Pazar, Mart 26, 2023
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
Güney
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    Yılmaz Güney İle Paris’te İki Yıl

    SSCB Ansiklopedisi

    SSCB Ansiklopedisi

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Yılmaz Güney Ve Arkadaşları

    Çağımdan Utanıyorum

    Çağımdan Utanıyorum

  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Güney
Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle

Zindan (Kürt) çocukları’nın çocuk hakları!

7 Ekim 2021
İçinde Makale
0 0
0
Anasayfa Makale
Share on FacebookShare on Twitter

“Bebekleri öldürmek için /Göğün / yücesinden geldiler/

Göğün/ Ufukların mağrıplarıyla/ Haydutlar

(P. Neruda)”

 

 

“Hiçbir çocuk işkence veya diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaya tabi tutulmayacaktır. On sekiz yaşından küçük olanlara, işledikleri suçlar nedeniyle idam cezası verilmeyeceği gibi salıverilme koşulu bulunmayan ömür boyu hapis cezası da verilmeyecektir.

Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılmayacaktır. Bir çocuğun tutuklanması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır”(Çocuk Hakları Sözleşmesi, M. 37)

Birçok ülke gibi Türkiye’nin de raflarında küflenen ilk Çocuk Hakları Bildirisi 1924 yılında Çocukları Koruma Fonu Uluslararası Birliği 5. Genel Konseyi tarafından kaleme alındı ve kabul edildi. Metin Cenevre’de kaleme alındığından “Cenevre Bildirisi” ismini almıştır.  Birinci maddesiyle “….on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır” diyen  Bildirge’de sıralanan amaçların özü “… insanlığın çocuklara elindekinin en iyisini verme görevi ve yükümlülüğü olduğu…” ifadesidir.

Hakkını(!) vermek gerekirse Türkiye, özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan bu açıdan hareketle ülkesindeki çocuklara elindekinin en iyisini(!) veriyor! Kendisine övgü dizmeye hazırlanan özürlüler de dahil küçük çocukları sahte sevilerle kucaklıyor ve hatta öpüyor. Kürsülerde timsah gözyaşı akıtarak Filistin Çocukları’na zulüm yapıldığını haykırıyor! Kendi vurucu güçlerine de taş atan çocukların kolunu kırma, göz çıkarma, kafalarda cop parçalama, bacaklarından çekerek yerde sürükleme, işkenceye yatırma, alanlara çıkan binlerce çocuğu zindana kapatma emrini veriyor. Hem herkesin, hepimizin daha acısı Bildirgelere, Sözleşmelere, Çocuk Hakları Anlaşması’na imza koyan egemenlerin (mağriplerin) gözleri önünde… Uluslararası hukuk; silahlı çatışma halinde/bölgelerinde kadınların ve çocukların korunmasını zorunlu görüyor. Erdoğan ise 30 yıllık savaş bölgesinde “Önce, ‘terörist’ doğuran kadınları ve ‘terörist’ olan çocukları vurun!” talimatını veriyor.

1959 yılında toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu gündemindeki çocuk sorunlarını tartışarak 20 Kasım 1959 tarihinde “Çocuk Hakları Bildirisi”ni kabul etmiştir. Kirli mirasi Osmanlı oyunları olan Türkiye Kürtlere uyguladığı kültürel soykırımın üstünü kapatmak için 23 Nisan 1979 günü Ankara’da Kürt Çocukları’nın yaklaştırılmadığı göstermelik “İlk Dünya Çocuk Parlamentosu”nu toplamıştır. Dünya Çocukları’nın; “Bizler, dünyamızın binbir çiçekli kocaman bir bahçe olmasını istiyoruz. Barışın ve güzelliğin kol gezdiği, güzelliklerle dolu bir bahçe. Dünyamızı renksiz ve çiçeksiz kılan bütün kötülüklerin yok edilmesini arzuluyoruz. Silahlanmanın, savaşın ve açlığın son bulmasını, bütün çabaların güzel bir yarına yönelik olmasını diliyoruz. Dünyamızda, düşünceleri yüzünden kimsenin baskı altında tutulmamasını istiyoruz. Biliyoruz ki, dünyamız güzelliklerle doludur. (…) Amacımız kardeşlikle örülü, dostluğun kol gezdiği bir dünyadır.” içerikli Kardeşlik ve Barış Bildirisi okunduğu gibi küflü raflara kaldırıldı.

