Pazartesi, Şubat 6, 2023
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
Plugin Install : Cart Icon need WooCommerce plugin to be installed.
Güney
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle

Theodorakis: Bir militan direnişçinin ardından

8 Ekim 2021
İçinde Güneyden
0 0
0
Anasayfa Güneyden
Share on FacebookShare on Twitter
Theodorakis: Bir militan direnişçinin ardından
Theodorakis: Bir militan direnişçinin ardından

“Her zaman iki sesle yaşadım — biri politik, biri müzikal”

Mikis Theodorakis

(The New York Times röportajından, 1970)

Derya Gümüş

Theodorakis’in ölüm haberini ilk okuduğumda…

Devrimciliğimin ilk yılları geldi aklıma… O yıllarda… —bugün de— müziğin, devrimci müziğin üzerimizdeki etkisini düşündüm. Ruhi Su’dan pek de yabancısı olmadığımız Anadolu’nun direngenliğini alıp İnti İllimani ile And dağlarına “çıktığımız”… Gasparyan’dan, Tütüncüyan’dan ya da Aram Tigran’dan Ermenilerin çığlığını duyarken, sıklıkla radyo üzerinden Kürt toprağına gidip kısa dalgadan yayın yapan istasyonlardan dengbejleri dinlediğimiz… Kimi zaman Baez, kimi zaman Mercedes Sosa ile… artık kimin müziğini bulduysak (ki nitelikli müziğe ulaşmak da pek kolay değildi!) onun, onların devrim şarkılarını dinleyerek dünyanın çeşitli halklara konuk olduğumuz… günleri anımsadım…

Müziksiz olmazdı…

O günlerde dinlediğimiz müzikler arasında olmazlar içinde bir olmaz daha vardı:

Biraz da Zülfü Livaneli üzerinden tanıdığımız Theodorakis…

***

Önce müziğiyle tanıdık…

Daha sonra faşizme karşı nasıl bir mücadele yürüttüğünü öğrendik… Gerçi O’nun müziği zaten başlı başına faşizme karşı mücadelede en büyük silahıydı ama onun ötesinde nasıl bir mücadele yürüttüğünü de süreçte anlatılanlardan, okuduklarımızdan öğrendik.

Ne cenderelerden geçmişti büyük sanatçı?

Bir bütün olarak yaşam öyküsünü değil ama yaşamından küçük kimi kesitlerle O’nun faşizme karşı mücadelesine notlar düşmek; sanatçı duyarlılığına vurgu yapmak, faşizme karşı mücadelede sanatçının etkinliği açısından günümüz sanatçılarına örnek olması… açısından yerinde olacaktır.

***

İkinci Dünya savaşında önce faşist İtalya Yunanistan’ı işgal etmeye kalkar. Ve büyük direnişle karşılaşır. Theodorakis genç yaşında direnişçi güçlere katılır, esir düşer. Bir süre sonra serbest bırakılır. İkinci Dünya Savaşı sürmektedir. Naziler İtalyan ve Bulgar faşistleri ile birlikte Nisan 1941’de Yunanistan’ı işgal ettiğinde tekrar direnişçilerin saflarında yeralır. 1941-1944 arasında işgale karşı yürüyen direniş hareketine katıldı ve ilk kez 18 yaşında (1943) tutuklanır ve işkence görür. Ölüm cezasına çarptırılır. Son anda ölümden kurtulur.

İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra Yunanistan’da iç savaş çıkar. İç savaş sürecinde de (1946-1952 arası) birçok kez tutuklanır. İç savaş sona erdikten sonra Fransa’ya sürgüne gider. Burada müzik çalışmalarını sürdürür.

