İzleyici gitti, “Duvar”ı gördü ve yorumladı… “Değişen birşey yok!”
“Duvar” Filmi Üzerine Yapılan Bir Anket İçin Sorular
GÜNEY Kültür Sanat Edebiyat Dergisi, Yılmaz Güney’in “DUVAR” filmi üzerine bir anket yaptı. Bu ankette sorduğumuz sorular şöyleydi:
1- İsminiz?/(İsterseniz) Yaşınız? Mesleğiniz? Cinsiyetiniz?
2- “Duvar” filmini daha önce izlemiş miydiniz? Nerede? (video, sinema, tv vb.)
3- “Duvar” filmi sizde nasıl bir etki bıraktı?
4- Filmde hangi beklentiyle girdiniz, beklentilerinizi karşıladı mı, karşılamadıysa neden?
5- Filmde geçen olaylarla günümüz arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
6- Daha önce hangi Yılmaz Güney filmini izleme imkânı buldunuz? Nerede?
7- En çok sevdiğiniz filmi hangisidir?
8- Somut olarak “Duvar” filmi, genel olarak Yılmaz Güney sineması sizce siyasi midir?
9- “Duvar” filminin ve diğer Yılmaz Güney filmlerinin yıllarca kendi ülkesinde yasaklanmış olmasını veya sinemalarda gösterilmemiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
10- Türkiye’de Yılmaz Güney sinemasına yakın gördüğünüz bir başka sinemacı var mıdır? Eğer yoksa, Yılmaz Güney’in farkı sizce nedir?
11- GÜNEY Kültür-Sanat-Edebiyat dergisini daha önce hiç okudunuz mu, okuduysanız nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yol ve Sürü’den sonra Duvar da nihayet Ekim ayında Türkiye sinemalarında start aldı. Yapımının üzerinden 17 yıl geçtikten sonra Duvar filmi kendi ülkesinde ilk kez Ekim 2000’de sinemalarda gösterime girme şansına kavuştu. Bugün 17 yaşında olup bu filmi izlemeye gidenler filmin oluştuğu zamanda henüz yeni doğmuşlardı.
Yıllarını hapishanelerde geçiren Yılmaz Güney ilk kez bu filmiyle kamerasını tümden cezaevi içerisine çevirdi, günümüze kadar fazla değişmeyen cezaevi gerçeğini, özellikle ezilenler içinde en savunmasız durumda olan çocuk mahkumlar şahsında, ama sadece onlarla da sınırlı değil, devrimci, adli ve kadın tutsaklar şahsında da şiirsel-dramatik sanatsal diliyle, tüm acı gerçekliğiyle gözler önüne serdi. Kuşkusuz burada anlatılan sadece faşizmin değil bir bütün olarak sömürücü kapitalist sistemin cezaevi gerçeğiydi. Bu, Duvar’ın bir Sürü veya Yol kadar uluslararası planda ödüllendirilmemesinin önemli nedenlerinden biriydi.
Duvar filmi, getirilen tüm eleştirilere rağmen, sömürü düzeninin barbar yüzünün en gizli kalan ve fakat en açık uygulandığı cezaevleri üzerine dikilmiş bir anıt ve Yılmaz Güney sinemasının en başarılı örneklerinden, şaheserlerinden biridir. Bu tespit, bu filmin çevrildiği zor koşullar ve iki profesyonel sinema oyuncusu (Tuncel Kurtiz ve Ayşa Emel Mesçi) dışta tutulursa, tamamen amatör oyuncularla çevrilmiş olması gözönünde bulundurulduğunda, daha da büyük önem kazanıyor.
Getirilen eleştirilerden biri, filmin kaba gerçekçi olduğu, filmde çok küfürün ve çok açık sahnelerin yer aldığı yönündedir (yaptığımız ankete katılan bir bayan bundan rahatsız olduğunu belirtiyor). Diğer bir eleştiri ise, filmin çok acılı-hüzünlü olduğu ve dolayısıyla karamsar olduğu yönündedir. Her iki tespitte de kuşkusuz doğruluk payı vardır. Ancak burada tartışılması gereken, filmde anlatılanın gerçeği yansıtıp yansıtmadığı ve bu ‘kaba’ gerçeklerin filmde gösterilmesinin filmin sanatsal dilini zayıflatıp zayıflatmadığıdır.
