Hazırlıklar yapılıyor yeni bir bin yılın başlangıcına. Birçokları her zamankinden daha özel bir önem veriyor bu yılbaşına…
Kimilerinin tuzu kuru, keyfi yerinde… Ama milyonların yiyecek ekmeği yok!
Geride bıraktığımız bin yılda, yüzyılda dünyayı kâr hırsından dokunmuş buz tabakasıyla kaplayan sermayenin egemenliği büyük insanlığa korkunç acılar yaşattı. Kâr hırsıyla gözü dönmüş bir avuç azınlık dünyanın nimetlerini kendi aralarında bölüşüp alabildiğine zevk-û sefa içinde yaşarken; büyük insanlık açlık ve sefalet içinde yaşam kavgası veriyor. Oysa bu dünya öyle zengin, öyle güzel ki; bıraksalar herkes her günü yeni bir bin yılın başlangıcını yaşarcasına yaşayabilecektir. Eğer, kendi elleriyle dünyayı yaratanlar kardeşçe bölüşebilseler yarattıklarını, eğer emeğin çarçur olmasını kurtarabilseler asalakların ayaklarının altından, eğer sarısı, siyahı, kızılı, beyazı… din, dil, ırk, milliyet ayrımı gözetmeksizin emeğin egemenliğinde kenetlenip birbirlerine sarılsalar kardeşçe, kaldırsalar ücretli kölelik düzenini ortadan, son bulsa o büyük hasret…
‹şte o zaman “yeryüzü aşkın yüzü” olur.
Dünyanın muazzam zenginliğini yaratan büyük insanlık aşkın yüzü olan bir yeryüzünü yaşamaya layıktır. Bunu yaşamaya ve yaratmaya muktedirdir de!
Geride bıraktığımız binli yıllarda imparatorlar, krallar, çarlar, şahlar yıkıldı. Onların iktidarı hüküm sürerken kaç insan düşünebilirdi bunların yıkılıp gideceğini? Kim cüret edebilirdi onlara başkaldırmaya? Ama, gün geldi başkaldırıldı ve birer birer yıkıldılar. Fakat, onların yerini hep yeni sömürücü sınıflar aldı. Biçimler değişti ama öz değişmedi ezilenler açısından. Bunun da bir çözümü olmalıydı!
Geçen yüzyıl dünyayı kaplayan sömürü buzulu önemli yaralar aldı. 1917’de Büyük Ekim Devrimi koca bir balyoz gibi indi sömürü buzulunun üzerine ve buz kırıldı. “Yeryüzünü aşkın yüzü” yapacak yol göründü. Kırk kadar yıl emperyalist canavarla savaş içinde yeni bir dünya inşaya çalışıldı. Kırk yıl ne ki? Böylesine büyük bir dünyanın inşaası kuşaklar işidir. Buna rağmen çok şey yaratıldı, muazzam kazanımlar elde etti ezilenler. Ezilenlerin zaferi emperyalist dünyanın sonunu hazırlıyordu. Onlar bu ölümcül darbeyi atlatabilmek için her yola başvurdular. Sonuçta sömürücü asalaklar sosyalizmin kalesini içten yıkmayı başardılar. fiimdilik kavgayı onlar kazandı. fiimdi onun keyfini çıkarıyorlar. “Sosyalizmin/komünizmin öldüğü” naraları eşliğinde, “Dünyanın efendisi biziz!” diyerek keyif çatıyorlar. Yeni bin yıla girerken onlar, kendi egemenliklerinin zaferini kutluyor, şimdi daha alternatifsiz olduklarından yola çıkarak çılgınca eğleniyorlar. Ezilenlerin gözyaşlarından doldurdukları havuzlarda kahkahalarla yüzüyor, sırtüstü uzanıp güneşleniyorlar. Dünya şimdilik onların!
Bu bin yıl yine böyle mi sürüp gidecek?
Eğer öyleyse, bize ne yeni bir bin yıldan! Emekçilere ne, böyle yeni yıllardan? Ama hayır, yeni bir binyılda yine eskinin devamı demek; yani sermayenin egemenliğinin sürmesi demek, dünyanın mahvolması demektir. Kâr uğruna talan edilmekte olan bu dünya bir bin yıl daha bu kadar hoyratlığı taşıyamaz. Devam ederse bu hoyratlık, kâr hırsından gözü dönmüşlerin dünyası kendisiyle beraber tüm insanlığın sonu olacaktır. Hayır devam etmemeli, edemez!
Bu dünya mutlaka kurtarılacak, insanca yaşanacak yeni bir dünya kurulacaktır! Yol belli, yapacak olan bellidir! “Yeryüzünü aşkın yüzü” yapmak büyük insanlığın işidir… ‹şçisi, emekçisi tüm ezilenleriyle büyük insanlık yeni bin yıla bu umutlarla girmeli…
Yeni bir bin yıla biz bu umutla giriyoruz. “Bir ağaç gibi tek ve hür / ve bir orman gibi kardeşesine” yaşama hasreti olanlarla bu umuduzu paylaşmak ve onu, tüm ezilenlere taşımak istiyoruz. Okurumuzdan büyük talepte bulunma isteğimiz buradan geliyor: Okurumuz mücadele omuzdaşımız olmalı, yoldaşımız yani… Karanlıkları aydınlığa çevirme kavgasında, öylesine kenetlenmek gerek! Güzel bir dün-ya yaratmanın başka yolu yok.
GÜNEY, mücadelede omuzdaşı gördüğü okurlarına şu çağrıyı yapıyor: “2000’li yıllar bizim olacak!” şiarıyla yeni dünyayı yaratma mücadelesinde elele verelim; her alanda birlikte yürüyelim.
Selam olsun 2000’li yılları emeğin iktidarı yapacak umudu taşıyanlara! Selam olsun yüreğini avuçlarına alarak yeni bir dünya yaratma kavgasına girenlere! “Selam dünya işçi sınıfına, selam Türkiye işçi sınıfına, selam yaratana!” Ve… ‹şçi sınıfının ellerinde yaratılacak o güzel günlere selam! Bin selam!
• • • •
Bu sayımızda özel bir dosya yapmadık. Ancak özellikle sizlerden gelen ve ağırlıklı olarak sistemin baskıcı yüzünü teşhir eden yazı, söyleşi ve öyküleri biraraya toplayarak “Devlet/Kültür” başlığı altında bir blok oluşturduk. Bu sayımızda fotoğraf sanatçısı Ara Güler ve Boran filminin yönetmeni Hüseyin Karabey ile yaptığımız bir söyleşileri de yayınlıyoruz.
Bu sayımızı da ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
Yazar, okuyucu, çalışanıyla tüm Güney’cilerin yeni yılını kutluyor, başarılar diliyoruz.