***

Yıl 1961. Theodorakis Yunanistan’a döner ve kendi öncülüğünde kurulan Lambrakis Gençlik Örgütü’nün başkanlığına seçilir. Kısa bir süre sonra da milletvekili seçilerek parlamentoya girer. 1967’de askeri bir darbe ile “Albaylar Cuntası“ denilen karanlık bir döneme geçilir. Darbenin hemen ertesi günü yasak gelir: Theodorakis’in müziklerinin çalınmasını ve dinlenmesi yasaktır artık!

Theodorakis’in faşizme karşı mücadelesi bu kez cunta faşizmine karşıdır. “Yurtsever Cephe”yi kurarak faşist rejime karşı mücadelesini sürdürür. Ancak kısa bir süre sonra yakalanır. Cezaevi süreci ve ardından toplama kampına götürülür. (Ocak 1968). Dünya çapında sürdürülen ve Şostakoviç, Leonard Bernstein gibi ünlü besteciler ve Arthur Miller gibi ünlü yazarların katıldığı bir dayanışma kampanyası sayesinde cezası sürgüne çevrilir. 1970 yılında kamptan alınıp sürgüne gönderilir.

Ancak sürgünde de mücadeleye devam eder. Mücadelede en büyük silahı müziğidir. Dünyanın tanıdığı bir müzisyen olarak çeşitli ülkelerde verdiği konserlerde Albaylar Cuntası’nı dünya kamuoyunda teşhir eder.

70’li yıllar sadece Yunanistan’da değil İspanya, Türkiye, Şili gibi ülkeler de cunta yönetimler altındadır. Theodorakis bu ülkelerin anti-faşistleriyle de dayanışma içinde olur. Neruda’nın, Lorca’nın şiirlerini besteler. Canto General (“Evrensel Şarkı”) (Pablo Neruda) büyük bir yankı uyandırır.

***

Theodorakis faşizme karşı savaşan bir militan, politik bir sanatçı, vurduğu yerden ses getiren önemli ve dürüst bir aktivistti…

İkinci Dünya Savaşı’nda faşizmi yerle bir eden Sovyetler Birliği’ne ve onun önderine karşı Batılı emperyalistler ve onların beslemeleri tarafından yürütülen saldırı kampanyalarına karşı açık tavrında görebiliriz örneğin…

Yunanistan’da PASOK yanlısı bir gazete olan “Ta Nea”’nın komünizm karşıtı bir yayını üzerine bir mektup kaleme alır. Mektubunda “Stalin ve Kızıl Ordu yetişmeseydi bugün bizim elimizde ne kalırdı? Bunu hiç düşündünüz mü?” diye sorar. Şöyle devam eder:

“Gazetenizi son dönemde esir alan komünizm karşıtı histeriden dolayı büyük endişe duymaktayım. Genç bir komünistken özgürlük için saflarında bulunduğum Demokratik Yunanistan Ordusu ile onur duyuyorum. Daha sonrasında askeri cunta zamanı demokrasi için Yurtsever Cephe saflarında olmamla da aynı şekilde…”

Mektubunda Ta Nea’nın SSCB ve Stalin’e ilişkin saldırılarına karşı ise şunları yazar:

“Ve bugün sizin hatırlamak istedikleriniz yalnızca onun (Stalin’in – BN) suçları… Ona dair duymadığım tek şey onun sabah kahvaltısında haşlanmış insan eti yediği oldu. O’na, Stalin’e, Stalingrad, Moskova, Leningrad ve Berlin’de zaferler kazanmış Kızıl Ordu’nun mareşaline dair söyleyecek başka sözünüz yok mu? Stalin ve Kızıl Ordu yetişmeseydi bugün bizim elimizde ne kalırdı? Bunu hiç düşündünüz mü? Hitler’i dünyayı binlerce Auschwitz’lerle doldurmasına kim engel olacaktı? Yunanistan’ı toplama kamplarıyla dolu bir şekilde hayal edebiliyor musun? Orada, Avrupa’da ve özellikle ırkçı devletlerde neden Stalin’e ve komünizme saldırıldığını biliyorum. Çünkü o onların sevgili Führerleri Adolf Hitler’i alt etti.”