Gerçekten de filmde yüzkızartıcı ve abartılmış gibi gelen kaba ve açık küfürler yer almaktadır. Bunlar yer yer vurgulanarak tekrarlanırlar. Burada, “evet bu küfürler gerçek hayatta fazlasıyla var, fakat filmde bu şekliyle kullanılması çok rahatsız edici” diye bir eleştiri getirilebilir. Açık sahneler için de öyle. Ancak bu sahnelerle amaçlanan da zaten tam da bu değil mi?! Seyirci gerçek hayatın ‘ayıplarıyla’, ’kabalıklarıyla’ yüzleştirilerek rahatsız edilmek isteniyor. Bu bir yöntemdir ve tepkilere bakıldığında, Yılmaz Güney’in bunda başarılı olduğu görülür. Yılmaz Güney acı gerçekler karşısında açıkça “isyan edin” demiyor, ama gösterdikleriyle isyan ettiriyor. Evet, filmde çok acı var, çok hüzün var, çok çaresizlik ve çözümsüzlük var. Ama film seyirciyi, boğazını düğümleyen bir melankolik hava içinde boğmuyor, tam tersine gösterilen gerçekler karşısında; “Bu kadar da yeter!” diye öfkelendirerek isyan ettiriyor.
Yılmaz Güney filmlerinde ütopik olanı değil, tipik olanı yansıtıyor. Özellikle son filmlerinde toplumsal çözüm yollarını da göstermesine karşın, bunların toplum içinde, geniş kitleler nezdinde oynadığı rolü abartmadan, gerçek durum ne ise, toplumun içinde bulunduğu durumda tipik olan ne ise öyle gösteriyor. Devrimciler olumlu tiplemeler olarak gösteriliyor fakat görmek istediğimiz gibi değil, oldukları gibi… Yılmaz Güney yaşasaydı ve devrimcileri ve sanayi işçilerini konu alan filmler çekseydi, hiç kuşku yok ki yine onları hayallerde olduğu gibi değil, gerçek yaşamda oldukları gibi, yani bütün hataları ve erdemleriyle yaşayan insanlar gibi gösterecekti.
Biz Güney dergisi olarak Ekim ayında Duvar filmi gösterime girdikten sonra seyircilerin, ama özellikle de genç seyircilerin (ki gerçekten de filme girenlerin büyük bölümü gençlerden oluşuyordu!) tepkisini öğrenmek için Beyoğlu Sineması’nda iki ayrı günde anket düzenledik. Bizim gittiğimiz günlerde (Çarşamba ve Pazar) sinema salonu dolu doluydu. Bizi yüreklendiren bu olgu da gösteriyor ki, yeni yetişen genç nesiller Yılmaz Güney’le buluşmaya devam ediyor.
Yaptığımız anketin sonuçlarını burada okurlarımızla paylaşmak istiyoruz.
Ankete katılmalarını istediğimiz toplam yüz kişiden 53’ü formlarımızı doldurup geri vermiştir. Bunlardan 27’si erkek ve 20’si kadındır (diğerleri belirtmemiştir), yani hemen hemen yarı yarıya. Yaş gruplarına göre durum şöyledir: 18-25 yaşları arasındakilerin sayısı 23; 26-30 yaşları arasındakilerin sayısı 12; 31-35 arası 6 kişi ve 36 ve yukarısı 4 kişidir (diğerleri belirtmemiştir). Yaş gruplarını eğer 30’a kadar ve 30’un üzeri diye ikiye bölersek ve 30’a kadar olanları genç diye adlandırırsak, çıkan sonuç şöyle: 30 yaşına kadar olanların sayısı 35, 30 yaşın üzerindekilerin sayısı ise 10’dur. Yani gençler ağırlıktadır. Mesleklere göre durum şöyledir: 17 öğrenci, 13 işçi, 5 mühendis, 3 öğretmen, 2 avukat, 2 memur, 1 emekli, 1 müdür, 1 arkeolog/gazeteci, 1 işadamı (diğerleri belirtmemişlerdir). Burada da açıkça öğrencilerin ve işçilerin ağırlıkta olduğu görülüyor. Duvar filmini ilk kez izleyenlerin sayısı 35, daha önce TV’de izleyenlerin sayısı 10, videoda izleyenlerin sayısı 3 ve sinemada izleyenlerin sayısı 2’dir. Yani ezici çoğunluk Duvar filmini ilk defa izleme şansını buluyor.
