Pazar, Mart 26, 2023
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Güney
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle

Tar­tış­ma kül­tü­rü

13 Aralık 2017
İçinde Haber
0 0
0
Anasayfa Haber
Share on FacebookShare on Twitter

Tar­tış­ma kül­tü­rü ne­dir ve ko­nu ne­den önem­li­dir?

De­ği­şik dü­şün­ce­le­ri kar­şı­lık­lı sa­vun­mak, ve­ya bir so­run üze­ri­ne söz­le ve­ya ya­zı­lı ola­rak kar­şı­lık­lı ya­pı­lan sa­vun­ma­ya tar­tış­ma de­nil­di­ği­ni bi­li­yo­ruz…

Si­ya­set­te de çe­şit­li grup ya da par­ti­ler, ra­kip si­ya­si grup ya da par­ti­ler­le gö­rüş­le­ri­ni ça­tış­tı­ra­rak, kar­şı­lık­lı ola­rak si­ya­si ra­ki­bi­nin gö­rü­şü­nü çü­rüt­mek, doğ­ru gör­dü­ğü gö­rüş­le­rin pro­pa­gan­da­sı­nı yap­mak ve kar­şı gö­rü­şü sa­vu­nan­la­rı ve bu gö­rüş­ten et­ki­le­nen­le­ri ik­na te­me­lin­de doğ­ru gör­dü­ğü gö­rüş­le­re yak­laş­tır­mak, ya da kar­şı ta­ra­fın bu tar­tış­ma­da sa­vun­du­ğu doğ­ru gö­rüş­ler­den öğ­ren­mek için ya­zı­lı ya da söz­lü tar­tış­ma yön­te­mi­ni kul­la­nır­lar.
Tar­tış­ma, he­men her ke­sim ve ki­şi­ler açı­sın­dan ge­rek­li olan bir yön­tem­dir. Bu an­lam­da is­ter bur­ju­va par­ti­le­ri aşı­sın­dan ol­sun, is­ter­se de, ken­di­si­ne dev­rim­ci, sos­ya­list, ko­mü­nist di­yen par­ti­ler ya da grup­lar da, ara­la­rın­da­ki si­ya­si ya da pra­tik ki­mi so­run­la­rı tar­tış­ma­lar yo­luy­la de­ğer­len­dir­mek, si­ya­si ra­ki­bi­nin yan­lış­la­rı­nı gös­ter­mek, ken­di gö­rüş­le­ri­ni ça­tış­ma için­de sı­na­mak, gö­rüş­le­ri­nin pro­pa­gan­da­sı­nı yap­mak, ken­di si­ya­si çiz­gi­si­ni ha­kim ha­le ge­tir­mek için bu yön­te­me baş­vu­rur.
Bur­ju­va­zi­nin han­gi ke­si­mi olur­sa ol­sun tar­tış­ma on­lar için ger­çe­ği, so­run­la­rı, so­run­la­rın esas ne­den­le­ri­ni ve bi­lim­sel so­nuç­la­rı­nı or­ta­ya koy­ma ara­cı de­ğil­dir. Ola­maz da. Zi­ra bur­ju­va­zi­nin her ke­si­mi­nin sa­vun­du­ğu ve hak­lı çı­kart­ma­ya ça­lış­tı­ğı top­lum­sal sis­tem in­sa­nın in­san ta­ra­fın­dan sö­mü­rü­sü­ne da­ya­nan, aşıl­ma­sı ge­re­ken ve aşı­la­cak olan hak­sız­lı­ğa da­ya­nan bir sis­tem­dir. Bu yüz­den bur­ju­va­zi­nin her sa­vu­nu­cu­su bu sis­te­mi ko­ru­ya­bil­mek, hak­lı çı­kar­ta­bil­mek için her tar­tış­ma­da bi­lim­sel ger­çek­ler­den, bi­lim­sel yön­tem­ler­den ve bi­lim­sel so­nuç­lar­dan, kı­sa­ca­sı ger­çek­ler­den kaç­mak­ta; de­mo­go­ji­ye, ya­la­na, ger­çek­le­rin çar­pı­tıl­ma­sı­na, tüm bu ya­lan­la­ra rağ­men ger­çek­le­re sa­rı­lan­la­ra kar­şı sık sık da şid­de­te, te­rö­re, iş­ken­ce­ye baş­vur­mak­ta­dır. Bu ne­den­le biz bu­ra­da tüm top­lum­sal ke­sim­ler açı­sın­dan tar­tış­ma­nın na­sıl ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni de­ğil, bi­lim­sel sos­ya­liz­min dün­ya gö­rü­şü­nü ve yön­te­mi sa­vun­duk­la­rı­nı söy­le­yen­ler için tar­tış­ma kül­tü­rü­nün na­sıl ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni tar­tış­mak is­ti­yo­ruz.
Tar­tış­ma, ön­ce­lik­le kar­şı­lık­lı ik­na­yı he­def­le­yen bir yön­tem ol­ma­sı ya­nın­da, ay­nı za­man­da gö­rüş sa­hip­le­ri­nin gö­rüş­le­ri­nin doğ­ru­lu­ğu­nun sı­nan­ma­sı­nın da bir ara­cı­dır.

