı bu… Ancak diğer yandan içinden geçtiğimiz dönemde Türk devletinin Kürtlere yönelik kışkırtma olaylarını tırmandırdığı bir dönemde bu tür tespitler ancak ve ancak Türk devletinin yeni kışkırtmalarının üzerini örtmeye yarayan tespitlerdir.
Evet içinden geçtiğimiz dönemde yaşanan kimi olaylar 50 yıl önceyi hatırlatıyor… Kışkırtılmış kitlelerin çeşitli il ve ilçelerde Kürtlere yönelik saldırılar tırmandırdıkları, linç olaylarına kadar işi vardırdıkları bir dönemden geçiyoruz… Bu sadece Kürtlere yönelik gerçekleşmiyor; 50 yıl önce olduğu gibi yer yer Ermeni ve Rumlara yönelik de gerçekleşiyor…
6-7 Eylül olaylarının 50. yıldönümü dolayısıyla bir fotoğraf sergisi yapıldı. Ancak ellerinde Türk bayrağı bulunan ve ırkçı-şoven slogan atan faşist güruhlar MHP’li ve İP’li saldırganlar sergiyi bastılar… Fotoğrafları indirdiler, kapıları, çerçeveleri kırdılar…
50 yıl önceki saldırganlığı yapan anlayış ile 50 yıl sonra fotoğraf sergisini basanların anlayışı aynıydı: Türk şovenizmi! 50 yıl önce Garbis’in, Maria’nın, Andreas’ın evini, işyerini basanlarla; 50 yıl sonra bu olayın fotoğraflarını duvardan indirenlerin kinleri, öfkeleri arasında özde bir fark yoktu… Aradan geçen yıllar bu alanda bir farklılık getirmemişti!
50 yıl önceki olay utanç verici bir olaydı… Türklerin barbarlık örneklerine eklenen bir olaydı… Olaydan sorumluluğu olanların alnına çalınan bir lekeydi;
50 yıl sonra fotoğraf indirenler bu alınlarına çalınan bu kara lekenin haklılığını bir kez daha ispat ettiler… Dün evleri işyerlerini yağma eden, Ermeni, Rum, Yahudi gibi azınlıklara saldıranların çocukları, torunları 50 yıl sonra alınlarındaki çalınan kara lekeyi fotoğraf indirerek tarihten sileceklerini düşünüyorlarsa yanılıyorlar! Fotoğraf indirilerek fotoğrafların tanık olduğu alınlardaki kara leke ortadan kaldırılamaz. Bu olsa olsa fotoğrafların tanıklık yaptığı barbarlığın aktüel ispatıdır…
50 yıl önce-50 yıl sonra kara aynı karadır…
13 Eylül 2005