24 Nisan Pazar günü Güney Kültür Merkezi’nde, “1915’te ne oldu? Soykırımın nedenleri ve sonuçları” konulu bir panel yapıldı. Panelin konuşmacısı, Agos Gazetesi çalışanı/yazarı Pakrat Estukyan’dı.
Soykırımın 96. yıldönümünde yapılan panel, Ermeni halkının acılarını paylaşmak, 1915’te katledilen Ermenileri anmak için 1 dakikalık saygı duruşu ile başladı.
Pakrat Estukyan yaptığı konuşmada, şu noktalara değindi:
“Son birkaç yıldır bu konuda gelişen bir duyarlılık söz konusu.
Diaspora’da, Ermenistan’da bu duyarlılık devletin işi olarak görülüyor. Bu duyarlılığın önemi kavranmıyor.
Bu ülkede bir öğretilen/ezberletilen tarih, bir de gerçek tarih var.
1915’de yapılanlar ihtiyaç duyulduğunda yeniden tekrarlanıyor.
Bugün Doğu Anadolu olarak adlandırılan Ermeni Platosu’nda yaşayan Ermeniler başka yerden gelmediler. Bu topraklarda yaşıyorlardı.
Osmanlı İmparatorluğu bu toplumdan yararlandı. Ermenilere vergi, işgücü, zanaatkar olarak baktı. Uluslaşma sürecine kadar, yok etmeye yönelik çaba içinde olmadı. Osmanlı için önemli olan vergi idi. Vergi geldiği sürece sorun yoktu.
Uluslaşma sürecinde çözülme başladı. Milli unsur fark edildi. Milliyetçilik, milli devlet algısı gelişti. Milli unsuru fark eden sadece Ermeniler değildi. Jön Türkler de fark etti. Ermenilerde milli unsurun gelişmesine tahammül edemediler.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Türk algısı aşağılama ifadesi olarak kullanılıyordu. Osmanlı olmak, Osmanlı hanedanından olmak önde geliyordu.
Ulus devletin hazırlık aşamasında, Müslüman olmayanların yok edilmesi gündeme getirildi.
Müslüman olanlar ve olmayanlar ayrımı yapıldı. Müslüman olan halkların asimile yoluyla Türkleştirileceği düşünüldü. Müslüman olmayan halklara da soykırım uygulandı. Ermeniler yanında, Süryaniler, Ezidiler, Pontus Rumları soykırıma uğratıldı.
Müslüman olan halkları Türkleştirme politikası süreç içinde başarıya ulaştı. Kürtlerin de öyle olması bekleniyordu. Kürtler bu tertibi bozdu. Kürtler de bu politika başarıya ulaşmadı.
Tarihsel Ermenistan’da bu tür travmalar yer yer yaşanmıştır. İşgaller, seferler, yıkımlar olmuştur. Fakat Ermeniler ilk defa 1915’te vatan kaybettiler. Bu travma bugüne kadar onarılamadı.
Ermenilerde geriye bakış, yurt özlemi, yurt sevgisi, yurda bağlılık müthiştir. Bu özlem kuşaktan kuşağa geçiyor. Soykırımdan kurtulan bir kişinin torunu, dedesinin oturduğu evi, mahallesini, yerleşim alanını hiç görmediği halde, hiç gitmediği halde detaylı tarif edebiliyor.
Diaspora’da yaşayan Ermeniler, yaşadıkları ülkeleri bırakıp belki atalarının yaşadığı topraklarda yaşamak istemeyecektir. Devlet bu insanlara dedesinin, ninesinin doğduğu/yaşadığı şehrin isminin yer aldığı bir kimlik verse, bu kimliği taşıyanlardan vize istemese, bu insanlara istedikleri kadar gezme, kalma imkanı tanısa, bu belki yaşanılan travmayı giderecek, hafifletecektir.
Ermenilerin çok zengin olduğu efsanesi yaratıldı. Ötekileştirme bu efsane üzerine kuruldu. Ermeniler içinde zengin insanlar vardı. Fakat çoğu yoksuldu. Soykırım yoksul Ermenileri katletti. Aynı efsaneyi Nazilerde kullandı. Kürtleri de, Müslüman halkları da soykırımın suç ortağı yaptılar.
Ergenekon ile 1915 arasında hiçbir farklılık yok. Talat Paşa ne ise, Veli Küçük’te odur. Karadeniz’de Rumları vahşice katleden Topal Osman milli kahraman ilan edildi. Giresun’a heykeli dikildi.
1915’i yapan damar ve potansiyel güncelliğini muhafaza ediyor. Madımak’ta 1915 aklıma geliyor. Manisa Selendi’de 1915 aklıma geliyor.
Fazla umutlanma lüksümüz yok. Kolay sevinemiyorum. Yarın ne olacak kaygısı üzerimizde hep var.”