Theodorakis mektubunu şöyle bitiriyordu:

“Ben inanıyorum ki kızgınlığımın sebebini çabucak anlayacaksınızdır; çünkü benim için olduğu kadar binlerce kişi için de, kızıl bayrak altındaki mücadelemiz, halkımızı özgür, bağımsız ve mutlu etmek için tek amacımız olan hayatlarımızın en kutsal dönemidir.” (Kaynak: https://haber.sol.org.tr haber sitesi, Özgür Cem Boynueğri’nin haberi, 28.08.2017)

Faşizmi yenen Sovyetler Birliği ve onun önderi hakkında bu kadar berrak bir düşünceye sahip birisidir…

***

“Theodorakis Müziği” olarak adlandırılan kendine özgü bir müzik oluşturmuş olan Theodorakis çok üretici ve dünya çapında çok başarılı bir sanatçıdır. Aralarında senfoni

nolvadex Prix: Achat en Ligne Sans Ordonnance

, oda müziği, kantatlar, oratoryolar, ilahiler, bale müzikleri, operalar, sahne müzikleri, tiyatro oyunları için müzikler… film müzikleri gibi alanlarda binden fazla esere imza atmış bir sanatçıdır. Zorba filmine yaptığı müzik ile sirtaki dansının dünya çapında ünlenmesine yol açmıştı.

Enternasyonalistti, halklar arasında dostluk köprülerinin kurulmasında önemli çabalar gösterdi.

Alman faşizminin Yahudi soykırımına karşı müziği ile tavır takınmış, Mauthausen Toplama Kampı’nı konu alan “Mauthausen Baladı”nı (sözler Iakovos Kampanellis’e ait) bestelemişti.

Yine aynı Theodorakis, yıllar sonra İsrail devletinin Filistinlilere yönelik saldırılarına karşı da sesini yükseltecektir. Tıpkı Afganistan için, Irak için… yaptığı gibi.

***

Politik bir kişilikti. Komünistti. Bir dönem savrulmuştu siyasi olarak. Ama yaklaşık bir yıl kadar önce 5 Ekim 2020’de, Theodorakis’in Yunanistan Komünist Partisi (KKE) Genel Sekreteri Dimitris Kuçubas’a yazdığı bir mektup kamuoyuyla paylaşıldı. Mektubunun ilk bölümünde Theodorakis;

“Yoldaş Dimitri,

Şu anda, hayatımın sonunda, hesap vaktinde, ufak detaylar hafızamdan siliniyor ve geriye ‘kallavi meseleler’ kalıyor.

Böylece görüyorum ki hayatımın en kuvvetli ve olgun yıllarını KKE bayrağı altında geçirmişim.

Bu nedenle bu dünyadan komünist olarak göçmek istiyorum.” diye yazmıştı… (Aytek Soner Alpan’ın Türkçe’ye çevirdiği ve kendi Twitter hesabından paylaştığı mektuptan.)

Theodorakis’in komünist partisine ve komünizme (“nasıl bir komünist partisi?” ve “nasıl bir komünizm”den bağımsız olarak) bağlılığını ölmeden bir yıl kadar önce bu sözlerle ifade etmesi O’nun ömrünün son yıllarındaki politik savruluşundan bir geri dönüş olarak değerlendirmek mümkün.

***

“Kör ölür badem gözlü olur” diyenlerden değiliz… Ünlü kişiliklerin/sanatçıların öldükten sonra sadece övülecek yanlarını değil, varsa yerilecek yanlarını da söyleyenlerdeniz… Theodorakis bağlamında da tutumumuz aynı…

Her insan gibi Theodorakis de yanlışlar yaptı.