Ve Türkiye 14 Eylül 1990 tarihinde; bu Bildiri’nin kültürel soykırımı yasaklayan üç maddesine (17, 29 ve 30.) çekince koyarak imzalamış ve 9 Aralık 1994 tarihinde TBMM’de onaylamıştır.  Türklüğü esas alan tekçi Anayasalarında da “(Bizden olmayanlar hariç) Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. (M.17/3)”  maddesi yer alıyor.

Ancak İnsan Hakları Kuruluşları, İnsan Hakları ihlalinde olduğu gibi Çocuk Hakları açısından da Türkiye’nin en katı/şiddet uygulayıcı ülkelerin ilk sıralarında yer aldığını rakamlarla ortaya koyuyor. Çocuklara karşı bu acımasız tutum aslında insanlığa, insan haklarına karşı tutumun görünen yüzüdür. Çocukların özgür olmadığı bir toplum zaten özgür olamaz. Bugün bulunduğumuz nokta itibariyle Türkiye bu barbar/vahşi ülkelerin başını çekiyor. Şu an binlerce Kürt çocuk zindanlarda işkence altındadır. Türk Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in TMK mağduru çocuklara ilişkin verdiği rakamlar ise korkunçtur, tüyler ürperticidir. Cemil Çiçek’in ‘Aslında onlar çocuk değil(!)’ incileri ise o çocukların hangi amaçla zindanlara kapatıldığını gösteriyor.

Öncesi bir yana Kürt köylerinin yakılıp yıkıldığı 1990’lardan bu yana milyonlarca Kürt çocuğu anneleri/babaları ile birlikte devlet şiddetine/hakaretine uğramıştır. Evleri başlarına yıkılan küçük çocuklar Türk devlet güçlerince eteklerine yapıştıkları anaları ile birlikte bacaklarından çekilerek,  birer çöp torbası gibi baygın şekilde köy meydanlarına atılmışlardır. Yüzlerce, hatta binlercesinin gözleri önünde ana ve babaları ağır hakaret ve işkence görmüştür. Onlarcasının babaları; onların, o çocukların çığlıkları arasında gözleri önünde kurşuna dizilmiştir. Yetim/kimsesiz bırakılan o çocukların bir kısmı çıplak ve büyük bölümü aç/susuz ve yalınayak kaçarak ve yollarda saklanarak yaşam bulacakları bir in aramışlardır…

Varoşlara yığılanlar sokaklarda, yıkık binalarda ve naylon çadırlarda ölüm/kalım arasında yaşam sürdürmeye çalışmışlar. O dramı yaşayan çocuklardan Avrupa’ya kavuşanların bir kısmının sınıflarda bize aktardıkları inanılması güç ancak hepsi birebir gerçek olan o korkunç trajediler gecelerimize girmiş ve dünyamızı altüst etmiştir.

Bugün alanlarda olan bu çocuklar işkence ve zulmün yarattığı küçük direnişçilerdir. Diyarbakır zindanının estirdiği fırtınalardır! Yılların birikmiş öfkesidir. Temel insan hak ve özgürlükleri uğruna dağlara zorlanmış amcaları, ablaları, ağabeyleri öldürmeye uçan bomba/zehir yüklü jetlerin/kobraların çılgınlığını her saat yaşayan çocuklardır! Her an ölümü enselerinde gören çocuklardır. Ve onlar ölüme, öldürmeğe isyan eden küçük kahramanlardır.

Öldürmeğe yürüyen panzerlere taş atmaya zorlanan çocuklar! Onlar analarının karnında duydukları zulmün/işkencenin çığlıkları arasında dünyaya geldiler. Kendilerini kirli/kanlı bir savaşın içinde buldular. Aslında onlar suç işlemiyor.  Tekbiçim sistem onları Kürt/demokrasi düşmanlığını esas alan antidemokratik yasaları kapsamında hak, hukuk ve adaleti zorlayarak zindanlara kapatıyor!