Top­lum ve ege­men an­la­yış­la­rın tar­tış­ma kül­tü­rüne yan­sı­ma­sı

Ül­ke­nin eko­no­mik, sos­yal, si­ya­sal hu­kuk­sal vb. tüm ku­rum­la­rıy­la  dı­şa ba­ğım­lı, fe­odal dü­şün­ce ve yak­la­şım­la­rın da hâ­lâ önem­li öl­çü­de et­kin­li­ği­ni sür­dür­dü­ğü bir top­lum­da ya­şı­yo­ruz.
Ken­din­den ön­ce­ki top­lum­lar­dan ile­ri ol­mak­la bir­lik­te, için­de ya­şa­dı­ğı­mız gü­nü­müz top­lu­mu, çı­kar iliş­ki­le­ri çer­çe­ve­sin­de “uy­gar” bir top­lum dü­ze­ni­ne sa­hip. Bu “uy­gar­lık”, söz­cü­ğün ger­çek an­la­mın­da bir uy­gar­lık de­ğil, ken­din­den ön­ce­ki çok da­ha ge­ri top­lum­la kı­yas­lan­dı­ğın­da bir uy­gar­lık.
Ken­din­den ön­ce­ki top­lum­dan ile­ri ol­mak­la ka­pi­ta­list top­lum, eko­no­mik ve sos­yal iliş­ki­ler­de, öz ola­rak ken­din­den ön­ce­ki tüm sı­nıf­lı top­lum­la­ra öz­gü olan öğe­le­ri çok da­ha bil­lur­laş­mış ha­liy­le ta­şı­yor. Ül­ke­miz top­lu­mu eko­no­mi ola­rak ba­ğım­lı ka­pi­ta­liz­min ege­men­li­ği­ne rağ­men, tam an­la­mıy­la ka­pi­ta­list­leş­miş, kla­sik ka­pi­ta­liz­min üst ya­pı­sı­na sa­hip bir top­lum de­ğil. Ka­pi­ta­liz­min si­ya­sal üst­ya­pı­sı olan bur­ju­va de­mok­ra­si­si bi­zim top­lum­da hiç­bir dö­nem­de ger­çek an­lam­da ya­şan­ma­dı. Si­ya­sal üst ya­pı­da de­mok­ra­si adı­na uy­gu­la­nan adı bi­li­nen dik­ta­tör­lük ol­du. Top­lu­mun bağ­rın­dan so­nu­na ka­dar iler­le­ti­len de­mok­ra­tik bir dev­rim­le sö­kü­lüp atıl­ma­yan fe­odal ar­tık­lar, özel­lik­le üst­ya­pı­da et­kin ol­ma­ya de­vam et­ti­ler. Bu­gün de top­lum­da fe­odal dü­şün­ce­ler bur­ju­va dü­şün­ce­ler­le; fe­odal kül­tür em­per­ya­liz­min kül­tü­rüy­le iç içe var­lı­ğı­nı sür­dü­rü­yor.
Sos­yal ya­pı­lan­ma­da, bi­lim, hu­kuk, fel­se­fe, din ve ah­lak­ta ege­men olan dü­şün­ce­ler ve ya­şa­nan iliş­ki­ler kar­ma­şık bir re­sim çi­zi­yor. Top­lum­sal ya­pı­lan­ma­da, çıp­lak çı­kar iliş­ki­le­riy­le eko­no­mik, sos­yal ve si­ya­sal alan­da­ki eşit­siz­lik be­lir­le­yi­ci öne­me sa­hip. Güç­lü ola­nın de­di­ği top­lum­sal dü­ze­nin “ya­sa­la­rı” olu­ve­ri­yor. Hak­sız­lık, eşit­siz­lik, doğ­ru-yan­lış kav­ram­la­rı ege­men sı­nıf­la­ra gö­re be­lir­le­ni­yor.
Güç­lü olan hak­lı, doğ­ru ve ya­nıl­maz ola­bi­li­yor! En ba­sit so­run­lar bi­le şid­det­le çö­züm­le­ni­yor. Çı­kar için ger­çek­le­ri çar­pıt­mak­tan, en te­mel hak ve öz­gür­lük­le­rin çiğ­nen­me­si­ne; zor­la da­yat­ma­lar­da bu­lun­mak­tan kar­şı­sın­da­ki­ni din­le­mek zah­me­ti­ne kat­la­na­ma­ma­ya, hot­zot­çu­luk­tan, ma­ço­lu­ğa, fe­odal in­ti­kam­cı­lık­tan, fay­da­cı­lı­ğa, “kö­şe dön­mek” için her şe­yin mü­bah gö­rül­me­si­ne… bir di­zi yön­tem top­lum­sal iliş­ki­ler­de ha­ki­mi­ye­ti­ni sür­dü­rü­yor, in­san­lar, ku­rum­lar, grup­lar, par­ti­ler vb. vd. ara­sın­da­ki iliş­ki­ler önem­li öl­çü­de bu tip has­ta­lık­lar üze­rin­de yük­se­li­yor. Top­lu­mun ço­ğun­lu­ğu bu iliş­ki­ler­le uz­la­şı­yor; top­lum­sal iş­le­yi­şin “nor­mal ku­ral­la­rı­na” ayak uy­du­ru­yor, bu­na gö­re eği­ti­li­yor ve bu tür iliş­ki­le­ri is­ti­yor.
Bu du­rum, ken­di­ne top­lu­mun ön­cü­sü, ile­ri­ci­si, dev­rim­ci­si ro­lü­nü bi­çen­ler aşı­sın­dan da ge­çer­li. Ge­nel ola­rak top­lu­mun ile­ri­ci, dev­rim­ci, ön­cü ke­sim­le­ri de bu iliş­ki­ler­le iç içe,  ço­ğu kez  on­lar­la uz­la­şa­rak ya­şı­yor.
Di­ğer yan­dan bu olum­suz du­ru­mun aşıl­ma­sı için bi­linç­li bir ça­ba he­men he­men gö­rül­mü­yor ve top­lum­da ege­men olan bur­ju­va-fe­odal iliş­ki­ler, bu ya­pı­lan­ma­lar için­de de yan­sı­ma­sı­nı bu­lu­yor ve yer yer ege­men de olu­yor. Bir di­zi pra­tik sor­gu­lan­dı­ğın­da, bu du­ru­mu çe­şit­li ba­ğın­tı­lar­da açık­ça gör­mek müm­kün.
Bu­ra­da ele al­dı­ğı­mız “tar­tış­ma kül­tü­rü”, bu­gün­kü top­lum­sal iliş­ki­ler yu­ma­ğın­dan ba­ğım­sız de­ğil. Top­lum­sal iliş­ki­ler­de de çı­kar iliş­ki­le­ri ve eşit­siz­lik, fe­odal in­ti­kam­cı­lık vb.; in­san­lar, ku­rum­lar, grup ve­ya par­ti­ler… ara­sın­da­ki ile­ti­şi­min, bir­bi­ri­ni an­la­ma, bir­bir­le­ri­nin yan­lış­la­rı­nı gör­me-gös­ter­me, ik­na et­me, dö­nüş­tür­me­nin; so­run­la­rı tar­tış­ma yo­luy­la çöz­me­nin önün­de­ki en bü­yük en­gel­ler­den bi­ri ola­rak or­ta­ya çı­kı­yor.
Bu­ra­da ge­nel ola­rak bir tar­tış­ma or­ta­mı­nın ol­ma­dı­ğı, tar­tış­ma ya­pıl­ma­dı­ğı vb. id­di­asın­da de­ği­liz. Ha­yır. Ör­güt, grup ve par­ti­ler, ki­şi­ler tar­tı­şı­yor­lar. Ama, yu­kar­ıda say­dı­ğı­mız top­lum­da, iliş­ki­ler­de va­ro­lan olum­suz­luk­lar, ile­ri­ci, dev­rim­ci, ön­cü vb. ad­lan­dı­rı­lan grup­la­rın tar­tış­ma­la­rın­da da ken­di­ni gös­te­ri­yor, Böy­le bir tar­tış­ma or­ta­mın­da güç­lü­nün yan­lış­la­rı doğ­ru, hak­sız­lı­ğı hak olu­yor!
Ma­ço­luk, hot­zot­çu­luk, yağ­cı­lık, “de­di­ğim de­dik”çi­lik, gü­ce ta­pın­ma, şef­lik, bur­nu bü­yük­lük, ki­bir­li­lik, “ben söy­le­dim doğ­ru­dur” ta­vır­la­rı… ge­çer­li­lik ka­za­nı­yor, güç­lü olan bo­ru­su­nu öt­tü­rü­yor yan­lış ya­pı­lan­ma­la­rın bü­yük ço­ğun­lu­ğu za­ten sa­vun­du­ğu gö­rüş­le­re gü­ven­me­di­ğin­den, ka­mu­oyun­da il­ke­li, açık tar­tış­ma­dan öcü­den kor­kar gi­bi kor­ku­yor. Ger­çek an­lam­da bir tar­tış­ma­dan kaç­mak için her yol ve yön­tem de­ne­ni­yor. Şid­det de da­hil her tür­lü yol ve yön­tem, iliş­ki­ler­de (ve tar­tış­ma­lar­da) kul­la­nı­lır, ka­bul edi­lir ha­le ge­li­yor.
Top­lu­mun alış­tı­ğı, be­nim­se­di­ği, is­te­di­ği şey­ler tar­tış­ma­lar­da öne çı­kı­yor: kit­le­nin en ge­ri duy­gu­la­rı­na hi­tap edi­le­rek “ra­ki­bin mat edil­me­si”, tar­tış­ma­da de­ma­go­jik yön­tem­ler­le üs­tün­lük sağ­lan­ma­sı vb. olum­lu bu­lu­na­bi­li­yor.
Tüm bun­lar ka­bul edi­le­mez du­rum­lar­dır. Bir top­lum­da ege­men olan yan­lış dü­şün­ce ve iliş­ki­ler sis­te­mi­ne kar­şı mü­ca­de­le et­mek, top­lu­mu de­ğiş­tir­me ve dö­nüş­tür­me ge­nel mü­ca­de­le­si­nin bir par­ça­sı ola­rak ken­di­ni da­ya­tı­yor. Tar­tış­ma ko­nu­sun­da yan­lış an­la­yış­la­ra kar­şı mü­ca­de­le, bu alan­da da doğ­ru yak­la­şı­mın ege­men kı­lın­ma­sı mü­ca­de­le­si önem ka­za­nı­yor.