Diğer sorularımıza verilen cevapları burada olduğu gibi vermek sayfaları alırdı, bu nedenle benzeşen kimi cevapları özetleyerek, diğerlerini de örnekleyerek aktarmak istiyoruz.
Filmin nasıl bir etki bıraktığı sorusuna verilen cevapların bir kısmı şöyledir: “Yürekler acısı bir gerçek!” (Funda, 20, öğrenci). “Oldukça etkilendim, çarpıcı görüntüler, daha önce görmediğim sahneler.” (Canan, 28, istatistikçi). “Yaşadığım ülkede 20 senedir hemen hiçbir şeyin insan hakları yönünde değişmediğini dehşetle izledim!” (Enis, iktisatçı). “Hayatın gerçekliğiyle bir kez daha yüzyüze getirdi.” (Arzu, 23, banka ve sigortacı). “Faşist diktatörlüğün sadece devrimcilere değil, toplumun bütün kesimlerine gösterdiği baskı aynı.” (Barış, 18, öğrenci). “Faşist bir zihniyetin içyüzünü gördüm.” (İhsan, 24, öğrenci). “Öfke!” (27, iktisatçı, bayan). “Duymuş olduğum zulmün peyazperdeye uygun uslupla yansıtılmasıdır.” (Bawer, 26, öğrenci). “Nefret, tepki. Aslına bakarsanız bağırmak istiyorum!” (Hakan, 20, öğrenci). “Gerçekleri yansıtan güzel bir film.” (Selahattin, 25, öğrenci). “Üzücü.” (Girgin, 22, tezgahtar). “Hayatın olumsuzluklarını çok güzel bir şekilde yansıtmış. Yılmaz Güney’in imzası zaten filmin kalitesidir…Mücadeleye devam diyor.” (Zeynep, 30, memur). “İnsanlığımdan utandım.” (Ayşe). “Çok gerçek! Çok güzel!” (Cafer, 38, işçi). “Müthiş!” (Melike, 19, öğrenci). “Bu ülkenin ne durumda! olduğunu bir kere daha hatırlattı. Bir kere daha bu ülkeye lanet ettirdi.” (Gaye, 18, öğrenci). “Yürek ve beyin sancısı…” (Emel, 20, öğrenci). “80’li yıllarda yapılmış bir film ve hala Türkiye’de bu gerçeklerle yaşadığımız için koltukta gerilerek izledik. Zevkle diyemiyoruz
, acı gerçekler zevkle yaşanmıyor, fakat film çok iyi.” (Saniye, Gülten, Mürüvet; muhasebeci, kuaför, bilgisayar operatör.). “Hüzün.” (Veli, 35, mühendis). “Özgürlük.” (Veysel, 26, textilci). “Türkiye’deki cezaevi gerçeğiyle karşılaştım ve çok etkilendim. Cezaevlerinde hala katliamlar yapılıyor, operasyonlar düzenlenip insanlar öldürülüyor.” (Tümer, 19, öğrenci). “İlk kez gerçek anlamda bir Yılmaz Güney filmi izliyorum denilebilir…’Hüzün gerçeklerin izdüşümüdür’.” (Nazan, 19, çocuk gelişimi öğretmeni). “Zamanın gerçeklerini bir anlamda yansıtmış. İçinde abartı da var. Daha somut çözümler getirilebilirdi. Yine de her türlü zorluklara, baskılara karşı çok büyük emek karşılığında çok güzel bir yapıt olmuş. Her zaman aklımda kalabilecek derin izler bıraktı.” (Serkan, 20, öğrenci). “Çok beğendim, çok etkilendim ve çok düşündürücü buldum.” (Erol, 55, kimya müh.). “Kaba gerçekçilik var.” (29, avukat, bayan). “İzlediğim en güzel film.” (Aysel, 18, muhasebe). “Öncelikle yaşanan cezaevi yaşamıyla birebir örtüştüğünü söyleyebilirim, bu açıdan bir belgesel sayılabilir.” (33, arkeolog-gazeteci). “Mükemmel.” (Aydın, 