Hasan ERKUL
avunmak için cıvayı seyrediyorum
civanın gerilimini seyrediyorum
civanın isyanını seyrediyorum
ele avuca sığmaz bir şey
aynı içim gibi…
binlerce örüp binlerce söküyorum
gecelerim bile benim değil
beynimi deliyor aciliyet!
* *
hepimize ait olandan
kendisi için almıştı,
yetinmedi
her birimize ait olanlardan da aldı,
bir üç beş demedi
ne fark eder demedi
vatanları bile almayı, hak saydı!
aşkı ölü varlıklaraymış…
saklarım sandı
sömürgenlik,
ruhları da çalar
ruhunu da satar…
suçuyla yansın sömürgen!
* *
acımızın
umudumuzun
kinimizin unutmayanı
ellerimizin belleği
gözbebeğimizin belleği
kardeşlik kardeşim
emek kardeşim
isyan kardeşim
kahrımıza sığınmayalım
esiri olmayalım hıncımızın
ezilmenin, sömürünün kutsal bayrağı yok
eşitlik hepimiz için
* *
bıçağı körlemeli
baltaları gömmeliyiz
ya ellerimiz
bizi hâkir görenleri
bizi aşağılık sayanları
boğmayalım diye
saklayalım ellerimizi
kan kardeşim
süt kardeşim
kavga kardeşim
parmaklarımızın onunu da kessek, faydasız!
ruhumuzu emen
kuzu postuna bürünen
onlardır!
* *
bazen boynu bükük
bazen tomur tomur
bazen çağırır gibi
bazen alev alev
bazen sararmış bir yaprak
bazen bir gonca…
bu hercümerç neyin nesi
niçin ayaklar altında insanlık
niçin bıçaklıyoruz benliğimizi
nice karanlıklar
nice parlak şeyler
nice büyüler serptiler
varlığımızla bilin
adsızlığımızla bilin
nefesimizle bilin
enginliğimiz, şeytanı da yakar
sömürgeni de!
* *
ayaklarımızı, kollarımızı kessinler
kemiklerimizi çakallarına versinler
lime lime etsinler
halimizden korkar afet
halimizden korkar azrail
yine insan
yine insan diye gezeriz, asasız!
kan kardeşim
süt kardeşim
aşk kardeşim
nasılsa sırası gelir herşeyin
daha iyisini yapmalıyız
* *
bin sekiz yüz lerin başlarında
makineleri kırdığımızda
adımız ludist’ti ingiltere’de
onların elindeyse,
araçsal ve yapısal kutsanmış bir özne,
toplumsallığına sığındığımız baskıcı bir yük,
henüz kıramadığımız ama gıcırtılarından bildiğimiz
tarihsel bir makineydi devlet!
* *
barikatlarda
ayaklanmalarda
halk savaşlarında sınandık
kırmayı ve kurmayı
ittifaklarla, cephelerle, meclislerle sağladık
mahalle mahalle
fabrika fabrika çoğalttık kendimizi
ev ev, sokak sokak dövüştük
yenmek için onları
ürettik…
ürettik!..
hayatımızı, ömrümüzü sunduk
öldük öldürdük birbirimizi…
yaşam kaynağı saydık ölü emeği
inanılmaz ölüştük!
geleceği kazanmak için
üretirken üretmeye yenildik…
ne kahırlı bir gülmüş
can pahasına yaratmak
* *
birbirini kıskanmayan binlerce renk olsak
mutluluğu avuç avuç sunsak birbirimize
barış sayılsak
kötülükleri yel alsa
iyilikler dünyadan duyulsa
ne çare!
anayurtlarımıza girilmiş
kardeşlik tarihimiz küllere gömülmüş
beynimizi çalmışlar
irademiz paramparça
* *
onların kâr’ı için
karın tokluğumuzdan ucuza
satmaya satıyoruz emeğimizi
sermayeleri yetmediğinden değil
azalan kâr’lardan dolayı
girişkenlikleri yok gibi…
* *
can kardeşim
süt kardeşim
hak kardeşim
emekgücümüzü satın alıyorlarmış ya
daha ne istiyor muşuz
işçi kardeşim
işsiz kardeşim
isyan kardeşim
mülksüzleştirilmeye mülksüzleştiriliyoruz
emekgücümüzün daha azını
gittikçe daha az ödeyerek
satın alırlar ancak
canlı emeği basbayağı robotlaştırmayı
cansız şeylerden ideal robotlar yapmayı
hele bir halledelim diye düşünüyorlar
o zaman neyin maliyeti ucuzsa
onu alırlar elbette
* *
alemin sahibi şimdilik onlar
tüketin diyorlar
durmadan tüketmeliymişiz
beklentileri kadar tüketemiyoruz diye
kızıyorlar bize!
hesap basit
paysızlığımıza düşen hak
karınca kararınca bile yetmiyor
verdikleri kadarınca tüketebiliriz
bunalımın sebebi sömürgenlikleri
sömürgenliğinden kim vazgeçmiş, kim!