Tar­tış­ma kül­tü­rü­nün öne çı­kan ba­zı nok­ta­la­rı…

Tar­tış­ma, kuş­ku­suz bir amaç de­ğil araç­tır. Bi­lim­sel dü­şün­ce­le­rin yay­gın­laş­tı­rıl­ma­sı, olan ya­n­lış­lar­la mü­ca­de­le için­de ege­men kı­lın­ma­sı ama­cı so­ru­na doğ­ru yak­la­şı­mın, ya da baş­ka bir de­yim­le bi­lim­sel sos­ya­list tar­tış­ma kül­tü­rü­nün çı­kış nok­ta­sı­dır.
Bi­lim­sel sos­ya­list­ler  açı­sın­dan her­han­gi bir tar­tış­ma­ya gir­mek de­mek, tar­tı­şı­lan ko­nu­lar­da bi­lim­sel doğ­ru­nun pro­pa­gan­da­sı­nı yap­mak, bi­lim­sel il­ke­le­ri sa­vun­mak, kav­rat­mak de­mek­tir. Tar­tış­ma es­na­sın­da bi­li­min sa­vu­nu­cu­su ol­du­ğu­muz bir an ol­sun akıl­dan çı­ka­rıl­ma­dan, bi­li­me ge­le­bi­le­cek her tür­den ide­olo­jik sal­dı­rı­ya kar­şı bi­lim­sel top­lum­sal il­ke­le­re bağ­lı­lık ve onun sa­vu­nu­su mer­kez­de dur­mak zo­run­da­dır. Bi­lim­sel il­ke­le­rin çar­pı­tıl­ma­sı­na, içe­ri­ği­nin bo­şal­tıl­ma­sı­na, iğ­diş edil­me­si­ne vb. vb. kar­şı du­rul­ma­lı, bu sal­dı­rı­lar ge­ri çev­ril­me­li­dir…
Fa­kat bu ya­pı­lır­ken, “biz za­ten doğ­ru­yu sa­vu­nu­yo­ruz, di­ğer­le­rin­den öğ­re­ne­cek hiç­bir şey yok­tur”, ya da “be­lir­le­yi­ci olan, sa­vu­nu­lan içe­rik­tir, onun na­sıl sa­vu­nul­du­ğu önem­li de­ğil­dir” gi­bi yan­lış yak­la­şım­la­ra dü­şül­me­me­li­dir. Sa­de­ce ne­yin sa­vu­nul­du­ğu de­ğil, doğ­ru dü­şün­ce­ler te­me­lin­de kit­le­le­rin ka­za­nıl­ma­sı için sa­vu­nu­lan­la­rın en ik­na edi­ci bi­çim­de na­sıl sa­vu­nul­du­ğu da önem­li­dir. Pe­ki o hal­de tar­tış­ma na­sıl ol­ma­lı?
Bi­lim­sel tar­tış­ma kül­tü­rü ola­rak ad­lan­dır­dı­ğı­mız şe­yin yön­tem­sel te­mel özel­lik­le­ri ne­ler­dir’?
Sol grup­lar ve ki­şi­ler ara­sın­da­ki tar­tış­ma­lar­da ne­le­re dik­kat et­mek ge­re­kir?
Bu ko­nu­da bi­ze önem­li gö­rü­nen ki­mi nok­ta­la­rı  aşa­ğı­da sı­ra­lı­yo­ruz:
– Tar­tış­ma, ya­zı­lı ya da söz­lü yü­rü­tü­lür. İs­ter ya­zı­lı, is­ter söz­lü ya­pıl­sın, her tar­tış­ma­nın bir ama­cı var­dır. Tar­tış­ma, bir “Fi­kir jim­nas­ti­ği”, “boş ge­ve­ze­lik” vs. ola­rak al­gı­lan­ma­ma­lı, bu te­mel­ler­de de ya­pıl­ma­ma­lı­dır. Sol çev­re­ler ara­sın­da­ki tar­tış­ma­lar ye­ni bir top­lum­sal sis­tem kur­ma so­run­la­rı­na ya da an­la­yış fark­lı­lık­la­rı­nı or­ta­ya koy­ma­ya, fark­lı yan­la­rı ir­de­le­yip doğ­ru­yu ha­kim ha­le ge­tir­me­ye hiz­met et­me­li­dir.
Bir baş­ka de­yiş­le tar­tış­ma, ya­rı­nın ye­ni top­lum­sal sis­te­mi için kat­kı­da bu­lun­ma­ya hiz­met et­me­li­dir. Bu­nun ol­ma­dı­ğı yer­de, salt bi­ri­le­ri­nin di­ğer­le­ri­ni “mat et­mek”, “mah­vet­mek”, “gol at­mak” vs. gi­bi yak­la­şım­lar­la tar­tış­mak, bu ama­ca ya­rar ge­tir­mez, za­rar ve­rir. Her­han­gi bir top­lum­sal tar­tış­ma, ön­ce­lik­le o söz ko­nu­su ya­pı­nın yan­lış­la­rı­nı gös­ter­me­ye, tar­tış­ma­yı iz­le­yen ke­sim­le­ri ik­na­ya hiz­met et­me­li­dir. Bu­nun dı­şın­da bir “tar­tış­ma”nın pra­tik bir de­ğe­ri­nin ola­ma­ya­ca­ğı açık­tır.
Tar­tış­ma­da amaç, eğer ger­çek­ten doğ­ru­la­rın kav­ga­sı­nı ver­mek, ik­na et­mek ya da tar­tı­şı­lan­dan da öğ­ren­mek ise, o hal­de bu­na açık olun­ma­lı­dır. Ken­di­si­nin de hâ­lâ ve ek­sik­le­ri ola­bi­le­ce­ği­ni gör­me­yen, tar­tış­ma­ya ön­yar­gıy­la baş­la­mış de­mek­tir. Bu ön­yar­gı­lı tar­tış­ma or­ta­mın­dan olum­lu so­nuç al­mak müm­kün de­ğil­dir. Böy­le bir du­rum­da tar­tış­ma, iş­lev­siz ka­lır.
Tar­tış­ma­lar­da doğ­ru­su gös­te­ril­di­ğin­de onu ka­bul­len­mek ge­re­kir. Doğ­ru dü­şün­ce­ler kar­şı­sın­da yan­lış­ta di­ren­me­nin an­la­mı ve ya­ra­rı yok­tur. Doğ­ru gö­rüş­le­ri ka­bul­len­mek ve o doğ­ru gö­rüş­le­ri top­lum­sal mü­ca­de­le­nin hiz­me­tin­de kul­lan­mak en doğ­ru olan­dır.
– Tar­tış­ma­da ta­raf­lar, tar­tı­şan ya­pı­lar, bir­bir­le­ri­nin gü­cü­ne ya da güş­süz­lü­ğü­ne de­ğil ne söy­len­di­ği­ne, na­sıl ge­rek­çe­len­di­ril­di­ği­ne bak­mak zo­run­da­dır­lar. Tar­tış­ma­yı bu ze­min üze­rin­den, güç ya da güç­süz­lü­ge çek­mek, en iyi hal­de tar­tış­ma­yı sa­bo­te et­me­ye hiz­met eder. Bu tür “güç gös­te­ri­le­ri­nin” ise kim­se­ye bir şey ka­zan­dır­ma­ya­ca­ğı açık­tır.  Doğ­ru­lu­ğun kıs­ta­sı güç ol­sa idi, bur­ju­va­zi­nin sa­vun­du­ğu her şe­yin doğ­ru ol­ma­sı ge­re­kir­di, çün­kü an­da­ki du­rum­da bur­ju­va­zi en güç­lü­dür.
– Tar­tış­ma­la­rın dü­zey­li geç­me­si, kar­şı­lık­lı ola­rak ik­na et­me, kar­şı­lık­lı öğ­ret­me he­de­fi­ne uy­gun bir hal­de yü­rü­ye­bil­me­si için, sa­vu­nu­lan gö­rü­şe ha­kim olun­ma­sı ya­ni tar­tış­ma­ya ha­zır olun­ma­sı ge­rek­li­dir. Te­orik ola­rak sığ bir te­mel­de yü­rü­yen tar­tış­ma­nın, kı­sır söz dü­el­lo­su­nun  ka­zan­dı­ra­ca­ğı bir şey ol­maz.
Tar­tış­ma­lar­da “ben söy­le­dim, doğ­ru­dur” yak­la­şı­mın­da ol­ma­mak ge­re­kir.