24, öğrenci). “Dürüst, duyarlı, onurlu bir yönetmen.” (30, avukat, bayan). “Çarpıcı.” (…). “İlk kez bir Yılmaz Güney filmi izledim, beğendim.” (Ceylan, 19, öğrenci). “Daha ajit-prop bir film bekliyordum (önyargısal olarak), fakat insan unsuruna yapılan vurgudan etkilendim.” (Seçkin, 20, öğrenci). “Çok derin etkiler bıraktı. Mükemmel bir film. Kamera arkasında Yılmaz Güney’in olması ayrı bir hava veriyor.” (Güntekin, 28, özel sektörde müdür). “Korkutucu. Televizyonda doğum sahnesini izlediğimde uzun süre etkisinden kurtulamadım. Beğenmedim. Oyuncular çok yapmacık.” (25, bayan). “Tamamen insanlıkdışı gerçekçi. Bence oradaki gardiyanlar mahkum olmalı.” (Metehan, 29, ofis çalışanı).
Diğer anket sorularının sonuçları kısaca şöyle:
“Daha önce hangi Yılmaz Güney filmini izlediniz?”:
Yol (31 kişi); Sürü (18 kişi); Umut (15 kişi); Arkadaş (13 kişi); Baba (8 kişi).
“Yılmaz Güney’in en çok sevdiğiniz filmi hangisidir?”:
Yol (13 kişi); Duvar (12 kişi); Sürü (10 kişi); Umut (6 kişi); Arkadaş (4 kişi); Baba (4 kişi).
“Duvar filmi sizce siyasi midir?”:
Evet (26 kişi); Hayır (17 kişi). (Hayır diyenlerin çoğu, “toplumsal” veya “hayatın ta kendisi” gibi cevaplar vermişlerdir.)
“Yılmaz Güney sinemasına yakın gördüğünüz sinemacı var mıdır?”:
Hayır (52 kişi); Evet (1 kişi: Halil Ergün, Berhan fiimşek).
“Yılmaz Güney’in farkı nedir?” sorusuna verilen cevapların bazıları şöyle: “Tabuları aşarak işlediği temayı cesurca aktarabilmesidir.” (Bawer, 26, öğrenci). “Olaylara bakış açısı gerçekçi.” (27, iktisatçı). “O halkın içinden çıkarak yaşananları bütün çıplaklığıyla anlattı.” (Barış, 18, öğrenci). “Onun gibi birinin daha olmaması.” (Arzu, 23, bankacı ve sigortacı). “Gözlemler.” (Canan, 28, istatikçi). “Aktarımdan kaynaklanan bir elektrik.” (Funda, 20, öğrenci). “Önce insan sevgisi, toplumcu ve sosyalist yaklaşımı, üstün sinema diliyle etkileyiciliği.” (Erol, 55, müh.). “Harika bir insan.” (Selahattin, 25, öğrenci). “Gerçekçi ve dürüst olması.” (Girgin, 22, tezgahtar). “Sisteme yamanmayı değil muhalif olmayı tercih etmesi.” (Zeynep, 30, memur). “Yılmaz Güney tartışılmaz, yeri dolmaz.” (38, işçi). “Yürekliliği, çifte ezilmişliği.” (Yener, 52, emekli). “Yılmaz Güney’den daha iyisi yok.” (…). “Çarpıcı gerçekçiliği.” (Melike, 19, öğrenci). “Tek kelime ile ondan cesuru yok.” (Harbi, 26, öğrenci). “Tektir.” (Veysel, 26, tekstilci). “Gözlem gücü ve bunu dile getirme cesareti.” (33, arkeolog). “Diğerleri gibi kendini baştan sansürlemiyor, cesur bence.” (Oktay, 23, inşaat işçisi). “O farklı, büyülü.” (…). “Toplumsal sıkıntıları herhangi bir ekonomik kaygı duymaksızın olduğu gibi yansıttı.” (Zafer, 42, emekli). “Yılmaz Güney tamamiyle farklı bir insan ve büyük bir sanatçı.” (Cantekin, 28, özel sektörde müdür). “Yanlışları korkmadan filme aktarabilmesi.” (25, bayan).
