Pazar, Mart 26, 2023
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Güney
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle

Tanrılardan Yaşlıyım – Hasan Erkul

7 Ekim 2021
İçinde Şiir
0 0
0
Anasayfa Şiir
Share on FacebookShare on Twitter

(Şiir)

şiddeti kadim gelecek sayan inançlarımız uğruna

iktidara ve intikama dair binlerce yemin

isa’yı kurban saymamızdan bu yana

çok zaman geçmemiş hâlâ

elli altı yaşındayım

tanrılardan yaşlıyım

cani ve insandaki kurbanlığı

ölçmeye ve saymaya korkuyorum

 

barış çığırtkanlarının vaazı

ölü seviciliğine ve cehenneme dair,

şiddete sığınmak kötü huyumuz…

 

zencilerin

yerlilerin

çerkezlerin

ve nice katliamların niteliğini, niceliğini…

ortadoğu’nun, kafkasya’nın bitmeyen yap-bozunu…

balkanlaşmaları, tehcirleri, soykırımları…

auschwitsleri, hiroşimaları, işgalleri…

vakayi adiye sayan,

spartaküslüğün gücünü, vietnamların azmini hatırlamayan,

cihadın, haçlılığın, ribatın imhacılığını unutmuş,

gazi, şehit, mümin, münafık, bohem, mücahit, şirk…

zorunlu, gönüllü, resmi, kalleş, korkak, mert…

cinnet putuna

taşlaşmaya

ataerkilliğe tapan insanlık!

 

anlam soyutluğa teslim olsun

insan emeğe, emek insana yabancılaşsın

sahiplik değerlensin, ötekisi bir şey sayılmasın diye

doğuşunu, batışını güneşin,

aşkı,

gündelik hayatı,

ruhumuzu,

hiçliğimizi bile

gaspediyor melanet…

 

halklar birbirinden kuşkulanmasa diyemiyorum!

 

 

şiddeti böyle stoklamışsak

pamuk ipliği kopuştuğunda

katil ve yok edici örgütlenmeler

madem kendileri de karanlığa gömülecekse

niye büyük savaş çıksın ki diyorlar

 

deccal dahhaka dahil

ırak kan revan içinde

libya’yı tarumar ettiler

afrika mengenenin ağzında kıvranıyor

suriye çürüsün de çürüsün…

 

saçlarımız kınalıysa böyle

gözlerimiz damar damarsa

yüreğimiz sökülüyorsa yerinden

ölümden değil

yok kalmaktan korkuyorum

 

matruşkacık

farklı tenlerde, farklı dillerimizle

içi içine saklanmış boyalı bebek

e bebeğime ee e!

kapitalizmin şeytani tanrılığına tapmasak diyorum

 

haklı, haksız, soğuk, açık, gizli…

konvansiyonel, düzenli, oynak, direnişçi…

nükleer, biyolojik, kimyasal, özsavunmacı, saldırgan…

nice savaşları

alıp-satmışsak

ve arınamamışsak

madem sökülecek ve çürüyecek çok dişliyse canavar

ve madem boynundan kesip ayırdığı başını

sımsıkı tutmuş kıvranıyorsa insan

bu sinsi

bu aymaz

bu kadük

bu cani çıldırışma

dünya savaşına gider

 

le! diyelim korkulara

kabahati yokmuş bebeklerin…

 

kum saatini ters yüz ediyorum

vakit sökülüyor gerisin geri…

 

 

 

makedonya’dan doğuya

mısır’dan mezopotamya’ya

büyük iskender’i görün…

iç asya’dan dünyaya yılgı salan cengiz han’a bakın…

yoklar şimdi!

 

hanedanlığın ödip kompleksi

livatasız fiiliyat…

fitne fücur olur diye diğer erkek

kundaktaki sabi dahil

tohumlukları kardeş katliyle livasız kılıp

sultan olmak mutlak hüküm…

hanım sultan neyin nesi, kör olan kim!

 

kerbela’nın öğüdü yalın

ne kana susayın, ne susuz koyun insanı

çöle sığınsa da

aşığın umudu maşukluktur vesselam!