Önem­li olan, bir gö­rü­şü ifa­de et­mek de­ğil, ay­nı za­man­da ik­na edi­ci bir bi­çim­de ifa­de ede­bil­mek­tir. An­la­şı­lır bir şe­kil­de so­ru­nu or­ta­ya ko­ya­bil­mek önem­li­dir. Bö­lük pör­çük bir şe­kil­de, bir­bi­rin­den ko­puk gö­rüş­ler yu­ma­ğı ha­lin­de an­la­tı­lan dü­şün­ce­ler, ik­na et­mek ye­ri­ne so­ru­nun da­ha da kar­ma­şık ha­le gel­me­si­ne hiz­met eder ki, bu yön­lü bir tar­tış­ma­nın ya­ra­rı ol­maz.
So­run­la­rı açık­la­ya­bil­mek ve an­la­ta­bil­mek için dil önem­li­dir. Ko­nuş­ma ya da yaz­ma­da müm­kün ol­du­ğun­ca ba­sit ve an­la­şı­lır ol­mak ge­rek­li­dir. “Bi­lim­sel ol­mak” adı­na an­la­şıl­maz bir ter­mi­no­lo­jiy­le tar­tış­mak, “yük­sek si­ya­set yap­mak” adı­na saç­ma sa­pan gö­rüş­ler for­mü­le et­mek vs. gi­bi ti­pik ay­dın has­ta­lık­la­rın­dan kur­tul­mak ge­rek­li­dir. Kit­le önün­de yü­rü­yen tar­tış­ma­lar­da, ör­nek­le­me­le­ri tar­tış­ma­yı bes­le­ye­bil­mek için seç­mek, an­la­şı­lır ol­ma­sı­nı sağ­la­ya­bil­mek önem­li­dir… Ba­zen ve­ri­len iyi bir ör­nek, sa­at­ler­ce an­la­tı­lan fa­kat an­la­şıl­ma­yan bir gö­rü­şün an­la­şıl­ma­sı­nı ve be­nim­sen­me­si­ni be­ra­be­rin­de ge­ti­re­bi­lir. Ör­nek­le­me yap­mak adı­na fa­kat yan­lış ve za­rar­lı ör­nek­le­me­ler­den de ka­çın­mak ge­rek­li­dir.
Yü­rü­tü­len tar­tış­ma­lar­da sık­ça kar­şı­la­şı­lan kö­tü du­rum­lar­dan bi­ri, ko­nu­nun sap­tı­rıl­ma­sı, çarp­ıtıl­ma­sı­dır. Be­lir­le­nen ko­nu ya da ko­nu­la­rın dı­şı­na çık­mak, tar­tış­ma­yı be­lir­le­nen ko­nu­nun dı­şın­da sür­dür­mek, tar­tış­ma­dan kaç­ma tav­rı­nın bir gös­ter­ge­si­dir. Eğer böy­le bir du­rum­la ka­şı­la­şı­lır­sa, tar­tı­şan ki­şi ya da gru­bun bi­linç­li bir şe­kil­de tar­tış­ma­dan kaç­ma tav­rı­nı gös­ter­mek ge­rek­li­dir.
Tar­tış­ma­lar­da sa­bır­lı ol­ma­nın ay­rı bir öne­mi var­dır. Kar­şı ta­raf çok yan­lış gö­rüş­ler sa­vun­sa bi­le, sa­bır­la yan­lı­şı or­ta­ya koy­mak ge­rek­li­dir. Eğer bu­na rağ­men yan­lış­ta ıs­rar var­sa, so­run­lar çö­zü­le­mi­yor­sa ace­le­ci ol­ma­mak ve ba­zı tar­tış­ma­la­rı za­ma­na bı­rak­mak ve çe­liş­me­ler­le bir­lik­te ya­şa­ya­bil­me­yi de öğ­ren­mek ge­re­kir.
Tar­tış­ma­lar­da sa­kin olun­ma­lı­dır. Taş­kın­lı­ğın, ge­rek­siz “he­ye­ca­nın”, kü­fü­rün, de­ma­go­ji­nin ye­ri yok­tur, ol­ma­ma­lı­dır. Her­han­gi bir tar­tış­ma­da, kit­le­nin en ge­ri duy­gu­la­rı­na hi­tap et­mek yo­luy­la “hak­lı çık­mak” yön­te­mi çok yan­lış bir yön­tem­dir. De­ma­go­jik yön­tem­le­rin kul­lan­ıl­ma­sıy­la ka­za­nı­lan bir “za­fe­rin” olum­lu bir ya­nı yok­tur. De­ma­go­ji bi­lim­sel sos­ya­list­le­rin yön­te­mi de­ğil­dir.
Bu­nun dı­şın­da (ge­nel ol­ma­yan) bir tar­tış­ma­da, tar­tı­şan ta­raf­lar, tar­tış­ma­nın ve­rim­li ola­bil­me­si, öğ­ren­me/öğ­ret­me iş­le­vi­ni ye­ri­ne ge­tir­me­si için dik­kat­li dav­ran­mak zo­run­da­dır. Hiç­bir ya­rar sağ­la­ma­yan, ge­rek­siz tar­tış­ma­lar­dan ka­çı­nıl­ma­lı­dır.
Ki­mi ki­şi­sel ve­ya si­ya­si tar­tış­ma­lar­da ile­ri sü­rü­len her­han­gi bir gö­rüş­le po­le­mik yü­rüt­me ye­ri­ne o gö­rü­şün sa­vu­nu­cu­su­nun ki­şi­sel yan­la­rıy­la uğ­raş­mak yan­lış­tır. Tar­tış­ma ya­zı­lı yü­rü­yor­sa, ile­ri sü­rü­len gö­rü­şün doğ­ru ya da yan­lış ol­du­ğun­dan çok ki­min yaz­dı­ğı­na bak­mak, bu ko­nu­da fi­kir yü­rüt­mek; tah­min­de bu­lu­nup ona gö­re ta­vır ta­kın­mak… yer­siz ve ge­rek­siz uğ­raş­tır.
Yi­ne tar­tı­şan, eleş­ti­ri ge­ti­ren ki­şi­le­rin, ge­tir­di­ği ele­ti­ri­le­re bak­ma­dan eleş­ti­ri­nin ar­dın­da ni­yet ara­mak ve tar­tış­ma­yı bu yön­de sür­dür­mek doğ­ru bir yak­la­şım de­ğil­dir, za­rar ve­rir. Tar­tış­ma­lar­da, ön­ce­lik­le tar­tı­şan ta­raf­la­rın ni­yet­le­ri­ne gö­re de­ğil, ile­ri sür­dü­ğü gö­rüş­le po­le­mik yü­rüt­mek ge­rek­li­dir. Bu­nun ya­pıl­ma­dı­ğı yer­de, tar­tış­ma­da ta­raf­lar ne bir­bir­le­ri­ni ik­na ede­bil­me şan­sı­na sa­hip olur­lar, ne de va­ro­lan so­run­lar çö­züm­le­ne­bi­lir.
Ge­rek bir top­lu­luk­ta, ge­rek­se top­lum­da yü­rü­yen tar­tış­ma­lar­da dik­kat edil­me­si ge­re­ken ta­vır­lar­dan bi­ri, azın­lık hak­la­rı­na say­gı­dır. Güç­lü ola­nın, azın­lı­ğın hak­la­rı­nı gör­mez­den gel­me­si, gü­cün­den do­la­yı onu si­lip sü­pür­me­ye ça­lış­tı­ğı bir top­lum­sal or­tam­da, bu hak­kın sa­vu­nul­ma­sı­nın ve uy­gu­lan­ma­sı­nın öne­mi çok da­ha açık bir bi­çim­de ken­di­si­ni gös­ter­mek­le­dir.
Fa­kat azın­lık hak­la­rı­nın ko­run­ma­sı, tar­tış­ma­nın ulu­or­ta ve sı­nır­sız yü­rü­tül­me­si an­la­mı­na da ge­l­mez. Bir top­lu­luk için­de ye­ter­li öl­çü­de tar­tı­şıl­mış, ka­rar alın­mış ise, ko­nu­lar ge­nel tar­tış­ma ko­nu­su ol­mak­tan çı­kar, ar­tık uy­gu­la­ma­ya yö­ne­li­nir.