“Filmde geçen olaylarla günümüzde yaşananlar arasında nasıl bir bağ kuruyursunuz?” sorusuna ankete katılanların hemen hepsi “Değişen birşey yok!” yanıtını vermişlerdir.
“Yılmaz Güney filmlerinin yıllarca kendi ülkesinde yasaklanmış olmasını ve sinemalarda gösterilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?” (Aynı soruya benzer cevap verenleri toparladık):
“Korkaklık.” (Hakan, İhsan, Arif, Gaye, Ayşe); “Cahillik.” (Cantekin); “Yanlış, kötü.” (Ceylan, Aydın); “Kesinlikle kınanmalı.” (Arzu, Canan); “50 yıllık yönetim anlayışı.” (Zafer); “Malum.” (…); “Türkiye gerçeklerinde ‘normal’, bana göre komik.” (…); “Gayet doğal.” (Ozan); “Türkiye’nin klasik ayıbı.” (Oktay, Saniye, Gülten, Mürüvet, Özgür); “Utanç verici.” (Rıdvan); “Skandal, faşizmin uygulanması.” (Veli); “Sanatsal anlamda büyük bir zaman kaybı.” (Emel); “Bazılarının çıkarlarına aykırı olduğundan.” (Harbi); “İlkelce bir şey.” (Melike); “Antidemokratik.” (…); “Gerçeklerden kaçış, inkâr.” (Yener); “Artniyetli, inkârcı ve baskıcı zihniyet, kınıyorum.” (…); “Yılmaz Güney’e ve muhalif sanata karşı olan tahammülsüzlük.” (Zeynep); “Çağdışı.” (Girgin); “Faşizmin egemenliği.” (Erol); “Gerçeklerin üstünü örtmek isteyen bir örtü.” (Funda); “Tipik faşist kafası.” (Arzu).
“Güney Dergisi’ni önceden okumuş muydunuz?” sorumuza 24 kişi “Hayır” cevabını vermiş. Okumuş olanların değerlendirmeleri şöyle: “Okudum. Daha cesur yazılar yayınlanmalı.”; “Olumlu.” ; “Olumlu buluyorum.”; “İyi.” ; “Çok farklı değil, vasat diyebilirim.”; “Tek kelimeyle harika, mükemmelin üzerinde.”.
Kuşkusuz burada yaptığımız anket genelin tam bir resmini veremez, bunun için çok daha kapsamlı anketlere ihtiyaç var. Ancak bu anketten de elbette bir resim çıkarmak mümkün. Değerlendirmelerden anlaşıldığı gibi katılanların çoğu belli bir siyasi bilince sahip gençlerden oluşuyor. Yine bunların ezici çoğunluğu Duvar filmini ilk defa izleme fırsatı bulmuş ve çok beğenmişlerdir. Hepsinin Yılmaz Güney’de gördüğü fark onun gerçekleri cesurca dile getirmesidir. Yine ankete katılanların hemen hepsi filmde gösterilen gerçeklerin günümüzde de hala devam ettiğini belirtiyorlar.
En önemli sonuçlardan biri de, egemen güçlerin tüm susturma, unutturma, karalama girişimlerine rağmen, Yılmaz Güney’in büyük bir komünist sanatçı ve büyük bir kavgacı olarak, günümüzde hâlâ yaşamaya devam etmesi ve daha da önemlisi geleceğin temsilcisi genç kuşağın yüreğinde ve bilincinde yer etmesidir.
Yılmaz Güney ve onun eserleri ölümsüzdür. O, kendi deyimi olan “Halkın sanatçısı, halkın savaşçısı olmalıdır!” sözünü hakkıyla yerine getirmiştir.