 

isa, musa, İbrahim…

kanatlı binek atıyla zahirde muhammed

kördüğüm atmışlar kudüs’e

bu kaçıncı kubbe, kaçıncı ziggurat!

ilk nizam sümer miydi

barış’ı kadeş’le taşa yazdık mısır’da…

 

zamanı düz yüz ediyorum

modern afet perde-perde

 

birincisinde imparatorluklar çöküştü

sovyet kuruldu…

 

yirmi dokuz krizi

savaşsız bitmeyeceğinden

birincisinden daha katildi ikincisi…

özgür halklar çoğalmaya çoğaldıydı ama!

sermayeleşmiş kraliyet nişanıyla

sonsuz sürgünlüğün çaresiymiş diye

israil’i kurdu abiler…

 

iki buçukuncu savaş

soğuktu…

uzundu…

insanlığa sunulmuş söz bile

çentikleri buz beyazıyla işlenmiş bir asaydı

duvarların yıkıldığına inanmayın

yenisi örülmüştü dünden

 

büyük ortadoğu uydurması, üçüncünün provalı arifesi…

u s a başkanları için

veni, vidi, vici’nin yeni emperyal kartalıymış diyorlar

yüzyılları öldürüşmeyle zehirleyen uzak yüzyıl bu!

şiddetin körleştiren ezberi, yine hiçlik, yine kan karası…

 

meğer yirmi birinci yüzyıldaymışız!

 

dünya nüfusu güya çok çoğalmış

metalaştıkça emek

metalaştıkça zaman

ayinleşiyor hayat!

haydutlaşan bayrak her yerde…

 

avrupa giydirilmiş latinliğimiz

che guevera bereli chavez olmuş

dua etmeğe yanaşmadığından

fidel’in sakalları hâlen cazip

 

bir zamanlar sovyet vardı

çin ancak amerikanizme özenen japon işi…

 

çakmaktaşı, tunç, demir, altın ve saire…

hakimiyet için biriktiriş

kendi başına put olan düşman bir sığınakmış

sanallığın gölgesi aynadan yansıyor

aynanın gözleri gayya kuyusu

yeni şeytan

yeni neron

yeni put

bu sefer enerji tanrısıymış!

put içinden put doğuyor

kabahati yok ki madenlerin

 

kibele

bereketin anaç simgesi

doyumluk memeydi yavruya,

imge içinden dağ doğmuş

dağa öykünen yapı kubbeymiş

kıblelik kubbenin öncülü ziggurattı

babil kulesi var mıydı hiç!

 

 

 

 

 

kubbe ki

ataerkilleştikçe nizam

ezen

buyurgan

biat etmeğe çağırandır

babil kulesi beynimizin içinde

babil kulesi her yerde…

 

hangisi faydasız emek

hangisi kıymetliymiş diye soruyorum hâlâ

altın fiyatları varsın pahalılansın

altının değer ölçütü olması rivayet artık

 

kapitalizmin pusulasız amiral gemisinin kaptanı…

ısmarlanmış kehanetlerin pergeli…

boğazlaşmaların kancası…

milliyetciliklerin yelkeni…

gizil ve kinetik petrol miktarıyla oynaşık

hayalet bir denizaltıymış meğer,

neoliberal lavlar

intiharlık zehirler

sintineyi sardığından

para-sermayelerin çiposuz halatı

u s a doları olmuş böyle…

 

insanın cevheri emeğinde

emeğin karşılığı alemde saklı

kaf dağının fiyatı yeni parayla ne tutar

 

matrakcılığımızla matrak geçen

yirmi ikinci yüzyıldan gelme fi’yim

asker, çeri, gerilla, kontra, peşmerge…

armimen, yanki, mücahit, partizan…

meraklısına

gönül üstüne yemin içirtip

barışı sunuyorum

 

kraş halimi öteleseniz de ileriye

savaş etmenlerinin yükselişini durdurmaya

yerel savaşçıklarınız yetmiyor

cinnet zamanım geldi diyor kriz

 

 

 

 

 

