İÇİMDEYDİ YOKLUĞUN
gülüm, sevdiğim, bitanem
terk edişim seni sevgisizlikten değil
sadakatsizlikten hiç değil
küçükburjuva duyguların esiri oluşumdu
bu gidişler
bu aldanışlar
hem bak!
sadece ben de değilim bu duyguların esiri
“yani?”
yani si
çok para kazanmak
zengin olmak
sınıf atlamak
kısacası gülüm avrupalı olmak
taşradan düşmüştü bir çoğumuz buraya
bu sihirli dünyaya
amsterdam’ın orta yeri
dünyaca ünlü “dam” meydanı
kanalların orta yeri amsterdam
göz kamaştırır müzeleri kiliseleri katedralleri
baş döndürür kerhaneleri kumarhaneleri esrarhaneleri
anadolu’dan gelip
doğan çocuğunu görmeden dahi yitip gidenleri…
bu sihirli dünyaydı be gülüm
durmadan yutan o mazlum haneleri
birşey vermeden birşey almayan dilencileri de vardı
candı
faşizme düşmandı
kanallarına hayran hayran bakılır
kayıkla tur bile yapılırdı
ben ise istanbul’dan gülüm
pırıl pırıl boğaz’dan
boğaz değil sanki yar koynundan
dolmabahçe’den
ortaköy’den
bebek’ ten…
akşamları gökten inen aya yüklü yüzen gemilerinden
gecelerinin serinliğinden
biraz da çocukluğumun kahır denizinden be gülüm
biraz da mecburi
biraz da mecazi
biraz da fantezi!
yokluktu belki de biraz da içimdeki özenti!
amsterdam kanallarıyla meşhur
istanbul boğaz’ıyla
amsterdam kanalları dardır
girilmez
girilse yüzülmez
yüzülse çıkılmaz
gridir
ölümdür
ölüm sessizliğidir
kışın buzdur
buzda patendir
bazen de içinden çıkan esrarlı cesettir!
ne mavisi var ufka açılan
ne “patiskası var gemilerce yırtılan”
oysaki boğaz bu gülüm
oysaki sen!
avrupa’sıyla, asya’sıyla dudağına
mavisiyle sevgili gibi koynuna düşülen
vapurla kınalı ’ya burgaz’a heybeli’ye gidilen
kıç tarafında vapurun
simitle martılar sevilen
sen söyle şimdi gülüm, sevdiğim, bitanem
şimdi ben
nesine aldatayım gül tenini mavisini
gece lacivertinle dalgalara düşen silüetini
hem bak!
köle şehri burası
köle kanalları
köle kanlarıyla taşıp içimi sızım sızım sızlatan
inan ki be gülüm
şimdi bu şehir
ne sana
ne bana
ne de bir başkasına yar kalan
İÇİMİN İÇ YARASI
kömür karası gözlerine
dalsam
kaybolsam
ve bir kitap aydınlığında
okuyup gelsem
cehaletim geçer mi çocuk?
yumuk ellerin ve gözlerinle
yüreğime alsam
bir ömür saklasam
kaybolsan
ve bir şafak aydınlığında
ışıyıp gelsen
özlemim biter mi?
upuzun, simsiyah saçlarını
okşarken
koklarken
yitip gitsem
ve bir devrim aydınlığının
ala şafağında
çıkıp gelsem
acılarım diner mi?