Vicdan Kayır
Yazar Adil Okay küçük kızı Öykü’den esinlenerek – içindeki çocuk- devrimci tutuklulara mektuplar yolluyor..
Exupery’nin ‘küçük prens’ öyküsünün yıldız pencerelerinde konuşmasından ne farkı var? Ancak ülkemde bir dönem Küçük Prens öyküsü de yasaklandığından, şaşırmamak gerek.
Bir ‘diktatörün’ kılık kıyafet devrimi yaptığı dillendirilen masal sözlerine tahammül edilemedi..cümlenin sonu bile dikkate alınmadan..Sorun bu? Cümlenin sonunu okumamak.. Ah bi okunsa o cümlelerin sonları ve de ‘arka cümleleri’.. bak o zaman devrimci tutukluların çitleri nasıl yok ettiklerine uzanacak özgürlüğün alfabesinden soyunan insanlar…uçurtmalar elektrik telleri yerine balonlara dolanacak ..
Tutuklu devrimcilerin ÖYKÜSÜNÜ , şiirlerini demirsiz ülkenin pencerelerini boyayan mektuplarıyla devrimci ‘abi’, devrimci ablalara yolluyor.. tüm çocuklar o mektupların içinden çıkarcasına hücre duvarlarını lunaparka çevirir belki de..
Düşünseniz ya, bir çok çocuğun tutuklu amca, abi, abla,teyzelere resimler yolladığını.. İşte o zaman E-F tipi cezaevlerinin hücreleri çocuk açacaktır; balonlar, çiçekler, kaydıraklar, uçurtmalar…çocuk gülüşlerinin duyulduğu jilet duvarlarda özgürlük açacak..
Olur MU? YASAK!..12 Eylül’ün yasalarının şiddetini görmek için çiçek tohumu bile yasak olan hapishaneler , insan haklarının yok sayıldığı birer faşist ibadethane haline getirilmiştir, ömürlerce yıllarca.. Sevgiyi, duyguyu yaşamak hasretlice..
Öfkeliyim.. Öyle ki, bir Öykü’nün balonlarına bile tahammül olmamasına..
Öyle ki, Yazarını arada ‘tiye’ alan Öykü’nün abilerine, ablalarına güneşi, yıldızları, çocuk parklarını, çöp adamlarını anlatan mektupları balonun ipine ASILDI!..
İnsansızlaştırmanın formülünü bozan Öykü çocuğun balonları tutuklandı!..
18-20’li yaşlarda hapishaneye girip de çocukluklarını yaşayamayan Devrimcilerin, rüyalarında bile göremedikleri balonlar suçlu oluveriyor!..
Tutukluları sosyalleştirme, sosyal hayata kazandırma projesinin SÖZDE , bir balona bile yer olmadığını düşünmek yeter ..
Öykünün Devrimci tutsaklara gönderdiği balonlara kimi işgüzar cezaevi yöneticileri sakıncalı bularak el koymuş..
Yazar Adil Okay, “Kızım Öykü’nün Mapus Amca ve Teyzelerine Yolladığı Balonlara Devlet El Koydu!” Sözleri İnsan haklarına TOKAT atıyor!.. Her yere uğramayan insan hakları nerelerde yaşar dercesine!..
Gerekçesi ise ‘tehlikeli’ imiş..Balonun tehlikesi nedir ki?!
Balonu alan devrimciler içine küfür, işkence, falaka, yasak mı, üfleyecekler!.. Küfürlü balonlar patlarsa, içinden işkence, falaka, yasak mı çıkacak, ne??
Renkli balonları Şişirip birbirlerine atarak çocukluk günlerini yaşamaktan gayrı ne tehlikesi olabilir.. Buradaki AS tehlike devrimcilerin çocuk duygularını yaşamaları..‘insansız’laştırmaya karşı mücadele eden devrimci tutuklular bir de balonla mutluluk oyununda rol alırsa ..MI?
Yani devrimci abi, devrimci abla sen mutlu olursan, asıl tehlike budur..Sen değil misin ki, mutluluklar, özgürlükler için bu mapushanelerde yatan..işkenceler gören..bedeller ödeyen..
Balon ya sizi pencereden uçurursa!…
Balon ya bir çocuğun uçurtmasının kanadına yapışırsa.. balonun ipiyle kaçarlarsa.. ya da balonun ipine EY ÖZGÜRLÜK , DEVRİM sözleri yazılırsa…
Bak neler düşündürüyorlar insana zorla..
Oysa bu balonlardan bazı cezaevi müdürleri hiç rahatsız olmamışlar ve tutsak devrimcilere vermişler..
Peki devrimci abi, devrimci ablalar düşlerinde yaşattıkları gökyüzünün maviliğinden çıkıp hücrelerini balonlu bahçeye çevirirlerse!..