 

barışa teslim olmayan aşık

katilidir özünün

öldürür çocuğu

öldürür kadını

öldürür adamı

habil’i öldürmeseydi kabil

kardeş katili olmasaydık diyorum

 

ortadoğu’nun dibi petrol okyanusu

kafkasya, kürdiya, basra, hazar anafora dahil

hitler’i, mussolini’yi küfür öznesi saysa da dünya

kubbe’nin içi de, dışı da cehennem yüzlü

siyasetin şeyleşmesi reel politikmiş

yine, yeniden

sermayenin çökerten ağırlığı

ve emperyalist cetvelle çiziliyor topraklar…

 

deniz bitti artık

kara da görünmüyor diyor batak!

böyle uyduruk gerçeği şeytan doldurur derler

 

e bebeğime ee e!

günahı yoktur bebeklerin

 

bedeniyle çatışan nefes

bazen uyuşuk

bazen isyankâr

ruhumuzun emektarlığı

duygu ve düşüncelerimizin yüceldiği rütbeye kadar

 

hâlâ her yana parmak sallasın,

hâlâ en büyük kubbeyi yaratmaya çalışsın deccal

dünya, alemde bir noktaymış oysa!

 

gökyüzünün içinde seferi insanlık haliyiz

bekleyişimiz

nokta oluşumuz

aşk gibi içkin

aşk’dan da mutlak bir harman

havayla sevişsin

özgürleşsin diye küller

tendeki benzeşim soyunsun korkusunu

birbiri için insanların

alem için dünyanın

gah su

gah balık

gah tohum

gah toprak olmasıdır sürek…

 

zübbeliğin arastası salon salomanje vari medeni

insan çırılçıplak doğuyor

modern arasat’da hepsi bir arada

 

savaşmadan oynaşmak matrakcılıktan kalma mizansen

insan cehennemini kendi elleriyle yaratıyor

tahtadan teorilerle durdurulamaz zalim

 

çarenin hası yine toplumsal

rüzgarın kokusunu alıyorum

dağların niyeti

sabrın gözbebeği

ve cari hesabın kör noktası

bu sefer kürt!

yaramız, yüreğimiz, takvamız, bakışlarımız… filistin!

acının gözyaşından, kimsesizliğimizden insan yapmak zor dava

halklar işçileşiyor

işçileştikçe azalmıyor işsizlik

işsizleştikçe vatansızlaşıyormuşuz meğer…

 

dünyadan doğmuş, dünyada mukim insan soyuyuz

insanevladı hâlâ memleket düşkünü

varlık maskelerimiz zamandan daha sarmal

köküm geleceğe fitil sunuyor

ortadoğu’nun çakmağı tutuştursun çemberi

 

kadim geleceğe varalım

hayat ağacı dallarını

tahtadan oyuncaklarımızla süsleyelim

denizlerin asıl isimlerini öğrenelim diye

dalgalarla yoldaş kayıklar oymalıyız

 

rüzgarın yönü belli

toprağın kımıltısında aşk var

yüzüm denizin yüzü

kaç kıyıda nefeslenir

kaç kıyıya biçim verir

 

alemin derinliği…

hayatın varoluşu…

emeğin sevişkenliği…

hangisi hangisinde içkin!

 

cennet koydum kum tanesinin adını

çoğaldıkça hafifliyor ömrüm

 

aşk mı derin benden

sonsuzluk mu dedi leyla…

 

gereğinde özgürleşme pratiği

gereğinde sosyalizm diye

canlı sözümüzü söyleyelim

tek bir öldürme girmesin kapımızdan

 

bütün vatanlar

bütün halklar içimizde

vatansızım dolayısıyla

toplumcu bir topluma doğsaydım

toplumcu barışı öpüp okşasaydım

bahçeleri birbirine gül sunan

emek evleri kursak

habil’den kabil’den önceye bir dönebilsek diyorum

 

doğal bir ölümüm olsun

ayakta öleyim istiyorum

kadavraya sayılmazsam

yüreğim göğüs kafesimde

gözlerim göz çukurlarımda

beynim kafatasımın içinde

öylesine çürüsün

sevinsin toprak, sevinsin alem

 

tanrılardan yaşlıyım

denizler bendenizden kıdemli

henüz varılmadı

şimdilik bebek

bütün topraklarda

barışık çiçeğimiz açacak

barışık çiçeğinin tohumu insanda gizli

 

illâ aşk, illâ devrim…

illâ alem, illâ insan…

 

haziran – ağustos 2012 istanbul

Hasan Erkul

 

Sonraki Gönderi

Tar­tış­ma kül­tü­rü

Kategoriler

Güney Sayı 104

Yılmaz Güney’i anıyoruz!

