Bir Scorsese filmi
Amerikalı uçuk-kaçık milyarder Howard Hughes’ın yaşam öyküsü, daha doğrusu onun 1947’ye kadar olan kesiminin öyküsü.
Howard Hughes’un yaşam öyküsü gerçekte bir olağanüstü yetenekli, dahi denebilecek bir insanın tutkusunun, dahilikle çılgınlık arasındaki ince çizginin öyküsü. Tutku, havacılık, film ve bu arada Hollywood’un en güzel birkaç kadın yıldızına tutku. Fakat en başta havacılık tutkusu. Dünyanın en hızlı, en yüksek uçan insanı olmak, dünyanın en hızlı, en yüksek uçan uçağını, en büyük uçağını inşa etmek: Genç yaşta petrol çıkarmada kullanılan delicileri üreten bir firma mirasına tek başına sahip olan Howard Hughes’un en büyük tutkusu bu. Petrol aramada kullanılan delici başlıklarını üreten firmadan kazandığı tüm serveti bu tutku için kullanan, uçaklarının prototiplerini kendisi uçan bir zengin Howard Hughes. Öğrenimini görmediği halde, en iyi uçak mühendisini cebinden çıkartacak kadar uçak yapımından anlayan, havacılık alanında bir çok ilke imza atan bir “çılgın milyarder”.
Martin Scorsese de sinemaya tutkun biri. O şimdi aynı zamanda film yapımcısı olan, film yapımında da en büyük, en güzel vb.ni, mükemmeli arayan Hughes’un öyküsünde biraz da kendisini anlatıyor. Hollywood ve Hughes birbirlerine hep yabancı kaldılar. Scorsese de öyle.
Filmde Hughes bütün zayıflıkları ve üstünlükleri ile, deha ile çılgınlık arasındaki ince çizginin aşıldığı noktalarda da acımasızca resmediliyor. Caprio ABD’nin güneyinde aslında “dıştan” yalnızca mikrop, pislik, hastalık gelir korkuları ile büyüyen, annesi ile ödipal bir ilişki içinde olan, ve bunu Hollywood’un ünlü kadınlarıyla yaşadığı aşk ilişkilerinde de taşıyan, Hughes portresini çok güzel bir oyunla inandırıcı çiziyor. İki yıl önce şizofren matematikçi rolüne verilen Oskar bu kez bir başka şizofrene verilirse hiç şaşmamak gerek.
Hughes’ın hayatı çok renkli bir hayat. Onun hayatından bir kesit aktarılırken çok kolaylıkla basit bir Hollywood melodramı, bir don Juan öyküsü, sulu bir komedi, Amerikan rüyasına övgü düzen bir film, bir Amerikan yurtseverliği filmi vb. vb. çıkabilirdi.
Martin Scorsese kendine yakışanı yapıyor. Hollywood kalıpları içinde görünürde bir biyografik film yapıyor, fakat filmde ABD toplumunun bir kesitinin ilginç sosyolojik bir portresini de çiziyor.
Bir yandan Hollywood’un onun dışından gelenlere karşı tavrı, lonca tutuculuğu, iki yüzlü, sahte, oyuna dayalı ilişkileri, diğer yandan siyasetle–sermayenin nasıl iç içe girdiği, sermayenin siyaseti nasıl belirlediği vb. hiç bir öğretmen edasına girmeden geçerken sergileniyor.
Geçen yıl New York Çeteleri ile ABD’nin kuruluş mitosuna yönelen Scorsese, Aviator’da bir başka mitosa “serbest rekabet” mitosuna, siyasetin bağımsızlığı mitosuna vb. yöneliyor.
(Not: Aviator’la Scorsese bu yılki Oscar ödülleri için 7. kez en iyi yönetmen adayları arasında yer aldı. Ve 7. kez de vermediler ona en iyi yönetmen Oscar’ını! Aviator “en iyi film” dalında da adaydı. Orda da vermediler. Bu iki daldaki ödüller, en iyi baş kadın oyuncu (Hillary Swank) ve en iyi yardımcı erkek oyuncu (Morgan Freeman) oscarları ile birlikte Clint Eastwood’un “Million dolarlık Bebek” isimli boksör dramına gitti.
Aviator bu dallara göre daha önemsiz olan 5 dalda deyim yerinde ise amorti Oscarı aldı: En iyi kadın yardımcı oyuncu (Cathe Blanchett- filmde Katherine Hepburn’u çok sevimli oynuyordu), En iyi Kamera (Robert Richardson), En iyi sanat Yönetmeni (Dante Faretti/Francesca Lo Schiavo) En iyi Kostüm (Sandy Powell) ve en iyi Montaj/Kurgu (Thelma Schoonmaker). Holywood Scorsese’nin ekibini ödüllendirdi, Scorsese’yi yine es geçti. Her zaman olduğu gibi.
En iyi erkek oyuncu ödülü, Ray’deki başarılı oyunu nedeniyle Jamie Fox’a gitti. Bu aynı zamanda geçen yıl ölen Ray Charles önünde saygıyla eğilmenin de bir ifadesi olarak okunmalı.
Bu yılki Oscar ödülleri içinde benim en çok sevindiğim ödül, Charly Kauffmann, Michel Gondry ve Pierre Bismuth’a giden en iyi orijinal senaryo ödülüdür. Unutma Beni (Eternal Sunshine of the spottles mind) isimli film gerçekten de geçen yıl gördüğüm filmler içinde senaryo açısından en başarılı olanıydı. (Bkz. Sinema Notları, Güney sayı 30, sayfa 80-81)
Anuş Pazarciyan