Pazar, Mart 26, 2023
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Güney
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle

The Aviator

13 Aralık 2017
İçinde Sinema
0 0
0
Anasayfa Sinema
Share on FacebookShare on Twitter

Bir Scorsese filmi

Amerikalı uçuk-kaçık milyarder Howard Hughes’ın yaşam öyküsü, daha doğrusu onun 1947’ye kadar olan kesiminin öyküsü.

Howard Hughes’un yaşam öyküsü gerçekte bir olağanüstü yetenekli, dahi denebilecek bir insanın tutkusunun, dahilikle çılgınlık arasındaki ince çizginin öyküsü. Tutku, havacılık, film ve bu arada Hollywood’un en güzel birkaç kadın yıldızına tutku. Fakat en başta havacılık tutkusu. Dünyanın en hızlı, en yüksek uçan insanı olmak, dünyanın en hızlı, en yüksek uçan uçağını, en büyük uçağını inşa etmek: Genç yaşta petrol çıkarmada kullanılan delicileri üreten bir firma mirasına tek başına sahip olan Howard Hughes’un en büyük tutkusu bu. Petrol aramada kullanılan delici başlıklarını üreten firmadan kazandığı tüm serveti bu tutku için kullanan, uçaklarının prototiplerini kendisi uçan bir zengin Howard Hughes. Öğrenimini görmediği halde, en iyi uçak mühendisini cebinden çıkartacak kadar uçak yapımından anlayan, havacılık alanında bir çok ilke imza atan bir “çılgın milyarder”.

Martin Scorsese de sinemaya tutkun biri. O şimdi aynı zamanda film yapımcısı olan, film yapımında da en büyük, en güzel vb.ni, mükemmeli arayan Hughes’un öyküsünde biraz da kendisini anlatıyor. Hollywood ve Hughes birbirlerine hep yabancı kaldılar. Scorsese de öyle.

Filmde Hughes bütün zayıflıkları ve üstünlükleri ile, deha ile çılgınlık arasındaki ince çizginin aşıldığı noktalarda da acımasızca resmediliyor. Caprio ABD’nin güneyinde aslında “dıştan” yalnızca mikrop, pislik, hastalık gelir korkuları ile büyüyen, annesi ile ödipal bir ilişki içinde olan, ve bunu Hollywood’un ünlü kadınlarıyla yaşadığı aşk ilişkilerinde de taşıyan, Hughes portresini çok güzel bir oyunla inandırıcı çiziyor. İki yıl önce şizofren matematikçi rolüne verilen Oskar bu kez bir başka şizofrene verilirse hiç şaşmamak gerek.

Hughes’ın hayatı çok renkli bir hayat. Onun hayatından bir kesit aktarılırken çok kolaylıkla basit bir Hollywood melodramı, bir don Juan öyküsü, sulu bir komedi, Amerikan rüyasına övgü düzen bir film, bir Amerikan yurtseverliği filmi vb. vb. çıkabilirdi.

Martin Scorsese kendine yakışanı yapıyor. Hollywood kalıpları içinde görünürde bir biyografik film yapıyor, fakat filmde ABD toplumunun bir kesitinin ilginç sosyolojik bir portresini de çiziyor.

Bir yandan Hollywood’un onun dışından gelenlere karşı tavrı, lonca tutuculuğu, iki yüzlü, sahte, oyuna dayalı ilişkileri, diğer yandan siyasetle–sermayenin nasıl iç içe girdiği, sermayenin siyaseti nasıl belirlediği vb. hiç bir öğretmen edasına girmeden geçerken sergileniyor.

Geçen yıl New York Çeteleri ile ABD’nin kuruluş mitosuna yönelen Scorsese, Aviator’da bir başka mitosa “serbest rekabet” mitosuna, siyasetin bağımsızlığı mitosuna vb. yöneliyor.

(Not: Aviator’la Scorsese bu yılki Oscar ödülleri için 7. kez en iyi yönetmen adayları arasında yer aldı. Ve 7. kez de vermediler ona en iyi yönetmen Oscar’ını! Aviator “en iyi film” dalında da adaydı. Orda da vermediler. Bu iki daldaki ödüller, en iyi baş kadın oyuncu (Hillary Swank) ve en iyi yardımcı erkek oyuncu (Morgan Freeman) oscarları ile birlikte Clint Eastwood’un “Million dolarlık Bebek” isimli boksör dramına gitti.