İnsanın değerinin olmadığı bu sistemde insan kalmak!

Çukurova Kitap Fuarı’ndan İzlenimler

Kamuoyuna açıklama

15. Çukurova Kitap Fuarı

Yılmaz Güney bizimle!

103. sayımız çıktı

Güney Sayı 103

Mağdurların anılarını canlı tutma mücadelesi

Eskişehir

102. sayımız çıktı

Güney Sayı 102

Ayvalık/Balıkesir

Kocaeli/Gebze

İsviçre satış noktaları

Avusturya satış noktaları

Almanya satış noktaları

101. sayımız çıktı

Güney Sayı 101

Bir bildirge denemesi: Devrimci Gerçekçilik

Süleyman Özdemir

Davet: Yılmaz Güney’i anıyoruz!

DAVET

100. sayımız çıktı!

Güney Sayı 100

Politik tutsaklar ve “hapishane edebiyatı”

Yusuf’suz bir yıl!

“Tutsak Kitapları Sergisi” İzleyicisiyle Buluştu

14 Şubat Dünya Öykü Gününe binaen

İnstagram

  • Etkinliğimizde Muzaffer Doyum kitabını imzalayacak
2 Nisan Pazar 2023 
Saat 14.00 
Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
  • Doğumunun 86. yılında “Halkın sanatçısı halkın savaşçısı” Yılmaz Güney bizimle
Etkinliğimizde Fatoş Güney kitabını imzalayacak
2 Nisan Pazar 2023 
Saat 14.00 
Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
  • İnsanın değerinin olmadığı bu sistemde insan kalmak!

Büyük bir felaket yaşıyoruz. Depremde hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına ve dostlarına sabırlar diliyoruz. Yaşananlar karşısında derin bir üzüntü içindeyiz. Söylenecek sözlerin artık tükendiği noktadayız. Depremin sonuçları; acı, ölüm, açlık ve sefaleti arttırdıkça arttırıyor. Yoksul emekçilere ulaşılamayan yardımlar acımızı daha da büyütüyor, duyulan feryatlar karşısında yüreklerimiz dağlanıyor, ama yetmiyor! Yaşadığımız azap depremzedelere çare olmuyor. Yine yaşananları seyretmekle yetiniyoruz, ama yetmiyor işte.

El yordamıyla hayatta kalmaya çalışanlar, kadınlar ve çocuklar felaketle boğuşurken toplum olarak suçluları arıyoruz. Bunlar ya müteahhit, ya iktidar yada yetersiz kalan kurtarma ekipleri oluyor; suçlular çok fazla, suçlular bitmiyor ve biz her felakette yaşananları balıklar gibi seyredip unutuyoruz.

Kapitalistlerin daha fazla kâr uğruna insan hayatını hiçe sayan yapılar inşa etmesine dur diyemediğimiz sürece, bizleri yoksullaştırarak harabe evlerde yaşamaya mahkum edenlere, müteahhitlere ve onların deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapılarına izin veren devlet kurumlarına dur diyemediğimiz sürece, insanın ve türlerin yaşam hakkını koruyan merkezinde insanın olduğu bir sistem kurmadığımız sürece yaşanan felaketlerin suçluları bizleriz. Şairin de söylediği gibi “demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”