Açık ide­olo­jik mü­ca­de­le ve tar­tış­ma kül­tü­rü…

İş­çi sı­nı­fı­nın bi­lim­sel dün­ya gö­rü­şü­nün ba­kış açı­sıy­la bir tar­tış­ma kül­tü­rü­nün ya­ra­tıl­ma­sı ve bu­na uy­gun dav­ra­nıl­ma­sı ge­re­kir. Ki­mi grup ve­ya çev­re­le­rin “gö­rüş­le­rin kav­ga­sı”nın ye­ri­ne fi­ili şid­de­ti ge­çir­me­le­ri de ya­şa­nan bir ol­gu­dur.
Gö­rüş fark­lı­lık­la­rı­nın ol­ma­sı, top­lu­mun ger­çek ön­cü in­san­la­rı­nın doğ­ruy­la yan­lı­şı ka­mu­oyu önün­de açık­ça tar­tış­ma­sı te­me­lin­de ken­di­le­ri­ni ayı­ra­bil­me­si im­ka­nı­nın ya­ra­tıl­ma­sı, kit­le­le­rin doğ­ru­ya ka­za­nıl­ma­sı için ön­ce­lik­le fark­lı­lık­la­rın or­ta­ya kon­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Bu yüz­den top­lum­sal bi­li­min ulus­la­ra­ra­sı ön­der­le­ri, ka­mu­oyu önün­de açık ide­olo­jik tar­tış­ma­nın öne­mi­ne dik­kat çek­miş, bu­na uy­gun bir pra­tik ser­gi­le­miş­ler­dir.
Ka­pa­lı  ka­pı­lar ar­dın­da çe­liş­me­le­ri “çöz­me” ye­ri­ne, bu so­run­la­rın ge­niş kit­le­ler ta­ra­fın­dan öğ­re­ni­le­rek bi­linç­li bir ta­vır ta­kı­nıl­ma­sı­nın sağ­lan­ma­sı­na ça­lı­şıl­ma­lı­dır.
Bi­lim­sel sos­ya­list­le­rin ne de­ma­go­jiy­le ka­za­nıl­mış “za­fer­le­re” ih­ti­ya­cı var­dır, ne de bu yol­la kar­şı­da­ki­le­ri ”mah­kum et­me­ye”! Ter­si­ne on­lar, böy­le­si tar­tış­ma yön­tem­le­ri­ni kul­la­nan­la­ra, de­ma­go­ji­yi uy­gu­la­yan­la­ra kar­şı açık ta­vır ge­liş­tir­me yü­küm­lü­lü­ğü­ne sa­hip­tir!
Tar­tış­ma­da ra­ki­bi “mat et­mek” gi­bi ya da, ki­mi ki­şi­sel özel­lik­le­rin “si­lah” ola­rak kul­la­nıl­dı­ğı­nı duy­muş, bel­ki gör­müş­sü­nüz­dür. Ta­rtış­ma­da önem­li olan doğ­ru­suy­la yan­lı­şıy­la gö­rüş­ler­dir, fi­zik­sel özel­lik­ler de­ğil­dir. Fi­zik­sel özel­lik­le­ri, tar­tı­şıl­ma­sı ge­re­ken so­run­la­rın ye­ri­ne ge­çi­rip tar­tış­ma ko­nu­su yap­mak, fi­zik­sel özel­lik­le­ri kü­für gi­bi kul­lan­mak, alay et­mek gi­bi ta­vır­lar ka­bul edi­le­mez. Ha­ka­ret­le­rin kul­la­nıl­dı­ğı bir tar­tış­ma­dan ve­rim bek­le­mek bo­şu­na­dır.
Tar­tış­ma­lar­da ki­mi pro­vo­ka­tif sal­dı­rı­lar­la kar­şı­la­şıl­mak­ta­dır. Si­ya­si bir so­ru­nun tar­tı­şıl­ma­sı sı­ra­sın­da si­ya­si ra­ki­bi­ni­zin tar­tı­şı­lan so­run­la ba­ğı ol­ma­yan ve tar­tış­ma­ya da bir şey kat­ma­yan pro­vo­ka­tif  ki­mi so­ru­lar­la sal­dır­ma­sı kar­şı­sın­da ta­vır ta­kın­mak, tar­tış­ma­nın sey­ri­nin bu tür ge­rek­siz so­ru ya da so­ru­lar­la de­ğiş­tir­me­si­ne izin ver­me­mek ve sal­dı­rı­yı ge­ri çe­vir­mek ge­rek­li­dir.
Böy­le bir ta­vır kar­şı­sın­da, so­ru­lan pro­vo­ka­tif so­ru­ya ya da ya­pı­lan sal­dı­rı­ya ay­nı dü­zey­de ce­vap ver­mek, esas so­run­dan uzak­laş­ma­yı ve kı­sır bir tar­tış­ma­yı do­ğu­rur ki, bu tür­den bir tar­tış­ma­nın ya­ra­rı da ol­ma­ya­cak­tır. Ucuz si­ya­si po­le­mik­le­re gir­mek bi­lim­sel sos­ya­list­le­rin işi ola­maz, ol­ma­ma­lı­dır. Hot­zot, sek­ter, bur­nu­bü­yük tar­tış­ma yön­tem­le­ri­ne kar­şı da ta­vır ge­liş­ti­ril­me­li, yan­lış ya­pa­nın yan­lı­şı­na düş­me­den ce­vap ve­ril­me­li­dir.
Tar­tış­ma­lar­da gö­rü­len yan­lış­lar­dan bi­ri, kar­şı­da­ki­nin sö­zü­nü kes­mek, ara­ya gir­mek, laf at­mak ve ben­ze­ri ta­vır­lar­la işe gir­mek­tir. Bu gi­bi Ka­ra­göz-Ha­ci­vat ti­pi kar­şı­lık­lı laf ya­rış­tır­ma ta­vır­la­rın­dan arın­mak ge­rek­li­dir. Tar­tış­ma­nın bu çer­çe­ve­de yü­rü­tül­me­me­si ge­rek­ti­ği te­ori­de ge­nel ka­bul gör­mek­te, ama pra­tik­te faz­la­ca uy­gu­lan­ma­mak­ta­dır. Söz­le ey­lem ara­sın­da­ki uyum­suz­luk her­hal­de en çok bu alan­da gö­rül­mek­te­dir. Bu du­ru­mun aşıl­ma­sı için her­ke­sin du­yar­lı ol­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.
Tar­tış­ma­lar­da, kar­şı­da­ki­nin ne de­di­ği­ni an­la­mak, söy­le­dik­le­ri­ni kav­ra­mak ve­rim­li bir tar­tış­ma­nın ön­ko­şu­lu­dur. An­la­ma­dan, din­le­me­den bir po­le­mik yü­rü­t­­mek so­ru­na çö­züm ge­tir­mez. Ayrıca tartışmalarda, karşıdakini aşağılayıcı, karalayıcı tavırlara girmek hem tamamen yanlış, hem de tartışmanın önünü tıkayan, bitiren bir yöntemdir. Özellikle bilimsel sosyalizm savunucusu olduğunu düşünenlerin, böylesi tavırlardan uzak durması; böylesi tavırlarla işçi ve emekçilerin bilincinin geliştirilmeyeceğini kavramaları ve buna uygun davranmaları gerekir.