Tartışma bölümünde dinleyiciler Pakrat Estukyan’a çeşitli sorular sordular. Konu hakkında düşüncelerini ifade ettiler.
Pakrat Estukyan’a: Ermeni Platosu, tarihsel Ermenistan nerelerden oluşuyor? Soykırımda katledilenlerin gömüldüğü toplu mezarlar var mı? Müslüman olan halkların soykırımda sorumluluğu var mı? Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilerin durumu nasıldı? Diaspora’da yaşayan Ermenilerin talepleri var mı? vb. çeşitli sorular soruldu. Bu sorulara Pakrat Estukyan cevap verdi.
Tartışma bölümünde üzerinde yoğun olarak tartışılan bir nokta, Kürtlerin soykırımdan sorumlulukları olup olmadığı noktası idi.
Konuşan dinleyicilerin önemli bir bölümü şu düşünceyi savundu: soykırımın esas sorumluları/suçluları İttihat ve Terakki, Osmanlı devleti, Alman emperyalizmi, Osmanlı devletinin sürdürücüsü Kemalistler olsa da, Kürtlerin de –diğer Müslüman olan halkların da- Ermenilere uygulanan soykırımda sorumlulukları vardır. Ermenilerin geride bıraktığı malları yağmalanmış, kafilelere saldırılmış kadınlara tecavüz edilmiş, kız çocuklarına el konulmuştur. Osmanlı devleti tarafından örgütlenen Hamidiye Alayları soykırımda önemli bir rol üstlenmiştir. Bu alayların dışında çeşitli yerleşim alanlarında sivil halkta soykırıma katılmıştır. Bu olgu görülmeli, kabul edilmelidir. Soykırıma katılmayan, Ermenileri koruyan, yardım eden, saklayan insanlarda olmuş, yer yer çok olumlu örnekler de yaşanmıştır. Bu olumlu örnekler, olumsuz örnekler de yaşandığını, Kürt halkının bir bölümünün katliama katıldığı gerçeğini ortadan kaldırmamalıdır. Kendisi de katliamlara uğramış olan Kürt halkının, bu sorumluluğu kabul edilerek, Ermenilerden özür dilenmelidir.
Az sayıda dinleyici de şu düşünceyi savundu: Kürtlerin soykırımda kullanılması, onların da sorumlu oldukları anlamına gelmez. Esas sorumlu devlettir. Kürtlerin Ermenilerle bir sorunu yoktur. Hamidiye Alayları Kürtler ile eşitlenemez. Soykırımdan bir halkı sorumlu tutmak, Kürtlere mal etmek doğru değildir.
Konu hakkında çeşitli noktalarda tartışma yürütüldü. Fikirler dile getirildi.
Soykırımım tarihsel haksızlık olduğu, bu tarihi haksızlığın toplumsal gelişmeyi, sınıf mücadelesini etkilediği, tarihi haksızlığın düzeltilmesi için tavır geliştirmek gerektiği, Ermenilerin Batı Ermenistan’a dönme, yerleşme ve ayrılma hakkının savunulması gerektiği, yaşanılan travmanın ancak bu şekilde dindirilebileceği/giderilebileceği ortaya konuldu.
Halkların kendi tarihleri ile yüzleşmesi gerektiği, bu yüzleşme sağlanmadan halkların kardeşliğini gerçek anlamda sağlamanın mümkün olmayacağı ortaya konuldu.
Pakrat Estukyan panelin kapanış bölümünde yaptığı konuşmada, Güney Kültür Merkezi’nde panele katılan topluluk arasında kendisini yabancı hissetmediğini, tartışma içinde ortaya konulan, savunulan düşüncelerden; soykırımdan bahsedilmesini, Ermenilerden özür dilenmesinden etkilendiğini, sevindiğini açıklayarak, kendisini davet eden Güney Kültür Merkezi’ne teşekkür etti.
Güney Kültür Merkezi adına yapılan kapanış konuşmasında, GKM’nin her yıl 24 Nisan’da etkinlik yaptığı, soykırımı lanetlediği, bunun yanında GKM’nin yürüttüğü sanatsal, kültürel, siyasi çalışma içinde soykırımın da anlatıldığı, sadece yılda bir gün soykırımın üzerinde durulmadığı anlatılarak, bu acılı günde zaman ayırıp etkinliğe katılan Pakrat Estukyan’a teşekkür edildi.
Ara verilmeden 3 saat süren, yer yer duygusallaşan ortamda yapılan panelde, canlı ve verimli bir tartışma yürütüldü. Bir kez daha soykırım bilinçlere kazındı. Bir kez daha Ermeni halkının yaşadığı travmaya şahit olundu. Bir kez daha soykırımın sonuçlarının ne olduğu görüldü.
Ülkelerimizde bir daha asla bu tür acıların yaşanmaması, gerçek anlamda halklar arasında dostluk ve kardeşlik sağlanması için iş başına!
25 Nisan 2011