60 GÜLİZAR
Yusuf Özdemir
I.
Uzamış ölüm mevsiminin gölgesinde.
Can kıran fırtınasının izi belleğimizde
Hatırladıkça öldüğümüz, uzun acılar dilimizde
Hüzünler yüreğimizin kapısına dikildiğinde.
Kederli öykülerden mısralar devşiririz.
Demenan Laş deresi,
Özlemiş asıl rengini
Akıyor kan kırmızısı
Günler
Gün doğumların da demir kuşların
kızıl ölümünü getiriyor.
Ne Düzgün Baba el veriyor.
Ne Munzur Baba el veriyor.
Ne de Hızır geliyor, el veriyor acılarına.
Gök kubbeden ölüm tarlalarını izliyorlar.
Hiçbir şey yapmadan öylece izliyorlar.
Tanrının emri ile öldürenlerin zaferini izliyorlar.
Bir ulus kendi toprağında, kendi dilinde
Bir inanç kutsal mekânlarında.
Bilmediği bir dilde söylenen duaların eşliğinde
Bedenleri toprağa, ağıtları dereye karışıyor.
Bir mağara
Bir avuç insan
Bir dünya umut.
Bir ölüm kalım savaşı,
Bir bekleyiş
Bekledikçe tükeniş.
II.
Gülizar, gülsüz bir yalnızlıktır artık.
Zeytin karası gözlerinden
Anılarının yasını döküyor siyah siyah.
Yüreği göğüs kafesine sığmıyor artık.
Çıldırmış bir zamanın kendinden çaldığı.
İki kız, bir koca hayatında artık yok.
Geriye bir tek kundakta sarılı açlıktan ağlayan.
Mehmed’i var.
Mağarada ölümü bekleyenler.
Bekledikçe her gün ölenler.
Gülizar’a iki seçenek bıraktılar :
Ya yavrusunu boğacak
Ya da alıp gidecek.
III.
Yüreği bir ölümü daha kaldırmazdı.
Aldı yavrusunu düştü yola
Demirkapı baba ocağı yol kısa, acı uzun
Ama yaşama umudu en uzunu.
Artık ruhunda
Yüreği yaralı, ürkek bir dağ keçisi dolaşıyor.
Yüreği öyle hızlı, öyle hızlı çarpıyor.
En ufak ses gelse kafesinden çıkıyor.
Kısa yol, hayatının en uzun en acı yolu oluyor.
Ölümden kaçıyor, yavrusuyla dağ keçisi
Avcılar, iz süren lanetli kelle avcıları,
Kardeş kanıyla beslenen avcılar.
Avcılar uzamış ölüm mevsimin, can kıranları.
Kolay mı acılı bir yüreğin izini sürmek,
Kolay mı yaralı bir yüreğin kokusunu almak.
Kolay mı umutlu bir yüreğin canını almak.
Kolay değil elbette, kolay değil.
Kundağında
Ömrünü, umudunu taşıdı sessiz sessiz
Demirkapı’ya
Yol bitti, yüreği dağlanmış Gülizar
Yol bitti, gülleri soldurulmuş Gülizar
Son gülüne Mehmed’ine can veren Gülizar
Yol bitti.
BUZDAN CANLAR
Buzdan canlar çağında
Buzdan adamlar, buzdan kadınlar
Dokunduğun her ruhun içinde
Kocaman bir sirk çadırı seni bekler.
Sırasını bekleyen bekleyene
Akrobatlar, cambazlar, palyaçolar
Biletsiz bir gösterinin içindesin.
Buzdan adamlar, buzdan kadınlar.
Kutup çölünde, kendi gecende
Dokundukça önce ellerin üşür.
Sonra ruhun uyuşa uyuşa donar.
Buzdan canlar çağında.
GÖLGEM
Güneş önümde, gölgem ardımda.
Güneş ardımda, gölgem önümde.
Bir kısa , bir uzun gölgem
Peşim sıra , ardım sıra benimle.
Her adımda benimle.
Ben kısalırım o uzar
Ben uzarım o kısalır.
Derindeki bendir
Bendeki derindir.
Mevsimler geçer ,gider.
Bırakmayız birbirimizi
Yeter ki güneş olsun ışık olsun
Bırakmayız bir birimizi.
Gölgem benim yerdeki cismim
Cismimdeki izim.
Örtündüğüm benliğim cemali
Karanlığımın sureti.
İS KARASI
Ruhumu yakıyorum bir kıvılcım yetiyor.
Çalı çırpılardan başlıyor yangınım
Ilık ılık esen bir poyrazın kollarında.
Dallarım buluşuyor yangınımda
Tutuşuyorum kendi yangınımda.
Ben yandıkça toprağım ısınıyor
Ben yandıkça dumanım yükseliyor.
Küllerim toprağıma düşüyor
Düştükçe birikiyor.
Gökyüzüm yangınımın kızılı
Oysa ben yakmıştım ruhumu
Bir kez düşünmeden
Geriye dönüp bakmadan.
Oysa ben yakmıştım ruhumu
Şimdi bir kül yığınıyım.
Kendime hasret ,sana hasret.
Ateşi daha sönmemiş bir kül yığınıyım .
Rüzgarın kollarında savrulup duruyorum.
Al yangınımın is karası gözlerini
Bak kül atlındaki esmer yalnızlığa.