Seçimler dolayısıyla yalan bombardımanının tavan yaptığı bir ortamda, yazılacak onca şey varken kalkıp tarihsel miras hakkında yazmak için “ucube” bir neden var: Başbakanın “Marmaray gezisi”nde yaptığı “çanak çömlek” benzetmesi.
Evet, Başbakan Erdoğan, Marmaray çalışmalarını seçim malzemesi yapmak için düzenlenen teftiş- boy gösterme gezisinde, boğazın altından geçen Marmaray inşaatında kazılar sırasında çıkan bulgular nedeniyle gecikme yaşadıklarını belirtti. Marmaray projesinin neden geciktiğini anlatırken Başbakan “Çanak, çömlek çıktı diyerek bizi 3,5 yıl oyaladılar” dedi.
Olan nedir? Kısaca hatırlayalım: Olan; Yenikapı-Üsküdar arasında yapılması planlanan Marmaray Projesi hayata geçirilirken kazı yapılan yerlerde çok önemli tarihi bulgulara rastlanmış, bunun üzerine arkeologlar başta olmak üzere zoologlar, jeologlar, botanikçilerden oluşan bilim insanları bölgede yaptıkları araştırmalarda bugüne kadar bilinmeyen ve önemli tarihi eserleri gün ışığına çıkarmışlardı. Şüphesiz yapılan bu araştırmalar nedeniyle Marmaray çalışmasında aksamalar olmuştu ama araştırma sonucunda ortaya konulanlar “Gecikmeye değer!” dedirtecek türdendi.
Neler mi bulunmuştu araştırmalar/kazılar sonucunda?
Neolitik döneme yani M.Ö 8000’lere ait kalıntılar. Arkeologlara göre bu bulgu İstanbul’un tarihini değiştirip, İstanbul için tarihi 10.000 yıl öncesinden başlattı.
36 adet gemi batığı. Yine arkeologlara göre “dünya üzerinde, karada ahşap batık bulmak tam bir mucizeydi” ve ama Yenikapı’da bu mucize gerçekleşti, eski Theodosius limanı ortaya çıktı. Bu gemiler tek tek belgelendi. Yenikapı’da 13. yüzyıldan kalma bir kilise, Üsküdar ayağında 12. yüzyıldan kalma bir yapı bulundu. M.Ö. 4 ve 13. yüzyıl arasında kalıntıların çıktığı “100 Ada” denilen bölge gün yüzüne çıkarıldı. Bu buluntunun “yerinde korunmasına” karar verilerek buraya yapılacak olan istasyonun bir “müze istasyon” olması planlandı. Yani gerçekleşirse binlerce yıllık tarihin içinden geçerek metroya binebileceğiz. Zoologlar, jeologlar, botanikçiler de yaptıkları araştırmalarda hayvan, bitki kalıntısı da dahil olmak muhteşem bir zenginlik ortaya çıkardıklarını ifade ediyorlar.
Bunun yanı sıra sayıları 10 binleri geçen sikke, seramik, heykel, mezar kalıntıları, Başbakan’ın deyimiyle çanak-çömlek bulundu. Tüm bu buluntular 2008’de dünya çapında düzenlenen bilimsel sempozyumla değerlendirildi, konuyla ilgili sergi açıldı, belgeseller çekildi.
İşte tarihe ışık tutan bu bilimsel kazılar, bu kazılarda ortaya çıkarılanlar Başbakana göre “çanak, çömlek“tir. Ona göre, ortaya çıkarılanların Marmaray’ın gecikmesi karşısında kıymeti harbiyesi yoktur. Evet, bu ülkenin Başbakanının tarihe, tarihsel mirasa yaklaşımı “çanak, çömlek“ seviyesindedir.
Yakışır!
Eee, “imam böyle derse cemaat ne der“?
Örnekleriyle sabittir:
Allioni’nin sular altında bırakılmasının kararının gerekçelendirilmesi bu cemaat tavrına bir örnektir:
“Allianoi, güya ilim adamı diye geçinenlerin meşhur olmak için uydurdukları bir şeydir. Katiyyen Allianoi diye bir şey yok. Burada basit, her yerde görünen bir kaplıca var.” diyerek Allianoi’nin sular altında kalmasını sağlayanlardan birisi; şimdi de aslında sular altında bırakmakla Allianoi’yi koruduklarını açıklayan, bu ülkenin Çevre ve Orman Bakanıdır.
Cemal Reşit Rey’de düzenlenen bir sempozyumda, sempozyumun yapıldığı dönemde orada bulunan İstanbul Sanatevi sergisinin resimlerinin “müstehcenlik” gerekçesi ile apar topar kaldırılıp tabloların vestiyere atılması da bu cemaat tavrının başka bir örneği idi.
