8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında Haykırış (Kadın Gibi Kadın) adlı oyunumuzu başarıyla sahneledik. Adil Okay’ın yazdığı ve topluluğumuz bünyesindeki Ayna Tutanlar Tiyatrosu tarafından sahneye konulan oyun beğeni ve ilgiyle karşılandı.
Yönetmenliğini Burcu Yılmaz’ın yaptığı oyunda Burcu Yılmaz’ın yanı sıra, Fatma Yaldızoğu, Miray Zöhre, Zeynep Tutuk, Esra Yılmaz ve Mehtap Yanık rol aldı.
28 Şubat günü Mersin’de Mersin Kadın Platformunun organizasyonuyla oynanan oyun yaklaşık 200 kişi tarafından izlendi. Oyun 8 Mart etkinliklerinin ilki olarak gösterildi. Mersin Kadın Platformunun başarılı çalışması sonucu sorunsuz sahnelenen oyun izleyiciler tarafından da beğeniyle karşılandı. Bazı kadın izleyiciler duygulanarak gözyaşlarını tutamadıklarını belirttiler. Oyun sonrası Mersin Kadın Platformu oyunculara ve oyunun yazarı Adil Okay’a gül vererek teşekkür etti. Bizler de Mersin Kadın Platformuna çalışmalarından ve desteklerinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Oyunun diğer gösterimleri Adana’da Güney Sanat Topluluğu tarafından organize edildi. Kaktüs Sanat Merkezi’nde 16 ve 18 saatlerinde olmak üzere iki seans gösterilen oyun katılımın beklenilenin altında olmasına rağmen, oyuncuların ve izleyicilerin motivasyonunun düşmesine neden olmadan başarıyla sahnelendi. Buradaki gösterimde de duygulanan izleyiciler oldu.
“Haykırış” oyunda adı geçen bazı kadınların, kadın emekçilerin, ülkelerimizdeki ve dünyadaki kadın eylemlerinin ve son olarak Rosa Luxemburg ve Clara Zetkin gibi kadın önderlerin resimlerinden oluşan ve oyunun bir parçası olarak tasarlanan slayt gösterimi ile başladı. Ardından Ayna Tutanlar Tiyatrosu tarafından oyuna giriş olarak tasarlanan ve kadınların baskı altında yaşadıklarını, şiddet gördüklerini ve buna karşı mücadele ettiklerini betimleyen dans gösterisi sunuldu. Oyun kadınlara yönelen baskının, erkek egemenliğinin hayattaki yansımalarını anlatan bölümlerle sürdü. Töre cinayetlerine kurban giden kadınların hayatlarının ve öldürülmelerinin kesitler halinde sunulduğu oyun, kadınların üzerlerindeki baskıları reddettiklerini canlandıran ve hep bir ağızdan “Hayır” diye haykırılan sahne ile son buldu. Bu sahnede, özellikle Mersin’deki izleyiciler oyuncular ile birlikte “Hayır” diyerek oyuna katıldılar.
Oyunda demokrasi, devrim, kadın- insan hakları ve özgürlük mücadelesinde yitirilen, töre ve namus katliamlarına kurban verilen Ayşenur Şimşek, Behice Boran, Berna Saygılı Ünsal, Canan ve Zehra Kulaksız kardeşler, Didar Şensoy, Dilek İnce, Güldünya Tören, Hayganuş Mark, Lütfiye Kaçar, Mine Bademci, Naciye Atmaca ve daha birçok kadın anıldı. Kadınların her alanda yaşadıkları baskı ve şiddetin teşhir edildiği oyunda, buna karşı kadınların dayanışma içerisinde olarak mücadele etmesi vurgusu yapıldı.
Her iki gösterimde de oyun izleyicilerden alkış aldı ve beğenildi. Toplamda 350 kişinin izlediği oyunun başka salonlara da taşınması düşünülüyor.
Haykırış bir cesaretin ürünü…
Adil Okay yazdığı oyunun adı konusunda “Oyuna verdiğim ad (Kadın Gibi Kadın− Haykırış!) bir sloganı çağrıştırıyor olabilir. Ben bu ifadeye, içinde itirazın olduğu bir metafor diyorum. Neye itiraz? Öncelikle ‘Adam gibi adam’, deyişine ve bu deyişin arka planında yatan erkek egemen dile ve dünyaya itiraz. İşte bu dünyanın yargılanmasına oyunun adıyla başlamak ve oyun içerisinde izleyiciye, okuyucuya başka bir dünyanın, başka bir dilin, başka bir ilişkiler ağının mümkün olabileceğini göstermek istedim. Kimi zaman aykırı gibi duran bir cümle−sözcük, içinde dolaylı sezilebilen sembolleri, kodları taşıyabiliyor ve onlarca sayfa betimlemenin yapamadığı etkiyi –iyi veya kötü− yapabiliyor.” derken oyun sonrası alınan olumlu tepkileri de önceden bildiriyordu. Çünkü oyun içerisinde eylem alanlarında söylenebilecek replikler geçiyor olmasına rağmen bu durum oyunun slogan düzeyine düşmesine izin vermiyor, tersine sanatın etki gücünü kullanan politik bir sanat eseri ortaya çıkarıyor.
Bu açıdan bile yani oyunun politik bir oyun olması, kanıksanmış tiyatro metinlerinin ve gösterimlerinin dışında olması ve önceden tam kestirilemeyen beğeni durumu oyunun değerini arttırıyor, hem yazmayı hem de sahnelemeyi bir cesarete dönüştürüyor. Çünkü bugünün tiyatro izleyicisinin önemli bir çoğunluğu tek tipleşen komedilerin ve cinsellik içeren esprilerin tutsağı konumuna getirilmiş. Öyle ki oyunlar tiyatro salonlarından da koparılarak dizi film kuşaklarının ayarına indirgenmiş durumda. Elbette tiyatronun televizyona girmesi kötü değil, tersine iyi bir durum. Ancak tiyatro salonlarında, seyirci önünde “olmadı, baştan alalım” denilemeyecek olması, oyuncu ve seyircinin bir bütün oluşturması, seyircinin oyuna katılması ve tiyatroya özgü olan daha birçok özelliğin televizyonda kaybolması, gösterileni tiyatro olmaktan çıkarıyor. Tüm bunların toplamı açısından bakınca Adil Okay’ın yazdığı “Kadın Gibi Kadın” ya da sahnelendiği adıyla “Haykırış”, maddi destekten, yeterli teknik donanımdan, donanımlı, tecrübeli oyunculardan yoksun olmasına rağmen bir başarıyı ve cesareti ifade ediyor. Bu da tüm dünyaya farklı baktığımızın tiyatroya olan küçük bir yansıması.
Haykırış’ın (Kadın Gibi Kadın) sahnelenmesinde yaşanan deneyim politik tiyatronun hemen hemen hiç yapılmadığı bir dönemde bu konuda daha birçok şeyin yapılabileceğini de göstermiş oldu. Güney Sanat Topluluğu olarak oyunun yazarı Adil Okay’a, oyunun sahnelenmesine katkıda bulunanlara ve oyunculara tekrar teşekkür ederiz.
09.03.2010
Güney Sanat Topluluğu
www.gst.guneydergisi.com
Daha ayrıntılı bilgi, oyunun diğer fotoğrafları, basından haberler ve video görüntüleri için tıklayınız.