Her şeye rağmen can pahasına yardıma koşan insanların, insan üstü çabaları da çok değerli olduğunu görüyoruz. Herkesin yapabileceği çok şey var. Yardım için acil ihtiyaçların karşılanması ve ihtiyaç sahiplerine ulaşılması gerekiyor. Gönüllü, yardım birliklerine katılabilenlerin zaman kaybetmeden harekete geçmesi önemli. Bütün okurlarımızın bu dayanışmaya katılacağını biliyoruz ve imkanı olanlara çağrıda bulunuyoruz: Yardım için gönüllü olun ve elinizden geleni yapın! “Şimdi birlik olma zamanı” diyoruz ama, bu kadarıyla değil tabi ki, bu köhnemiş sistemi ortadan kaldırmak için de birlik olma zamanı. İşçilerin, emekçilerin yaşamını elinden alan, 
Yazının devamı için; https://guneykultursanat.org/insanin-degerinin-olmadigi-bu-sistemde-insan-kalmak/
  • DOĞUMUNUN 86. YILINDA “HALKIN SANATÇISI HALKIN SAVAŞÇISI”
YILMAZ GÜNEY BİZİMLE ETKİNLİĞİNDE BULUŞALIM
2 Nisan Pazar günü saat  14.00 te  Cemil Candaş Kent Kültür Merkezinde buluşalım.
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
İletişim: 0541 801 35 02/0533 501 64 62
Giriş ücretsizdir
  • Çukurova Kitap Fuarından İzlenimler
Bir kitap fuarı etkinliğini daha geride bıraktık. Çukurova’nın bahar aylarını aratmayan güneşli dokuz gün boyunca iyi yönleri ile hatırlanabilecek bir fuar olduğunu söylemek yanıltmaz bizi. Bu kadar ilgiyi başlarda beklemiyorduk. Hayat pahalılığının olumsuz koşulları altında, enflasyondan en çok zam gören kalemlerden kitapların  temel ihtiyaçlar listesinde en sonda olabileceği ilk aklımıza gelen olmuştu: Tabi bu olgu yaşadığımız toplumun henüz değişmeyen özelliklerinden biri olmaya devam ediyor.  Fakat yinede tüm bu yoksulluğa rağmen, kitaba para ayıran önemli bir okur kitlesi de vardı. Her ne kadar burç kitapları ve kişisel gelişim üzerine yazılı kitaplar ilgisinden değer kaybetmese de ve kitap olsun çamurdan olsun diyenler dışında Çukurova’nın iyi bir okur çevresine sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Fuar boyunca, dergimizin standına da ilgi büyüktü. Güney’in yeni ve bir kısım eski sayılarını, İnter ve Dönüşüm Yayınlarının çeşitli kitaplarını standımızda bulundurmuştuk. Fuarda Marksist-Leninist külliyatı bulunduran tek standın bizde olması bir eksiklik olduğu kadar, ilginin sebebi de olduğu söylenebilir. Bizi şaşırtan ise kitaplarımıza ve dergimize duyulan ilginin 14-17 yaş aralığındaki gençlerin oluşturmasıydı. Bu yaş grubu için herhangi bir kuşak tespiti yapmak güç. Yaşlara göre kategori belirlemek yeni moda olsa da bu gençlik başka türlü ilerliyor diyebiliriz, hem de bize hiçte uzak olmayan bir ilerleme. Belki bunu yaşadığımız iki örnekle açıklamak düşüncemizi haklı çıkaracaktır. İlki, henüz 15 yaşında genç bir kız, oldukça zarif ve iyi giyimli; bu haliyle orta halli, kültürlü bir ailenin çocuğu olduğu kesin. Ama bizim açımızdan şaşırtıcı olan bu kızın merakı: “Demokratik devrim mi? Sosyalist devrim mi?” bu konu ilgisini çekiyormuş ve araştırma yapmak istiyormuş. Biz kendisine yaşı için ağır bir araştırma kitabı olduğunu söylemek isterken, babası – bu tür siyasi kitaplara çok ilgisi var, sürekli okuyor, bu konular ona yabancı değil- dedi. Tabi biz şaşırıyoruz. Bir diğer örnek ise Kollontai’nin kitabını gören 15 yada 16 yaşlarında genç bir erkek...(Devamı için: https://guneykultursanat.org/cukurova-kitap-fuarindan-izlenimler/)
  • Güneyden
  • Güney Kitaplığı
  • İçindekiler
  • Haber
  • Karikatür
  • Kitap
  • Makale
  • Öykü/Hikaye
  • Resim/Fotoğraf
  • Röportaj
  • Satış Noktaları
  • Şiir
  • Sinema
  • Tiyatro
  • Dosyalar

© 2021 Güney Dergisi

Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında

© 2021 Güney Dergisi

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In
Güney Size en son haberler ve güncellemeler için bildirimler göstermek istiyoruz.
Reddet
Bildirimlere İzin Ver