Örneğin; O’nun ömrünün son yıllarında “ulusalcı sol”a meyletmesini…

Örneğin; Muhafazakâr Yeni Demokrasi Partisi’nden önce milletvekili, sonra sağcı Miçotakis hükümetinde Bakan olmasını da, Makedonya konusunda takındığı ulusalcı/milliyetçi tavrı da…

Ya da örneğin, “Sırp Kasabı” Miloseviç “hayranlığı”nı da vs. vs. “es” geçemeyiz…

Bunu söylerken ama değerlendirmeyi “toptancılığa” götürüp O’nu bir bütün olarak silip atamayız da…

Ayrım noktamız şudur: Onun komünist düşünceleri savunduğu, emperyalizme, kapitalizme, faşizme karşı sanatçı kimliğiyle mücadele ettiği dönemi bize, ezilenlere, “çemberin bu tarafındakilere” aittir…

Biz, bizim olan yanı alır, devrime, komünizme, insanlığa bırakılmış miras olarak kavrar, öğrenir, sahiplenir, yaygınlaştırırız…

Gerisi?!!!

Onu da ölümünün arkasından üç günlük yas ilan ederek sahtekârca O’nu sahiplenmeye çalışan… Bunu O’nun özellikle ömrünün son yıllarında siyasi savrulmalarının arkasına gizlenerek yapmaya çalışan… Ama O’nu sahiplenmeye çalışırken O’nun faşizme, kapitalizme karşı mücadelesini, yaptığı müzikle ezilenlerin mücadele cephesinin bir parçası olduğunu görmek/göstermek istemeyen… Yunanistan hâkim sınıflarının yerine biz mi söyleyelim?!

Bırakalım, onu Yunanistan’ın hâkim sınıfları düşünsün… O’nun faşizme karşı mücadelesini onlar ayıklasın… Onlar komünizm için mücadeleyle geçen bir ömrün kimi “tortularını” temizleyip sahiplenmeye çalışsın…

Ellerinde ne kadarı kalırsa artık…

14 Eylül 2021

 

Sonraki Gönderi
Kadınlar ve sanat

Kadınlar ve sanat

Kategoriler

Çukurova Kitap Fuarı’ndan İzlenimler

Kamuoyuna açıklama

15. Çukurova Kitap Fuarı

Yılmaz Güney bizimle!

103. sayımız çıktı

Güney Sayı 103

Mağdurların anılarını canlı tutma mücadelesi

Eskişehir

102. sayımız çıktı

Güney Sayı 102

Ayvalık/Balıkesir

Kocaeli/Gebze

İsviçre satış noktaları

Avusturya satış noktaları

Almanya satış noktaları

101. sayımız çıktı

Güney Sayı 101

Bir bildirge denemesi: Devrimci Gerçekçilik

Süleyman Özdemir

Davet: Yılmaz Güney’i anıyoruz!

DAVET

100. sayımız çıktı!

Güney Sayı 100

Politik tutsaklar ve “hapishane edebiyatı”

Yusuf’suz bir yıl!

“Tutsak Kitapları Sergisi” İzleyicisiyle Buluştu

14 Şubat Dünya Öykü Gününe binaen

Vazgeçmiyoruz ahparig!

99’cu sayımız çıktı!