Top­lum­sal bi­lim adı­na ko­nuş­tu­ğu­nu id­dia eden ya­pı­lar ve ki­şi­ler ara­sın­da­ki tar­tış­ma­lar­da, ka­nıt için baş­vu­ru­lan kay­nak­lar ge­nel­lik­le mark­sist-le­ni­nist eser­ler­dir. An­cak bu eser­le­rin tar­tış­ma­lar­da kul­la­nı­lan alın­tı­la­rın vb. ba­ğın­tı­sın­dan ko­pa­rıl­dı­ğı­na bir ço­ğu­muz ta­nık ol­mu­şuz­dur. Bu tür çar­pıt­ma­la­ra, ba­ğın­tı­sın­dan ko­puk alın­tı­la­ma­la­ra, ak­ta­rım­la­ra, yo­rum­la­ra vs. kar­şı uya­nık ol­mak ve ya­pı­lan yan­lı­şı açık bir şe­kil­de or­ta­ya koy­mak zo­run­lu­dur.
Ba­zı hal­ler­de, tar­tı­şı­lan ki­şi ya da grup abar­tı­lı ola­rak gü­cü ol­du­ğun­dan faz­la gös­te­ri­lir­ken, ki­mi du­rum­lar­da da bu­nun ter­si or­ta­ya çı­kı­yor, tar­tı­şı­lan ki­şi ya da grup kü­çüm­se­ne­bi­li­yor. Bu­nun her iki­si de yan­lış­tır. “Güç­lü” gö­rü­nen, “ko­nuş­ma­sı” ve ifa­de tar­zı gü­zel olan ki­şi yan­lı­şı sa­vu­na­bi­le­ce­ği gi­bi; “ge­ri se­vi­ye­de olan”, gö­rüş­le­ri­ni ifa­de et­me­de güç­lük çe­ken, “cid­di­ye alın­ma­yan” ki­şi de doğ­ru ya da doğ­ru­ya ya­kın ta­vır­lar ta­kı­na­bi­lir. Bu­nun ter­si ne kü­çüm­se­me tav­rı, ne de bü­yük gör­me tav­rı! Bu­nun ye­ri­ne ön­yar­gı­sız bir şe­kil­de kar­şı ta­ra­fın so­ru­na yak­la­şı­mı­nı an­la­mak, ona uy­gun ta­vır ta­kın­mak ge­rek­li­dir.
Kit­le top­lan­tı­la­rın­da ya­pı­lan tar­tış­ma­lar­da bir ön­ce­ki ko­nuş­ma­la­rın ek­sik yan­la­rı­nı ta­mam­la­mak doğ­ru bir ta­vır­dır. Ama bu ya­pı­lır­ken; tek­rar­lar­dan müm­kün ol­du­ğun­ca ka­çı­na­rak ya­pıl­ma­lı­dır. Var­sa ek­sik yan­lar, or­ta­ya koy­mak ge­rek­li­dir. Eğer böy­le bir du­rum yok­sa, “ko­nuş­mak için ko­nu­şu­lu­yor” de­mek­tir. Bu du­ru­mu ar­dı ar­dı­na bir­kaç ki­şi­nin yap­ma­sı­nın hiç man­tı­ğı yok­tur.
Yi­ne kit­le top­lan­tı­la­rın­da­ki tar­tış­ma­lar­da, baş­ka si­ya­set­le­rin gö­rüş­le­ri­ni sa­vu­nan ki­şi ya da ki­şi­le­re bir ya da iki ki­şi­nin ye­ter­li ya­nıt ver­me­si­nin ar­dın­dan, dö­ne dö­ne ay­nı gö­rüş­le­re kar­şı (ne­re­dey­se ay­nı cüm­le­ler­le!) po­le­mik yü­rüt­mek, kar­şıt gö­rü­şü sa­vu­na­nın da­ha faz­la “ik­na ol­ma­sı­nı” ge­tir­me­ye­ce­ği gi­bi, fark­lı bir gö­rüş ge­ti­ril­me­di­ği nok­ta­da tar­tış­ma­nın ve­ri­mi de aza­lır.
Yi­ne böy­le bir yön­tem, tar­tış­mak is­te­yen di­ğer ya­pı ya da çev­re­ler­den ki­şi­le­rin “blo­ke” ol­ma­la­rı­nı ge­ti­re­bi­lir, tar­tış­ma­dan ka­çı­ra­bi­lir. Eğer ik­na et­me ya da en azın­dan doğ­ru­yu gös­ter­me he­de­fi var­sa ki her tar­tış­ma­da bu ol­ma­lı­dır, bu he­de­fe tar­tış­ma­yı so­ğu­ta­rak ya da ki­şi­le­ri sin­di­re­rek ula­şı­la­ma­z.
Kit­le top­lan­tı­la­rın­da, der­nek se­mi­ner­le­rin­de vs. yü­rü­yen tar­tış­ma­lar­da hep be­lir­li ki­şi­le­rin tar­tış­ma­la­ra ka­tıl­ma­sı, bu ki­şi­ler dı­şın­da di­ğer in­san­la­rın sa­de­ce “din­le­yi­ci” ol­ma­la­rı iyi bir du­rum de­ğil­dir. Müm­kün ol­du­ğu öl­çü­de he­men her­ke­si tar­tış­ma­la­ra çek­mek, ko­nuş­ma­la­rı­nı sağ­la­mak için ça­ba sarf et­mek ge­rek­li­dir.
Top­lan­tı­la­ra ka­tı­lan­la­rın ço­ğun­lu­ğu­nun ko­nuş­ma­ma­la­rı­nın en önem­li ne­den­le­rin­den bi­ri, ki­mi in­san­la­rın çok da­ha iyi ko­nuş­ma­la­rı, bu­na rağ­men ken­di­le­ri­nin iyi ko­nu­şa­ma­ya­cak­la­rı kay­gı­sı­dır, ken­di­ne olan gü­ven­siz­lik­tir. Bu bağ­lam­da da ko­nuş­mak is­te­yip de ko­nu­şa­ma­yan­la­rı ce­sa­ret­len­dir­mek, tar­tış­ma­la­ra ka­tıl­ma­la­rı­nı sağ­la­mak önem­li­dir.
Bu tür top­lan­tı­lar­da, özel­lik­le ka­dın­la­rın ve genç­le­rin tar­tış­ma­la­ra ka­tı­la­bil­me­si için, gö­rüş­le­ri­ni açık­la­ma­la­rı için özel bir dik­kat gös­te­ril­me­li­dir. Ki­mi yan­lış gö­rüş­ler sa­vu­nul­sa bi­le, olum­lu bir şe­kil­de yan­lış gös­te­ril­me­ye ça­lı­şıl­ma­lı, in­san­la­rın ko­nuş­ma şev­ki kı­rıl­ma­ma­lı­dır…