Yok sayılan anadilini, kültürünü, yasaklanan isimlerini ve daha açıkçası insanlık kimliğini isteyen çocuklar!  İnkarcı/imhacı, hukuksuz ve adaletsiz sistemin cevabı: “Tek Millet,  Tek dil, Tek vatan, Tek bayrak, Ne Mutlu Türküm, Bir Türk Dünyaya Bedel!” olmaktadır. İnsani istemleri için alanlardaki büyük kalkışlarda yer alan çocukların üzerine insan ve insanlıktan uzak robotlar ve  panzerler sürülüyor, zehirli gazlar akıtılıyor, gözler kör ediliyor, kollar kırılıyor, kelepçelenerek zindanlara konuluyor! Bir zamanlar Adalet Bakanlığı yapmış şimdiki hükümet sözcüsü devletin solgun Çiçek’i “Onlar çocuk değil(!)” emrini veriyor. İnfazcılar onlara yaşlarının birkaç misli hapis cezası biçiyor. Ve başta UNESCO olmak üzere Kürtlerden yana kör dünya gibi bizler de, biz eli kalem tutan, dili laf edenler de bu trajediye, bu çocuk katliamına seyirci kalmaktayız.

Kör zindanlardan acılı mektuplar uçuruyorsunuz. Laf üretmekten başka bir şey yap(a)mayan aydın olamamış sözüm ona aydıncıklardan ve sisteme köle siyasilerden beklentiniz olmasın Sevgili Çocuklar! Aslında siz onların, o yağcıların, o yalakaların, o suskunların, o koltuk değneklerinin ağır faturasını ödüyorsunuz! Yaşamının en güzel yıllarını özgürlük için direnişe/ölüme adayan sizler cesur ve kahramansınız. Egemenlerin yazdığı, size yakışmayan kirli/kara tarihi çöplüğe atarak kendi tarihinizi kendiniz yazıyorsunuz. Sırtınızdaki özgürlük yükünün bedeli ağır da olsa mutlaka ama mutlaka başaracaksınız. Zira sizler, siz küçük kahramanlar insanca yaşanacak bir dünyanın şen çocuklarısınız! Egemenlerin cehenneme çevirdiği güzelim dünyamızın ölümsüz abideleri olacaksınız!

Ve şairin anlatımıyla  “Siz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğdunuz/ Güneşi emziriyor analarınız!” Yan yana durarak, esir topraklara kızıl gülleri gömerek ve özgürlükleri yüksek sesle haykırarak, esaret zincirlerini birer birer kırarak, paslı kelepçeleri parçalayarak ve zindanlara meydan okuyarak Güneş’e koşuyorsunuz…

“Akın var, Güneş’e akın!” Güneş’i kucaklamanız yakın! Ve o gün bin yıllık kölelik sona erecek ve kahpe pusularda bekleyen elleri kanlı katiller ölüm yüklü makineleriyle ardına bakmadan ve bir daha dönmeyecek şekilde çekip gidecekler. Ama mutlaka gidecekler.

Selam size, direnişi beynimize, sevdası yüreğimize yüklü, Özgürlük Ateşi yakan siz yaşları küçük, koca yürekli Kahramanlara!

 

Ali Dağdeviren

(Oskar-Wachtel-Weg 12, 44149 Dortmund, Mayıs 2010, Tel.: 01608009011)

 

Sonraki Gönderi

Türkiye’de “aydın olmak” zor mu?

Kategoriler

Güney Sayı 104

Yılmaz Güney’i anıyoruz!

İnsanın değerinin olmadığı bu sistemde insan kalmak!

Çukurova Kitap Fuarı’ndan İzlenimler

Kamuoyuna açıklama

15. Çukurova Kitap Fuarı

Yılmaz Güney bizimle!

103. sayımız çıktı

Güney Sayı 103

Mağdurların anılarını canlı tutma mücadelesi

Eskişehir

102. sayımız çıktı

Güney Sayı 102

Ayvalık/Balıkesir

Kocaeli/Gebze

İsviçre satış noktaları

Avusturya satış noktaları

Almanya satış noktaları

101. sayımız çıktı

Güney Sayı 101

Bir bildirge denemesi: Devrimci Gerçekçilik

Süleyman Özdemir

Davet: Yılmaz Güney’i anıyoruz!

DAVET

100. sayımız çıktı!