Devrimci abi ve ablalar balonu aldıktan sonra ÖYKÜ’LERİNE ne yazmışlar;İsmet Ayaz (Adıyaman E Tipi Cezaevi): “Yeşil renkteki balon ulaştı bizlere. Önce şişirmeyle uğraştık. Kaç arkadaş başarısız oldu. Dedim ya yıllar oldu. En son Nevzat amcan –en genç olanımız o- kocaman balonu şişirmeyi başardı. Görecektin ne komiklikler çıktı ortaya. Kocaman amcalar balonun peşinde bir o yana bir bu yana sıçrayıp, zıpladılar. Onları öyle görünce aynı duyguları yaşadım… Sürprizlerin için tekrardan teşekkür ediyorum.”
Kasım Karataş (Antep H Tipi Cezaevi): “Sevgili Öykü’cüğüm, merhaba. Göndermiş olduğun takvim, kartpostal ve en son da mektubu aldım. Tabi ki kırmızı balonu da…”
Abdullah Güven (Bingöl M Tipi Cezaevi): “Sevgili Öykü, Mektubunla bir tane balon yollamışsın. Sağ olasın. Kimimiz on, kimimiz yirmi yıldır balonları elimize alıp oynamamışız. Ondandır ki balonu görür görmez havalandırmaya koşup oynadık. Aynı çocuklar gibi sevindik. Sonra patlamasın diye sakladım. Çünkü duvarların üzerinde jiletli teller ve çiviler var…”
Balonla uçmasın tutuklular diye ‘balon’ alamayan devrimci ağabey ve teyzeleri ne demiş?
Kamil Turanlıoğlu−Serkan Kaya (Sincan F Tipi Cezaevi): “Sevgili Öykücan, mektubuna geç cevap vermek zorunda kaldık. Nedeni ise bizlere verilen ‘Gereksiz yere türkü söylemekten’ dolayı mektup cezasıydı.”
Dilek Öz (Burdur E Tipi Cezaevi): “Balonlardan bahsetmişsin. Mecazen değil galiba. Ama zarfın içinden böyle bir şey çıkmadı. Haberin olsun.”
Resul Baltacı (Siirt E Tipi Cezaevi): “Ha bu arada, bana gönderdiğin renkli balonları bana vermediler. ‘Yasak’ dediler. Bu mekanlarda her şey yasaklarla örülüdür.”
Sami Özbil (Kocaeli F Tipi Cezaevi): “Balon çıkmış zarftan Öykü’cüğüm, ama vermediler bana.”
A.Vahap Narin (Buca F Tipi Cezaevi): “Sevgili Öykü. Balon için teşekkür ederim ama içeriye verilmiyor. Haberin olsun diye söylüyorum…”
Ayhan Kavak (Siirt E Tipi Cezaevi): “Bu arada maalesef mektup içerisinde göndermiş olduğun renkli balonu göremedim. Ola ki siyah renk olmadığından ‘yasak’ diye el koydular. Yoksa değerli arkadaşımın balonuyla bir güzel oynayıp eğlenirdik…”
Hasan Gülbahar ve İbrahim Şahin (Kocaeli F Tipi Cezaevi): “Sevgili Öykü. Gönderdiğin mektubu aldım. Ancak balonu alamadım. Yani gelmiş ama içeriye vermediler. Nedenini ben de bilmiyorum, ama senin dediğin gibi balonlar güzel duyguların -sevinçlerin ve özgürlüğün sembolüdür. Ve sanırım bunlar tehlikeli şeyler. Yoksa bu kadar güzel bir balonu neden bana vermesinler ki.”
Hüseyin Uzundağ (Tekirdağ F Tipi Cezaevi): “Merhaba Öykü. Bana gönderdiğin balonu alamadım, göremedim. Neden dersen yasak ve tehlikeli görülüyor böyle şeyler de ondan sanırım. Kullanmam için iki boş kartpostal yollamışsın ama kullanamayacağım. Çünkü mektup okuma komisyonu ikisinde de görüldü damgası vurarak kullanmamı imkansız hale getirmişler.”
Hakime Çam (Siirt E Tipi Cezaevi): “Merhaba Öykücan. Canım senin yolladığın balonu güvenlik tedbirinden dolayı vermediler. Artık bu ne biçim tehlikeli balondur bilmiyorum. Bazı cezaevlerine bırak kırmızı boyanın girmesini bir bitki parçasına bile izin verilmiyor. Yanımda kuruttuğum bir papatya çiçeğini yazdığım mektuba koydum. Oradaki cezaevi sorumluları papatyayı alıp sadece mektubu veriyorlar. Arkadaş mektup Okuma Komisyonuna soruyor. Komisyon da ‘Evet biz aldık. Güvenlik gerekçesi ile veremiyoruz’ diyor.”
Hapishaneye yıldızlar taşıyan Öykü büyüyor…Eylülist kafalara sırtını dönerek..
Öykü, tutuklu amca ve teyzelerine yıldızları nasıl oynattığını ise şöyle anlatıyor:
“Bakın, kafamı yukarı-aşağı, sağa-sola hızla sallıyorum. Ve işte, gördünüz mü, yıldızlar oynuyorlar! Hadi durmayın, bir yıldız seçin kendinize ve siz de deneyin.”
SİYAH VE BEYAZ DIŞINDA RENKLERİ YOK ONLARIN ÖYKÜM..
Sakın ola balon yollama… yoksa balonun ipine tutunup sana geliverirler, bir yıldızlı gecede..