“Sanatın içine tükürenler” de vardır bu cemaat içinde. “Bizdeki Yunan eserlerini batı ülkelerine verelim, onlar da bize İslam eserlerini versinler” ya da “Hasankeyf’te kültürel varlığımız yok” diyen, ya da “Allioni olayı fazla abartılıyor” diyenler vs. de imamın arkasında dizilmişlerdir. Mehmet Aksoy’un Kars’ta yaptığı heykelin Başbakan tarafından “ucube” olarak değerlendirmesi ertesinde -estetiği ve anlamı üzerine tartışılabilir olan- heykelin yıkımına başlandı. Allah-ü Ekber nidalarıyla önce kafası kesildi betonarme heykelin. Yıkım sürüyor.
Böyledir bunların tarihe, tarihi eserlere, kültüre, sanata yaklaşımları! Bu tavır son çözümlemede aslında yalnızca İslama ait olanları sadece sanat eseri gören bir tavırdır; “Şehit Ebul Hasan el-Harakani Hazretleri’nin” türbesinin üzerinde başka bir heykel olamaz, yıkılmalıdır! Hasankeyf “bizim kültürel varlığımız değildir”, sular altında kalmasında bir sakınca yoktur! Beğenmediğin sanat eserinin “içine tükürmek gerekir”, Roma, antik Yunan, Hitit… eserleri “bizim” değildir! Bu yüzden “Bizdeki Yunan eserlerini batı ülkelerine verelim, onlar da bize İslam eserlerini versinler!”
Böyledir bunların yaklaşımları! Ha, bir de -haksızlık etmeyelim- arada sırada kimi politikalarında kendilerine yardımcı olsun diye, şirin görünsünler diye yaptıkları var: Ahmede Hani türbesinin, Ahdamar Kilisesisinin, Ani harabelerindeki bir kilisenin kısmen restorasyonu gibi… “Kendi iktidarları döneminde onarıldığını” söyledikleri beş bin civarında eserin arasındaki göstermelik örneklerdir!
Dönelim tekrar Marmaray’a. Kuşkusuz boğazın iki yakasının boğazın altından geçen bir tünelle bir birine bağlanması mühendislik ve teknik açısından büyük bir projedir. Kuşkusuz boğazın iki yakasının boğazın altından geçen bir tünelle birbirine bağlanması trafiği de geçici olarak biraz rahatlatır. Ancak bu proje egemenler açısından her şeyden önce, diğer bütün büyük projeler gibi bir rant, bir kar, bur vurgun kapısıdır. Hal böyle olduğu için de, bu projenin uygulanmasında ortaya çıkan ve korunması için zaman gereken tarihi eserler vs. projenin hızını kesen rahatsızlık veren, önemsiz “çanak çömlek” ten başka bir şey değildir. Birileri daha kısa zamanda daha fazla kazansın diye projelerin hiç aksamadan sürmesi gerekmektedir; “Vakit nakittir!”, “Testini su akarken dolduracaksın!”
Birilerinin testisinin dolması için tarihteki “çanak çömleğin” hiç önemi yoktur! Aynı şekilde Marmaray’da güvencesiz çalışan işçilerin, haklarını elde etmek için grev yapması da bir sabotaj, güya ilerlemeden yana olanların önünün ve hızının kesilmesi vs.dir. Önemli olan kar, daha fazla kar, en kısa sürede en fazla kardır! Bunun önüne engel çıkarılmamalıdır, çıkarsa hükümet gereğini yapmalı, “çanağı, çömleği” bir kenara atmalıdır! Patron, devletinin desteğinde hakkını arayan işçiyi kapıya koymalıdır!
Sanmayın ki, bu durum sadece bu hükümet için geçerli olan bir şeydir! Hayır! Kar üzerine kurulu kapitalist sistemin koruyucusu her hükümet bugüne kadar aynı şeyi yaptı, bundan böyle de yapacaktır! Kar için doğayı, çevreyi, tarihi… talan eden düzendir kapitalist düzen! İnsan, çalışan emekçi insan ise, bu sistem için zaten en başından patronların karının üreticisidir. Eğer bu işlevi yerine getirmiyorsa, zaten bir işlevi yoktur.
Eğer “geçmişi olmayanın geleceği de olmaz!” diyorsanız, eğer “çanağa, çömleğe” değer veriyorsanız, eğer doğayı, çevreyi, tarihi ve emekçi insanı, kendinizi korumak istiyorsanız; o halde doğayı, çevreyi, tarihi de talan eden bu sistemi yıkma mücadelesine katılmalısınız! ?
1 Haziran 2011
(Güney Sayı 57, İçindekiler’e Git >)