Ki­mi ya­pı­lan­ma­lar­da du­rum…

Tar­tış­ma­nın na­sıl ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne iliş­kin ola­rak yu­ka­rı­da sı­ra­la­dı­ğı­mız ki­mi nok­ta­lar, bi­zim is­te­ği­miz, ar­zu­la­dı­ğı­mız şey­ler­dir.
An­cak yi­ne yu­ka­rı­da da be­lirt­ti­ği­miz gi­bi, iş­çi sı­nı­fı/ezi­len­ler adı­na ko­nuş­tuk­la­rı hal­de, pro­le­ter tar­tış­ma kül­tü­rün­den na­sip­le­ri­ni al­ma­mış ki­mi “sol”, “dev­rim­ci”, “top­lum­da en bi­linç­li” ol­du­ğu id­dia edi­len grup ve ki­şi­ler, bu nok­ta­la­rın tam ter­si­ni uy­gu­la­mak­ta, üzer­le­rin­de ta­şı­dık­la­rı top­lum­sal has­ta­lık­la­rı tar­tış­ma­lar­da da öne çı­kar­mak­ta, bu­na uy­gun dav­ran­mak­ta­dır­lar.
Top­lum­da ege­men olan bur­ju­va-fe­odal tar­tış­ma kül­tü­rü, pra­tik­te ger­çek an­lam­da tar­tış­ma­yı en­gel­le­yen bir kül­tür­dür, bi­lim­sel dün­ya gö­rü­şü­ne da­yan­ma­yan ya­pı­la­rın tar­tış­ma pra­ti­ğin­de ne­re­dey­se bi­re­bir ye­ni­den üre­til­mek­te­dir.
Dev­rim­ci in­san­lar ve ya­pı­lar ara­sı iliş­ki­ler­de, dar an­la­yış; bi­lim­sel bir te­mel­de gö­rüş­le­ri sor­gu­la­ya­bil­me, öze­leş­ti­ri me­to­du­nu uy­gu­la­ma ve yan­lış­la­rı doğ­ru bir te­mel­de ele alıp aşa­bil­me doğ­ru yön­te­mi­ne yeğ tu­tul­muş­tur; bu an­la­yış, ya­pı­lar ara­sın­da gö­rüş­le­rin tar­tı­şıl­ma­sı­nı ve doğ­ru­nun ha­kim ha­le gel­me­si­ni en­gel­le­yen fak­tör­ler­den bi­ri ol­muş­tur.
Bir­çok hal­de eleş­ti­ri ge­ti­ren­le­re kar­şı, söy­le­ne­nin içe­ri­ği­ne ba­kıl­mak­sı­zın, her eleş­ti­ri sal­dı­rı ola­rak ad­lan­dı­rıl­mak­ta ve fi­zi­ki sal­dı­rı­la­ra ka­dar va­ran ta­vır­lar­la kar­şı­lan­mak­ta­dır. Öy­le ki, bu ya­pı­lar ya da an­la­yış­lar ara­sın­da tar­tış­ma­yı ge­liş­tir­me­nin ze­mi­ni or­ta­dan kalk­tı­ğı gi­bi, yer yer şid­det, doğ­ru ve tu­tar­lı bir te­mel­de tar­tı­şa­nın ye­ri­ne ge­çi­ril­miş­tir. Ki­mi tar­tış­ma­lar­da kü­für­leş­me, ka­ra­la­ma gi­bi yol­lar­la si­ya­si has­mın gö­rüş­le­riy­le “he­sap­laş­ma” tar­tış­ma kül­tü­rü ola­rak kav­ran­mış­tır. Bu du­rum, te­orik sığ­lık­la da bir­leş­ti­ğin­de çok da­ha olum­suz bir tab­lo or­ta­ya çı­kar­mış­tır.
Tar­tış­ma­dan kaç­ma, ne­re­dey­se “ge­le­nek”tir. Açık söy­len­me­se de pra­tik ta­vır bu­dur. Her­kes laf­ta “tar­tış­ma­dan ya­na­dır”, ama ya “tar­tı­şı­la­cak bir şey yok­tur”, ya da “tar­tış­ma­ya de­ğer bir grup ya da ya­pı yok­tur!” Ya ra­kip ola­rak or­ta­ya çı­ka­nın “cid­di­ye alı­nır ta­ra­fı yok­tur” vs. vs,
Bu kö­tü “ge­le­nek”, ide­olo­jik za­yıf­lı­ğın, te­orik sığ­lı­ğın, dar grup­çu ba­kış açı­sı­nın, ge­nel­de opor­tü­niz­min bir gös­ter­ge­si­dir. Dev­ri­min bir adım da­ha ile­ri­ye ta­şın­ma­sı, doğ­ru gö­rüş­le­rin kit­le­le­re ta­şı­nıp on­lar için­de kök sal­ma­sı için tar­tış­ma yön­te­mi­ne sa­rıl­ma ye­ri­ne, “grup çı­kar­la­rı­nı ko­ru­ma ve kol­la­ma” adı­na su­ya sa­bu­na do­kun­ma­ma, “sen ba­na do­kun­ma ben de sa­na do­kun­ma­ya­yım” an­la­yı­şı­na sa­rıl­ma, ge­len eleş­ti­ri­le­ri en iyi hal­de si­ya­si ra­kip­le kü­für­leş­me te­me­lin­de ge­ri çe­vir­me gi­bi ta­vır­lar öne çı­ka­rıl­mış­tır. Ki­mi hal­ler­de “ben söy­le­dim, doğ­ru­dur” ta­vır­la­rı di­ğer gö­rüş­ler­le po­le­mi­ğe gir­me­yi ge­rek­siz ve “lüks” bir şey ola­rak gör­müş­tür.
Dev­rim­ci çev­re­ler ken­di ara­la­rın­da var olan gö­rüş ay­rı­lı­ğı­na iliş­kin bu olum­suz yak­la­şım­la­rı, bu du­rum­da­ki ya­pı­la­rın ta­ban­la­rı­nın yan­lış te­mel­de eği­til­me­si­ne hiz­met et­miş­tir.
Dev­rim­ci çev­re­ler ara­sın­da tar­tış­ma ye­ri­ne kü­für­leş­me­yi, gö­rüş­le­rin ça­tış­ma­sı ye­ri­ne ka­ba kuv­ve­ti gö­ren emek­çi­le­rin gü­ven­le­ri­nin kı­rıl­dı­ğı bir ol­gu­dur. Dev­rim­ci çev­re­ler, ken­di ara­la­rın­da yü­rü­te­cek­le­ri tar­tış­ma­lar­la da kit­le­le­rin eği­til­me­si­ne kat­kı­da bu­lu­na­ca­ğı­na, kit­le­le­ri dev­ri­me bir adım da­ha yak­laş­tı­rıp on­la­rı dev­rim­ci mev­zi­ler­de ör­güt­le­me ye­te­ne­ği­ni ve ol­gun­lu­ğu­nu gös­te­re­cek­le­ri­ne; tar­tış­ma yön­te­mi­nin yan­lış kul­la­nıl­ma­sı so­nu­cu kit­le­ler yan­lış te­mel­de eği­til­miş, on­la­rın dev­ri­me, dev­rim­ci ya­pı­lan­ma­la­ra olan sem­pa­ti­le­ri bu yol­la da çar­çur edi­le­bil­miş­tir.
Baş­ka ya­pı­lan­ma­la­ra kar­şı tar­tış­ma yön­te­mi­ni böy­le­si­ne yan­lış kul­la­nan­lar, ken­di iç­le­rin­de­ki tar­tış­ma­lar­da da fark­lı bir yön­tem kul­lan­mı­yor­lar.
Bun­la­rın ki­mi­le­ri ken­di iç­le­rin­de­ki fark­lı gö­rüş sa­vu­nu­cu­la­rı­na ya da ken­di­le­rin­den ay­rı­lan­la­ra yak­la­şım­la­rı­na bak­tı­ğı­mız­da, yu­ka­rı­da söy­le­dik­le­ri­mi­zin ne den­li hak­lı ol­du­ğu­nu gö­rü­rüz. Bun­la­rın ken­di iç­le­rin­de­ki tar­tış­ma­lar­da, ya da ara­la­rın­da­ki fark­lı gö­rüş­ler­den kay­nak­la­nan ay­rı­lık­la­ra iliş­kin ser­gi­le­dik­le­ri ta­vır­lar, tar­tış­ma­nın ye­ri­ni ka­ba kuv­ve­tin, so­run­la­rı tar­tı­şa­rak çöz­me ve kar­şı­lık­lı ola­rak bir­bir­le­ri­ni din­le­me, an­la­ma ve ik­na me­to­du­nun ye­ri­ni hot­zo­tun, sek­ter­li­ğin, si­la­hın al­dı­ğı­nı gös­te­ri­yor.
Bu ol­gu­lar­dan çı­ka­rı­la­cak so­nuç­lar­dan bi­ri, bu tür ya­pı­lar­da tar­tış­ma kül­tü­rü­nün pro­le­ter ni­te­lik­te ol­ma­dı­ğı­dır. Top­lum­da­ki olum­suz­luk­la­rın önem­li öl­çü­de bi­re­bir bu ya­pı­lar için­de ya­şan­dı­ğı ve bu­nun aşıl­ma­sı işin cid­di bir ça­ba gös­te­ril­me­di­ği açık­ça or­ta­da­dır.
Ki­mi opor­tü­nist ya­pı­lan­ma­lar­day­sa, ön­de­rin ha­ki­mi­ye­ti ge­çer­li ol­du­ğun­dan tar­tış­ma­ya za­ten “ge­rek yok­tur”! “Ön­der”in her şe­yi be­lir­le­di­ği, he­men her­ke­sin de bu­na rı­za gös­ter­di­ği; fark­lı gö­rüş sa­hip­le­ri­nin sin­di­ği ve­ya sin­di­ril­di­ği ya da şid­det yo­luy­la “yo­la ge­ti­ril­di­ği” bir ya­pı­lan­ma­da pro­le­ter tar­tış­ma kül­tü­rü ara­mak abes­le iş­ti­gal­dir.
İs­ter baş­ka ya­pı­lan­ma­la­ra, is­ter­se ken­di iç­le­rin­de çı­kan fark­lı gö­rüş sa­hip­le­ri­ne kar­şı yak­la­şım­da opor­tü­nist ya­pı­lan­ma­la­rın bur­ju­va, fe­odal tar­tış­ma kül­tü­rü kul­lan­dık­la­rı açık. Bu olum­suz­lu­ğun aşıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.
Bi­lim­sel sos­ya­lizm adı­na, sos­ya­list­lik, dev­rim­ci­lik adı­na ko­nuş­mak, ona uy­gun ha­re­ket et­me­yi de ge­rek­ti­rir. Bu­nun için, ken­di­ne dev­rim­ci­yim di­yen ya­pı­lan­ma­la­rın bu nok­ta­da bur­ju­va­zi­nin ala­nı­nı terk et­me­le­ri, pro­le­ter tar­tış­ma kül­tü­rü­nün doğ­ru yön­tem­le­riy­le fark­lı­lık­la­rı or­ta­ya koy­ma, yan­lış­lar­dan arın­ma, doğ­ru gö­rü­şü kav­ra­ma ve ha­ya­ta ge­çir­me yö­nün­de ça­ba gös­ter­mek ge­rek­mek­te­dir.