Güney’den dayanışma çağrısı

İnstagram

  • DOĞUMUNUN 86. YILINDA “HALKIN SANATÇISI HALKIN SAVAŞÇISI”
YILMAZ GÜNEY BİZİMLE ETKİNLİĞİNDE BULUŞALIM
2 Nisan Pazar günü saat  14.00 te  Cemil Candaş Kent Kültür Merkezinde buluşalım.
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
İletişim: 0541 801 35 02/0533 501 64 62
Giriş ücretsizdir
  • Çukurova Kitap Fuarından İzlenimler
Bir kitap fuarı etkinliğini daha geride bıraktık. Çukurova’nın bahar aylarını aratmayan güneşli dokuz gün boyunca iyi yönleri ile hatırlanabilecek bir fuar olduğunu söylemek yanıltmaz bizi. Bu kadar ilgiyi başlarda beklemiyorduk. Hayat pahalılığının olumsuz koşulları altında, enflasyondan en çok zam gören kalemlerden kitapların  temel ihtiyaçlar listesinde en sonda olabileceği ilk aklımıza gelen olmuştu: Tabi bu olgu yaşadığımız toplumun henüz değişmeyen özelliklerinden biri olmaya devam ediyor.  Fakat yinede tüm bu yoksulluğa rağmen, kitaba para ayıran önemli bir okur kitlesi de vardı. Her ne kadar burç kitapları ve kişisel gelişim üzerine yazılı kitaplar ilgisinden değer kaybetmese de ve kitap olsun çamurdan olsun diyenler dışında Çukurova’nın iyi bir okur çevresine sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Fuar boyunca, dergimizin standına da ilgi büyüktü. Güney’in yeni ve bir kısım eski sayılarını, İnter ve Dönüşüm Yayınlarının çeşitli kitaplarını standımızda bulundurmuştuk. Fuarda Marksist-Leninist külliyatı bulunduran tek standın bizde olması bir eksiklik olduğu kadar, ilginin sebebi de olduğu söylenebilir. Bizi şaşırtan ise kitaplarımıza ve dergimize duyulan ilginin 14-17 yaş aralığındaki gençlerin oluşturmasıydı. Bu yaş grubu için herhangi bir kuşak tespiti yapmak güç. Yaşlara göre kategori belirlemek yeni moda olsa da bu gençlik başka türlü ilerliyor diyebiliriz, hem de bize hiçte uzak olmayan bir ilerleme. Belki bunu yaşadığımız iki örnekle açıklamak düşüncemizi haklı çıkaracaktır. İlki, henüz 15 yaşında genç bir kız, oldukça zarif ve iyi giyimli; bu haliyle orta halli, kültürlü bir ailenin çocuğu olduğu kesin. Ama bizim açımızdan şaşırtıcı olan bu kızın merakı: “Demokratik devrim mi? Sosyalist devrim mi?” bu konu ilgisini çekiyormuş ve araştırma yapmak istiyormuş. Biz kendisine yaşı için ağır bir araştırma kitabı olduğunu söylemek isterken, babası – bu tür siyasi kitaplara çok ilgisi var, sürekli okuyor, bu konular ona yabancı değil- dedi. Tabi biz şaşırıyoruz. Bir diğer örnek ise Kollontai’nin kitabını gören 15 yada 16 yaşlarında genç bir erkek...(Devamı için: https://guneykultursanat.org/cukurova-kitap-fuarindan-izlenimler/)
  • 15. Çukurova Kitap Fuarı
  • SENİNLEYİZ AHPARİG! 
"Sabahın bir sahibi var
Sorarlar bir gün sorarlar"
16 yıl önce 19 Ocak
  • Şair, yazar Şerif Kaya imzalı kitaplarını sizlerle paylaşıyor. Okurlarımızı bekliyoruz.
Tarih: 20, 21 Ocak
Yer: Tüyap Adana Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi
Salon:1 Stand: 711E
  • Yazar Mehmet Ali Güner imzalı kitaplarını sizlerle paylaşıyor. Okurlarımızı bekliyoruz.
Tarih: 19 Ocak Perşembe
Yer: Tüyap Adana Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi
Salon:1 Stand: 711E
  • Güneyden
  • Güney Kitaplığı
  • İçindekiler
  • Haber
  • Karikatür
  • Kitap
  • Makale
  • Öykü/Hikaye
  • Resim/Fotoğraf
  • Röportaj
  • Satış Noktaları
  • Şiir
  • Sinema
  • Tiyatro
  • Dosyalar

© 2021 Güney Dergisi

Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında

© 2021 Güney Dergisi

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In
Güney Size en son haberler ve güncellemeler için bildirimler göstermek istiyoruz.
Reddet
Bildirimlere İzin Ver