Aviator bu dallara göre daha önemsiz olan 5 dalda deyim yerinde ise amorti Oscarı aldı: En iyi kadın yardımcı oyuncu (Cathe Blanchett- filmde Katherine Hepburn’u çok sevimli oynuyordu), En iyi Kamera (Robert Richardson), En iyi sanat Yönetmeni (Dante Faretti/Francesca Lo Schiavo) En iyi Kostüm (Sandy Powell) ve en iyi Montaj/Kurgu (Thelma Schoonmaker). Holywood Scorsese’nin ekibini ödüllendirdi, Scorsese’yi yine es geçti. Her zaman olduğu gibi.

En iyi erkek oyuncu ödülü, Ray’deki başarılı oyunu nedeniyle Jamie Fox’a gitti. Bu aynı zamanda geçen yıl ölen Ray Charles önünde saygıyla eğilmenin de bir ifadesi olarak okunmalı.

Bu yılki Oscar ödülleri içinde benim en çok sevindiğim ödül, Charly Kauffmann, Michel Gondry ve Pierre Bismuth’a giden en iyi orijinal senaryo ödülüdür. Unutma Beni (Eternal Sunshine of the spottles mind) isimli film gerçekten de geçen yıl gördüğüm filmler içinde senaryo açısından en başarılı olanıydı. (Bkz. Sinema Notları, Güney sayı 30, sayfa 80-81)

Anuş Pazarciyan

 

Sonraki Gönderi

Tiyatro Artı ile söyleşi

Kategoriler

Güney Sayı 104

Yılmaz Güney’i anıyoruz!

İnsanın değerinin olmadığı bu sistemde insan kalmak!

Çukurova Kitap Fuarı’ndan İzlenimler

Kamuoyuna açıklama

15. Çukurova Kitap Fuarı

Yılmaz Güney bizimle!

103. sayımız çıktı

Güney Sayı 103

Mağdurların anılarını canlı tutma mücadelesi

Eskişehir

102. sayımız çıktı

Güney Sayı 102

Ayvalık/Balıkesir

Kocaeli/Gebze

İsviçre satış noktaları

Avusturya satış noktaları

Almanya satış noktaları

101. sayımız çıktı

Güney Sayı 101

Bir bildirge denemesi: Devrimci Gerçekçilik

Süleyman Özdemir

Davet: Yılmaz Güney’i anıyoruz!

DAVET

100. sayımız çıktı!

Güney Sayı 100

Politik tutsaklar ve “hapishane edebiyatı”

Yusuf’suz bir yıl!

“Tutsak Kitapları Sergisi” İzleyicisiyle Buluştu

14 Şubat Dünya Öykü Gününe binaen

İnstagram

  • Etkinliğimizde Muzaffer Doyum kitabını imzalayacak
2 Nisan Pazar 2023 
Saat 14.00 
Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
  • Doğumunun 86. yılında “Halkın sanatçısı halkın savaşçısı” Yılmaz Güney bizimle
Etkinliğimizde Fatoş Güney kitabını imzalayacak
2 Nisan Pazar 2023 
Saat 14.00 
Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
  • İnsanın değerinin olmadığı bu sistemde insan kalmak!

Büyük bir felaket yaşıyoruz. Depremde hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına ve dostlarına sabırlar diliyoruz. Yaşananlar karşısında derin bir üzüntü içindeyiz. Söylenecek sözlerin artık tükendiği noktadayız. Depremin sonuçları; acı, ölüm, açlık ve sefaleti arttırdıkça arttırıyor. Yoksul emekçilere ulaşılamayan yardımlar acımızı daha da büyütüyor, duyulan feryatlar karşısında yüreklerimiz dağlanıyor, ama yetmiyor! Yaşadığımız azap depremzedelere çare olmuyor. Yine yaşananları seyretmekle yetiniyoruz, ama yetmiyor işte.

El yordamıyla hayatta kalmaya çalışanlar, kadınlar ve çocuklar felaketle boğuşurken toplum olarak suçluları arıyoruz. Bunlar ya müteahhit, ya iktidar yada yetersiz kalan kurtarma ekipleri oluyor; suçlular çok fazla, suçlular bitmiyor ve biz her felakette yaşananları balıklar gibi seyredip unutuyoruz.

Kapitalistlerin daha fazla kâr uğruna insan hayatını hiçe sayan yapılar inşa etmesine dur diyemediğimiz sürece, bizleri yoksullaştırarak harabe evlerde yaşamaya mahkum edenlere, müteahhitlere ve onların deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapılarına izin veren devlet kurumlarına dur diyemediğimiz sürece, insanın ve türlerin yaşam hakkını koruyan merkezinde insanın olduğu bir sistem kurmadığımız sürece yaşanan felaketlerin suçluları bizleriz. Şairin de söylediği gibi “demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”