MUSTAFA BAYRAM, Ocak 2002

 

Sonraki Gönderi

Te­le­viz­yo­nun ço­cuk­lar üze­rin­deki et­ki­le­ri

Kategoriler

Güney Sayı 104

Yılmaz Güney’i anıyoruz!

İnsanın değerinin olmadığı bu sistemde insan kalmak!

Çukurova Kitap Fuarı’ndan İzlenimler

Kamuoyuna açıklama

15. Çukurova Kitap Fuarı

Yılmaz Güney bizimle!

103. sayımız çıktı

Güney Sayı 103

Mağdurların anılarını canlı tutma mücadelesi

Eskişehir

102. sayımız çıktı

Güney Sayı 102

Ayvalık/Balıkesir

Kocaeli/Gebze

İsviçre satış noktaları

Avusturya satış noktaları

Almanya satış noktaları

101. sayımız çıktı

Güney Sayı 101

Bir bildirge denemesi: Devrimci Gerçekçilik

Süleyman Özdemir

Davet: Yılmaz Güney’i anıyoruz!

DAVET

100. sayımız çıktı!

Güney Sayı 100

Politik tutsaklar ve “hapishane edebiyatı”

Yusuf’suz bir yıl!

“Tutsak Kitapları Sergisi” İzleyicisiyle Buluştu

14 Şubat Dünya Öykü Gününe binaen

İnstagram

  • Etkinliğimizde Muzaffer Doyum kitabını imzalayacak
2 Nisan Pazar 2023 
Saat 14.00 
Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
  • Doğumunun 86. yılında “Halkın sanatçısı halkın savaşçısı” Yılmaz Güney bizimle
Etkinliğimizde Fatoş Güney kitabını imzalayacak
2 Nisan Pazar 2023 
Saat 14.00 
Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
  • İnsanın değerinin olmadığı bu sistemde insan kalmak!

Büyük bir felaket yaşıyoruz. Depremde hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına ve dostlarına sabırlar diliyoruz. Yaşananlar karşısında derin bir üzüntü içindeyiz. Söylenecek sözlerin artık tükendiği noktadayız. Depremin sonuçları; acı, ölüm, açlık ve sefaleti arttırdıkça arttırıyor. Yoksul emekçilere ulaşılamayan yardımlar acımızı daha da büyütüyor, duyulan feryatlar karşısında yüreklerimiz dağlanıyor, ama yetmiyor! Yaşadığımız azap depremzedelere çare olmuyor. Yine yaşananları seyretmekle yetiniyoruz, ama yetmiyor işte.

El yordamıyla hayatta kalmaya çalışanlar, kadınlar ve çocuklar felaketle boğuşurken toplum olarak suçluları arıyoruz. Bunlar ya müteahhit, ya iktidar yada yetersiz kalan kurtarma ekipleri oluyor; suçlular çok fazla, suçlular bitmiyor ve biz her felakette yaşananları balıklar gibi seyredip unutuyoruz.

Kapitalistlerin daha fazla kâr uğruna insan hayatını hiçe sayan yapılar inşa etmesine dur diyemediğimiz sürece, bizleri yoksullaştırarak harabe evlerde yaşamaya mahkum edenlere, müteahhitlere ve onların deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapılarına izin veren devlet kurumlarına dur diyemediğimiz sürece, insanın ve türlerin yaşam hakkını koruyan merkezinde insanın olduğu bir sistem kurmadığımız sürece yaşanan felaketlerin suçluları bizleriz. Şairin de söylediği gibi “demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”

Her şeye rağmen can pahasına yardıma koşan insanların, insan üstü çabaları da çok değerli olduğunu görüyoruz. Herkesin yapabileceği çok şey var. Yardım için acil ihtiyaçların karşılanması ve ihtiyaç sahiplerine ulaşılması gerekiyor. Gönüllü, yardım birliklerine katılabilenlerin zaman kaybetmeden harekete geçmesi önemli. Bütün okurlarımızın bu dayanışmaya katılacağını biliyoruz ve imkanı olanlara çağrıda bulunuyoruz: Yardım için gönüllü olun ve elinizden geleni yapın! “Şimdi birlik olma zamanı” diyoruz ama, bu kadarıyla değil tabi ki, bu köhnemiş sistemi ortadan kaldırmak için de birlik olma zamanı. İşçilerin, emekçilerin yaşamını elinden alan, 
Yazının devamı için; https://guneykultursanat.org/insanin-degerinin-olmadigi-bu-sistemde-insan-kalmak/
  • DOĞUMUNUN 86. YILINDA “HALKIN SANATÇISI HALKIN SAVAŞÇISI”
YILMAZ GÜNEY BİZİMLE ETKİNLİĞİNDE BULUŞALIM
2 Nisan Pazar günü saat  14.00 te  Cemil Candaş Kent Kültür Merkezinde buluşalım.
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
İletişim: 0541 801 35 02/0533 501 64 62
Giriş ücretsizdir
  • Çukurova Kitap Fuarından İzlenimler
Bir kitap fuarı etkinliğini daha geride bıraktık. Çukurova’nın bahar aylarını aratmayan güneşli dokuz gün boyunca iyi yönleri ile hatırlanabilecek bir fuar olduğunu söylemek yanıltmaz bizi. Bu kadar ilgiyi başlarda beklemiyorduk. Hayat pahalılığının olumsuz koşulları altında, enflasyondan en çok zam gören kalemlerden kitapların  temel ihtiyaçlar listesinde en sonda olabileceği ilk aklımıza gelen olmuştu: Tabi bu olgu yaşadığımız toplumun henüz değişmeyen özelliklerinden biri olmaya devam ediyor.  Fakat yinede tüm bu yoksulluğa rağmen, kitaba para ayıran önemli bir okur kitlesi de vardı. Her ne kadar burç kitapları ve kişisel gelişim üzerine yazılı kitaplar ilgisinden değer kaybetmese de ve kitap olsun çamurdan olsun diyenler dışında Çukurova’nın iyi bir okur çevresine sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Fuar boyunca, dergimizin standına da ilgi büyüktü. Güney’in yeni ve bir kısım eski sayılarını, İnter ve Dönüşüm Yayınlarının çeşitli kitaplarını standımızda bulundurmuştuk. Fuarda Marksist-Leninist külliyatı bulunduran tek standın bizde olması bir eksiklik olduğu kadar, ilginin sebebi de olduğu söylenebilir. Bizi şaşırtan ise kitaplarımıza ve dergimize duyulan ilginin 14-17 yaş aralığındaki gençlerin oluşturmasıydı. Bu yaş grubu için herhangi bir kuşak tespiti yapmak güç. Yaşlara göre kategori belirlemek yeni moda olsa da bu gençlik başka türlü ilerliyor diyebiliriz, hem de bize hiçte uzak olmayan bir ilerleme. Belki bunu yaşadığımız iki örnekle açıklamak düşüncemizi haklı çıkaracaktır. İlki, henüz 15 yaşında genç bir kız, oldukça zarif ve iyi giyimli; bu haliyle orta halli, kültürlü bir ailenin çocuğu olduğu kesin. Ama bizim açımızdan şaşırtıcı olan bu kızın merakı: “Demokratik devrim mi? Sosyalist devrim mi?” bu konu ilgisini çekiyormuş ve araştırma yapmak istiyormuş. Biz kendisine yaşı için ağır bir araştırma kitabı olduğunu söylemek isterken, babası – bu tür siyasi kitaplara çok ilgisi var, sürekli okuyor, bu konular ona yabancı değil- dedi. Tabi biz şaşırıyoruz. Bir diğer örnek ise Kollontai’nin kitabını gören 15 yada 16 yaşlarında genç bir erkek...(Devamı için: https://guneykultursanat.org/cukurova-kitap-fuarindan-izlenimler/)
  • Güneyden
  • Güney Kitaplığı
  • İçindekiler
  • Haber
  • Karikatür
  • Kitap
  • Makale
  • Öykü/Hikaye
  • Resim/Fotoğraf
  • Röportaj
  • Satış Noktaları
  • Şiir
  • Sinema
  • Tiyatro
  • Dosyalar

© 2021 Güney Dergisi

Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında

© 2021 Güney Dergisi

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In
Güney Size en son haberler ve güncellemeler için bildirimler göstermek istiyoruz.
Reddet
Bildirimlere İzin Ver