BETON KUTU İÇİNDE BİR ÖLÜ
sokağa çıkamıyorum
gökyüzüne bakamıyorum
sırtımı toprağa yaslayamıyorum hani
her şey ne kadar yabancı
ne kadar da acı geliyor insana
bir çocuk gülüşü mesela dost muhabbeti
elime cebime atsam elim yanıyor
çıkarsam yürek dağlanıyor
bir uçurum gibi derin ve kimsesiz
seyahate gidemem
günü gün edemem
gülüp eğlenemem
geçtim bunları
iş bulamam
bulsam karşılığını alamam
böylesi avare dolaşamam
yani yaşamam insan olmam yasak
oysa ben emeğin çiçeklendiği her yerdeyim
su gibi çıplak ateş gibi yakıcı
görmezden gelinen gerçeğin efendisiyim
gün geceye bürünüp el ayak çekilince
nice dertler nice acılar çekmiş
kaldırım taşıyla dertleşiyorum
adımımı atamıyorum
kapıyı açamıyorum
beton kutu içinde bir ölüyüm
IŞIK
su
toprak gibi
buğday ve başak
bir mahkumun özgürlüğe yanışı gibi
özlüyorum seni
tut ki kapandı yolum
tut ki sevdana vuruldum
sana gelemiyorum bağışla beni
fırtınaya hudut çizemez
müptela tohumu zehirleyemez
çığın gelişine set çekemezler
bundandır aşkına inanışım sevgili
açıyor kapıları
yerle bir ediyor duvarları
uçuruyor vurgun kuşları güzelliğin
bir halkın mutluluğu gibi
düşlüyorum seni
işte bu yüzden sevgili
kör karanlık hücremde
ışığını bekliyorum