Sinemanın kazancı…
“Yağlı Yıllar Bitti”, 2004 Cannes Film Festivalinde yarışma bölümünde yer alan bir Alman filmi idi ve ödül almasa da hem seyirci tarafından oldukça tutuldu, hem de eleştirmenlerden oldukça övgü aldı.
Filmde 2000 yılları başlarının Almanya’sında dünyaya açık gözlerle bakan, medyanın aptallaştırıcı etkisinin bilincinde olan ve bir şeyler yapmalı diyen üç gencin öyküsü anlatılıyor. Haksızlığın devasa boyutlarda olduğu, fakat insanların bilinçlerinin esir alınmış olduğu bir ortamda, güçlü bir hareketin ve örgütlenmenin olmadığı yerde ne yapılabilir?
Filmdeki gençlerden aynı evde kalan iki arkadaş Jan ve Peter kendilerince bir şeyler yapıyorlar! Villaların olduğu semtlerde iyi bir hazırlıktan sonra ev sahiplerinin olmadığı ortamlarda villalara girip evlerin altını üstüne getiriyorlar, mobilyaları üst üste yığıyorlar. Hiçbir şey çalmıyorlar. Bir not bırakıp gidiyorlar. Bıraktıkları iki standart not var: “Yağlı Yıllar Bitti” ve “Sizin çok paranız var! İmza: Veliler.” Zenginler gözlendiklerini bilsinler. Rahat uyuyamasınlar!
Üçüncü genç Peter’in sevgilisi genç kız. Berlinale’de Sophie Scholl rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülünü kazanan Julia Jentsch oynuyor. Yaptığı bir araba kazası sonucu 90 bin euronun üzerinde borçlanan, geleceği borç ödeme üzerine kurulu, garsonlukla geçinmeye ve borç ödemeye çalışan, isyancı ama umutsuz biri.
Peter’in yokluğunda Jan ile aralarında sevgiye dönüşen bir yakınlaşma olur. Borçlu olduğu adamın evine girerler. Cep telefonunun evde unutulması sonucu eve yeniden girmek zorunlu hale gelir. Bu ikinci girişte ev sahibi üzerlerine gelir. Polisi çağırır. Tek çareyi ev sahibini kaçırmakta bulurlar. Güney Almanya’nın bir dağ evinde gizlenmeye başlarlar. Kaçırdıkları kişi 68 kuşağının devrimcilerindendir. Şimdi ise sistemin parçasıdır. Taşıyıcısıdır. Sistem bir çok devrimci gibi onu da hazmetmiş, kendi hizmetine almıştır. Aralarında iki ayrı kuşağın kendini açıklamaya çalıştığı akıllı diyaloglar yaşanır.
Film aslında “bir şeyler” yapmaya çağıran, bunun en berbat ortamda bile mümkün olduğunu söyleyen, düzene elini verenin kolunu kaptırmasının kaçınılmaz olduğunu gösteren umut verici bir film. Oyunculuğu ile, filme yer yer dokümanter havası veren video dijital tekniği ile de iyi.
Hans Weingartner bu ikinci filmiyle de sinema için bir kazanç olduğunu gösteriyor.
Anuş Pazarciyan