Her şeye rağmen can pahasına yardıma koşan insanların, insan üstü çabaları da çok değerli olduğunu görüyoruz. Herkesin yapabileceği çok şey var. Yardım için acil ihtiyaçların karşılanması ve ihtiyaç sahiplerine ulaşılması gerekiyor. Gönüllü, yardım birliklerine katılabilenlerin zaman kaybetmeden harekete geçmesi önemli. Bütün okurlarımızın bu dayanışmaya katılacağını biliyoruz ve imkanı olanlara çağrıda bulunuyoruz: Yardım için gönüllü olun ve elinizden geleni yapın! “Şimdi birlik olma zamanı” diyoruz ama, bu kadarıyla değil tabi ki, bu köhnemiş sistemi ortadan kaldırmak için de birlik olma zamanı. İşçilerin, emekçilerin yaşamını elinden alan, 
Yazının devamı için; https://guneykultursanat.org/insanin-degerinin-olmadigi-bu-sistemde-insan-kalmak/
  • DOĞUMUNUN 86. YILINDA “HALKIN SANATÇISI HALKIN SAVAŞÇISI”
YILMAZ GÜNEY BİZİMLE ETKİNLİĞİNDE BULUŞALIM
2 Nisan Pazar günü saat  14.00 te  Cemil Candaş Kent Kültür Merkezinde buluşalım.
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
İletişim: 0541 801 35 02/0533 501 64 62
Giriş ücretsizdir
  • Çukurova Kitap Fuarından İzlenimler
Bir kitap fuarı etkinliğini daha geride bıraktık. Çukurova’nın bahar aylarını aratmayan güneşli dokuz gün boyunca iyi yönleri ile hatırlanabilecek bir fuar olduğunu söylemek yanıltmaz bizi. Bu kadar ilgiyi başlarda beklemiyorduk. Hayat pahalılığının olumsuz koşulları altında, enflasyondan en çok zam gören kalemlerden kitapların  temel ihtiyaçlar listesinde en sonda olabileceği ilk aklımıza gelen olmuştu: Tabi bu olgu yaşadığımız toplumun henüz değişmeyen özelliklerinden biri olmaya devam ediyor.  Fakat yinede tüm bu yoksulluğa rağmen, kitaba para ayıran önemli bir okur kitlesi de vardı. Her ne kadar burç kitapları ve kişisel gelişim üzerine yazılı kitaplar ilgisinden değer kaybetmese de ve kitap olsun çamurdan olsun diyenler dışında Çukurova’nın iyi bir okur çevresine sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Fuar boyunca, dergimizin standına da ilgi büyüktü. Güney’in yeni ve bir kısım eski sayılarını, İnter ve Dönüşüm Yayınlarının çeşitli kitaplarını standımızda bulundurmuştuk. Fuarda Marksist-Leninist külliyatı bulunduran tek standın bizde olması bir eksiklik olduğu kadar, ilginin sebebi de olduğu söylenebilir. Bizi şaşırtan ise kitaplarımıza ve dergimize duyulan ilginin 14-17 yaş aralığındaki gençlerin oluşturmasıydı. Bu yaş grubu için herhangi bir kuşak tespiti yapmak güç. Yaşlara göre kategori belirlemek yeni moda olsa da bu gençlik başka türlü ilerliyor diyebiliriz, hem de bize hiçte uzak olmayan bir ilerleme. Belki bunu yaşadığımız iki örnekle açıklamak düşüncemizi haklı çıkaracaktır. İlki, henüz 15 yaşında genç bir kız, oldukça zarif ve iyi giyimli; bu haliyle orta halli, kültürlü bir ailenin çocuğu olduğu kesin. Ama bizim açımızdan şaşırtıcı olan bu kızın merakı: “Demokratik devrim mi? Sosyalist devrim mi?” bu konu ilgisini çekiyormuş ve araştırma yapmak istiyormuş. Biz kendisine yaşı için ağır bir araştırma kitabı olduğunu söylemek isterken, babası – bu tür siyasi kitaplara çok ilgisi var, sürekli okuyor, bu konular ona yabancı değil- dedi. Tabi biz şaşırıyoruz. Bir diğer örnek ise Kollontai’nin kitabını gören 15 yada 16 yaşlarında genç bir erkek...(Devamı için: https://guneykultursanat.org/cukurova-kitap-fuarindan-izlenimler/)
  • Güneyden
  • Güney Kitaplığı
  • İçindekiler
  • Haber
  • Karikatür
  • Kitap
  • Makale
  • Öykü/Hikaye
  • Resim/Fotoğraf
  • Röportaj
  • Satış Noktaları
  • Şiir
  • Sinema
  • Tiyatro
  • Dosyalar

© 2021 Güney Dergisi

Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında

© 2021 Güney Dergisi

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In
Güney Size en son haberler ve güncellemeler için bildirimler göstermek istiyoruz.
Reddet
Bildirimlere İzin Ver