bunak olalım istiyorlar…
* *
süt kardeşim
kardeşlik kardeşim
vicdan kardeşim
ejderha bir zaman, eziyor her şeyi
örsle çekiç arasında kıvranıyor insanlık…
yer gök şiddet olmuş
yakıcı yıkımlar sarmış dört yanı
ne kadar küçüğüm
ne kadar naif
naifliğimizde bin bir enerji
naifliğimizde bin bir vicdan
doğadan
topraktan
üretim araçlarımızdan
bu kahredici ve yaratıcı mülksüzlüğümüzden
kendi kendimizden
daha ne kadar sökebilirler bizi…
sonsuz kıvrımlardan sağılır bilinç
* *
duymamak için çığlığımızı
en gösterişli
en yoksul fanuslara sığınıyor yaşam
kendine karşı kendini örüyor kader
yıkıcı ve yapıcı olan ilahlığımızı
kimse alamaz bizden
zincirlerimiz bile hâla bizim!
* *
dünya sanki taşlaşmış
dünya sanki kaynayan buz
tuz ağlasam
gözyaşım damlasa buza
neo-külâhlılarda laf çuvalla
aciz sayıyorlar bizi
kan kardeşim
işçi kardeşim
işsiz kardeşim
neo-liberalizm denen fırlatma
neolitik modernizimmiş
vandal olan
barbar olan onlardır
* *
bu sirenler
bu düdükler
bu ziller
evrenin gümbürtüsü
içimdeki her şey;
yıkacak ve kuracak şeylerimiz olmalı
yepyeni şeylerimiz olmalı diyor, spartaküs bile
arenaları onların olsun
savaşları onları yaksın
onların mahşeri biziz
kaosa kalmaz hesabımız
* *
senaryodaki alemi kurtarma rolüyle tatmin olan
kahraman dünyalım!
tanrılar henüz yokken
bir günah işlemiş olmalıyız
çok günah işlemiş olmalıyız
ipler, karanlığın elindeyse
ipler, karanlığın ağıysa
ve razıysak olan bitenden
kitle kültürü, mesut ve mutludur bundan
sanallığa aşık,
sanallığın gönüllü kurbanı gibisin
daha çok sömürülesin diye
inanılmaz hızlanıyormuş hayat
binlerce örüp binlerce söküyorsun
gecelerin bile senin değil
kahraman dünyalım!
ipsiz oynamaz kuklalar
kuklacıyı biraz da üzsek hani!
* *
süt kardeşim
kan kardeşim
emekçi kardeşim
korkaklığın var gibi
korkaklığın yok gibi
vicdanlısın yine de
kırbaç gibi anlamazlığın yok mu
sanki ölüm sağırlığı
binlerce çağ arasından
kim yükseltecek masumiyeti
kim yükseltecek bilebilmeyi
bilebilmeye ermek için
oluştan gelen dalgalar gibi
güneş salkımlarından şarap sağmalıyız
teslim olmalıyız masumiyete
tek tesellimiz masumiyet!
* *
kan kardeşim
süt kardeşim
zaman kardeşim
saçıla kavuşa bilenen
saçıla kavuşa bileyen
ferah salınımları özlüyoruz
kendini yivleyen
kendinde yuvalanan
girdap bakışların yok mu
kendi yalnızlığını yaracak
bin bir ağızlı bir bıçakmış meğer…
* *
avunmak için cıvayı seyrediyorum
civanın gerilimini seyrediyorum
ele avuca sığmaz ağır bir şey
aynı içim gibi;
jiletle kazıyalım karanlığı
tenimize
yüreğimize
nefesimize
beynimize sinmiş ne varsa
tırnaklarımıza sinmiş ne varsa
kazıyalım bir bir
bin bir aynalı,
bin bir kanatlı,
bin bir yolculuktan geliyoruz…
aynen alem gibiyim
geleceğimde nice isyan ve evrim saklı
ele avuca sığmaz her şeyim ben!
* *
dalgaları pışpışlayan havayı
balıklara ninni söyleyen suyu düşünmeliyiz
dünyanın döndüğünü kanıtlayınca
nasıl sevindiyse kopernik
öyle sevinmeliyiz
süt kardeşim
kan kardeşim
kardeşlik kardeşim
boşluğa konan kuşlar gibi
gülüşün birbirinizle
* *
dudağımda nisan damlaları
ardımda on beş, on altı haziranlar
gençlikten sözcükler çalıyorum
kardeşlik kardeşim
isyan kardeşim
kurmay kardeşim
bedenimiz sığmıyor kefenlere
bedenimiz sığmıyor evrimlere
şiirler yazıyorum, yetmiyor!
balıklaşıyorum
denizleşiyorum
ufuk çizgisi oluyorum
ruhumuzu, mutluluğumuzu
devrimlere katmalı diyorum
beynimi deliyor aciliyet!
Şubat-Mart 2010
İstanbul