Tabulara dokunmak…
Türkiye bir tabular ülkesi… Kırmızı çizgileri var devletin… Bu çizgiler temelinde şekillenen bir siyasal sistemi; bu sistemin şekillendirdiği koca bir Türkiye toplumu… Tabulara, kırmızı çizgilere sesini çıkarmayan; hatta biraz kışkırtıldığında çoğunlukla devlete desteğe hazır bir edilgen toplum…
Ancak tabulara karşı sesini yükseltmeyenler de yok değil… İşte bunlardan birisi yazar Orhan Pamuk… İsviçre’de yayınlanan bir gazetenin kültür ilavesindeki röportajında Orhan Pamuk, “Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim; Türkiye’de 30 bin Kürt öldürülmüştür. Bir milyon da Ermeni…”
Röportajda Orhan Pamuk’un söylediklerinin bir bölümü, özellikle de “Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim; Türkiye’de 30 bin Kürt öldürülmüştür. Bir milyon da Ermeni…” sözleri 9 Şubat tarihli Hürriyet gazetesinde verildi… Bunun üzerine kıyamet koptu! Türk hakim sınıfları, onların sözcüsü basın-yayın organları, şoven kesimin sözcüleri, vs. vb. Orhan Pamuk’a yönelik neredeyse linç kampanyası başlattılar. Yer yer çok düzeysiz saldırıların da yapıldığı linç kampanyasında Orhan Pamuk “hain” ilan edildi: “Vatan onlarındı; Orhan Pamuk hainlerin!”; “Orhan Pamuk, fikri yamuk”tu! “Orhan Pamuk’un aldığı her nefes fazlaydı!!!” “Kara yazar”dı… Çıkarcıydı Orhan Pamuk bu çevrelere göre: Nobel Edebiyat Ödülü’nü almak için batıya yaranma çabasındaydı… Kitap satmak için bu tür sansasyonal haberler peşindeydi! vs. vs.
- ••
Bütün bunlar Orhan Pamuk için söyleniyordu… Çünkü Orhan Pamuk Türkiye’nin iki temel tabusu konusunda görüş bildiriyordu… Aynı anda: Kürt ve Ermeni sorunu… Bu iki ulus üzerinde uygulanan katliam ve soykırım konusunda bir gerçeği dile getiren Pamuk tehdit ediliyordu…
Aslında yapılan Türk hakim sınıfları ve onların medyadaki uzantıları açısından sürpriz sayılmazdı. Çünkü o medya daha önce bir dizi insanı Orhan Pamuk örneğinde olduğu gibi “ipe çekmiş”, linç emrini vermişti… Var mıydı öyle dokunulmaz konulara dokunmak!!! “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak”, hem Ermeni’nin, hem Kürd’ün katili olarak Türkleri göstermek?!!! “Aldığı her nefes haramdı!”
Evet, Orhan Pamuk, çıkış noktası ne olursa olsun bir gerçeğin altını çizdi; duyarlı aydın tavrı sergiledi. The Observer gazetesinde konuyla ilgili bir değerlendirnme yazısı yazan Nouritza Motassian’ın dediği gibi “Kördüğümü (Gordion) kesti!”, “Türkiye’nin bilincine tırpan attı!”
Liberal Türk aydını, Avrupa Birlikçi yazar Orhan Pamuk’un bu çıkışı elbette olumlu… Ancak birtakım şeyler yerli yerine oturtulmak zorunda: Önce Ermeni veya Kürt meselesinde Türklerin yaklaşımlarını söyleyen Pamuk değil… Pamuk burada ifade ettiği düşünceyi “Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim” diyerek hem geçmişte hem de içinde yaşadığımız dönemde aynı konuda daha açık ve sistemli olarak tavır takınanlara haksızlık yapıyor. Türkiye’de bir dizi aydın, yazar çizer; bir dizi devrimci düşünür bu gerçeği ortaya koydu… Gerçeğin bir kez de medyanın gözünün önündeki Pamuk tarafından ortaya konulması ve medyanın bunu alabildiğine kullanması da tipik bir özelliktir ve bu sadece Türkiye’ye de özgü değildir. “Star” sisteminin doğal sonuçlarından birisidir; sansasyonal yaklaşımlarla gemisini yürütmeye çalışan burjuva medyanın yaklaşımlarının doğal bir ürünüdür.
Bu durumun aşılması, gerçeklerin daha geniş kesimlerce sahiplenilmesi, tabuların daha kolay çatırdamasının yolunu açacaktır. Gerçeklerle yüzleşmeyen, tarihiyle hesaplaşmayan bir toplum utancını nereye kadar taşıyacaktır? Nereye kadar kendi gerçekliğine yabancılaşabilecektir?!
- ••
Sorun sadece Orhan Pamuk’un söylediğiyle kalmamalı… Sadece ona destek çıkan bir kaç aydınla, yazarla sınırlı kalmamalı tabulara dokunuş…
Toplum, çeşitli ulus ve milliyetlerden işçiler, emekçiler tarihle yüzyüze gelme yeteneğini gösterdiklerinde, bu gerçekleştiğinde ancak o zaman tabular tuzla buz olacaktır… İşte ancak o zaman halklar arasında dostluk köprüleri kurulmasının yolu açılacaktır…
Ve o zaman şovenizm de tabuların çatırdamasını engelleyemeyecektir…
Derya Gümüş, Şubat 2005