Öyle bir ülkede yaşıyoruz, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki intihara adım adım yaklaşan bir halkın savunuculuğunu yapmak boynunda urgan ile dolanmayı göze almak gerektiğini öğretiyor bizlere Güney dergisi son sayısında ne diyordu ! hatırlayalım Kürt çocuklarının Türk devleti tarafından yaşadığı ve yaşatılan dramlara biraz olsun ışık tutmaya çalışmıştı.
Bu dram değildir aslında dram sözcüğünü yumuşatarak kullandım aslında son sayıyı okuyan okur bilecek ve görecektir ki bu sistematik bir milliyetçilik politikasıdır. O kadar çelişkili bir (demokrasi) safsatası içinde yaşamaktayız ki egemen sınıfların oluşturduğu ve kurumsallaştırdığı mevcut sistemde kendi toplumunu ki bunun Kürt veya Türk ayrımını da ortadan kaldırarak bakmamız gerekir eğer sisteme karşı bir tavır vb. direniş oluşuyorsa durum derhal ortadan kaldırılmalı mantığı üzerinden gelinen nokta açıkça ortadadır, bir yanım üzgün ama bir yanım ve bir ses kulağıma bir şeyler fısıldıyor. Gerçekleri savunmak bazen boynunda urgan sokak sokak dolaştırılmaktır da. Güney dergisi de bunu göze almış ve boynunda urgan sokak sokak dolaşmaya sevdalı. Düşünün… sevgili hangi çağda sevdalısı için neleri göze almamış ki ! işte gerçeğin aynasında bu gibi durumlar olacaktır ve bunlar olmak zorundadır. Kültür sanat alanında sanatçı ve sanat kavramının savunuculuğunun liberal liboşlara kaldığı günümüzde egemenlere kendini yaftalayan bir çorbanın içinde sanatçı ve sanat kavramlarını ters düz eden insancıkların prim yaptığı bu ülkede doğruları ve toplumsal sanatı devrimci sanatı savunanlar her zaman baskı görecektir bu geçmişte de böyle idi ve tarih tekerrür edebilir ki bu çok doğaldır. İşte Güney bu tavrından ötürü baskı görmektedir. Önemli olan doğruları savunanların gelinen noktada seslerinin tamamen kısılmasına göz yummamamız gerektiğidir, bu bana 1930’lu yılların Almanyasını anımsatıyor peki bu yol nereye gidiyor ? Kültür sanat alanının yeterince örselenerek kısırlaştırıldığı bir dönemde Güney dergisi gibi bu alanda kadrolu ve nitelikli yayın yapan ilkeli dergilerinde sayısı bir elin parmaklarını geçemeyecek noktaya ulaştı. Demokrasi diye diye tam tersi bir yöne doğru gittiğimiz çok açıktır ancak şu da çok açıktır ki Güney dergisi ve bu düzeyde ki diğer kurumlar okura gerçek demokrasinin nasıl bir şey olduğunu ve kültür sanat alanında ki toplumsal gerçekliğin sanatta ki toplumsal yanını bir bütün halinde aktarabilecek baş ucu yayınlardan bir tanesidir. Özcesi belki çok insan önemsemeye bilir ancak sesimizi duyan duyarlı insanlar bu çığlığın tanıklığını yapabilirler işte bu yüzden Güneye sahip çıkmak başta sanatçı ve yazarların boynunun borcudur her aydın ve demokrat birey bu sorumluluk ile yaşanan mevcut sansüre kocaman bir DUR ! demelidir.
DİRENÇ KÖSE