Güney Sayı 100

Politik tutsaklar ve “hapishane edebiyatı”

Yusuf’suz bir yıl!

“Tutsak Kitapları Sergisi” İzleyicisiyle Buluştu

14 Şubat Dünya Öykü Gününe binaen

İnstagram

  • Etkinliğimizde Muzaffer Doyum kitabını imzalayacak
2 Nisan Pazar 2023 
Saat 14.00 
Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
  • Doğumunun 86. yılında “Halkın sanatçısı halkın savaşçısı” Yılmaz Güney bizimle
Etkinliğimizde Fatoş Güney kitabını imzalayacak
2 Nisan Pazar 2023 
Saat 14.00 
Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
  • İnsanın değerinin olmadığı bu sistemde insan kalmak!

Büyük bir felaket yaşıyoruz. Depremde hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına ve dostlarına sabırlar diliyoruz. Yaşananlar karşısında derin bir üzüntü içindeyiz. Söylenecek sözlerin artık tükendiği noktadayız. Depremin sonuçları; acı, ölüm, açlık ve sefaleti arttırdıkça arttırıyor. Yoksul emekçilere ulaşılamayan yardımlar acımızı daha da büyütüyor, duyulan feryatlar karşısında yüreklerimiz dağlanıyor, ama yetmiyor! Yaşadığımız azap depremzedelere çare olmuyor. Yine yaşananları seyretmekle yetiniyoruz, ama yetmiyor işte.

El yordamıyla hayatta kalmaya çalışanlar, kadınlar ve çocuklar felaketle boğuşurken toplum olarak suçluları arıyoruz. Bunlar ya müteahhit, ya iktidar yada yetersiz kalan kurtarma ekipleri oluyor; suçlular çok fazla, suçlular bitmiyor ve biz her felakette yaşananları balıklar gibi seyredip unutuyoruz.

Kapitalistlerin daha fazla kâr uğruna insan hayatını hiçe sayan yapılar inşa etmesine dur diyemediğimiz sürece, bizleri yoksullaştırarak harabe evlerde yaşamaya mahkum edenlere, müteahhitlere ve onların deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapılarına izin veren devlet kurumlarına dur diyemediğimiz sürece, insanın ve türlerin yaşam hakkını koruyan merkezinde insanın olduğu bir sistem kurmadığımız sürece yaşanan felaketlerin suçluları bizleriz. Şairin de söylediği gibi “demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”

Her şeye rağmen can pahasına yardıma koşan insanların, insan üstü çabaları da çok değerli olduğunu görüyoruz. Herkesin yapabileceği çok şey var. Yardım için acil ihtiyaçların karşılanması ve ihtiyaç sahiplerine ulaşılması gerekiyor. Gönüllü, yardım birliklerine katılabilenlerin zaman kaybetmeden harekete geçmesi önemli. Bütün okurlarımızın bu dayanışmaya katılacağını biliyoruz ve imkanı olanlara çağrıda bulunuyoruz: Yardım için gönüllü olun ve elinizden geleni yapın! “Şimdi birlik olma zamanı” diyoruz ama, bu kadarıyla değil tabi ki, bu köhnemiş sistemi ortadan kaldırmak için de birlik olma zamanı. İşçilerin, emekçilerin yaşamını elinden alan, 
Yazının devamı için; https://guneykultursanat.org/insanin-degerinin-olmadigi-bu-sistemde-insan-kalmak/
  • DOĞUMUNUN 86. YILINDA “HALKIN SANATÇISI HALKIN SAVAŞÇISI”
YILMAZ GÜNEY BİZİMLE ETKİNLİĞİNDE BULUŞALIM
2 Nisan Pazar günü saat  14.00 te  Cemil Candaş Kent Kültür Merkezinde buluşalım.
Halaskargazi Caddesi No:168  Şişli/İstanbul
İletişim: 0541 801 35 02/0533 501 64 62
Giriş ücretsizdir
  • Çukurova Kitap Fuarından İzlenimler
Bir kitap fuarı etkinliğini daha geride bıraktık. Çukurova’nın bahar aylarını aratmayan güneşli dokuz gün boyunca iyi yönleri ile hatırlanabilecek bir fuar olduğunu söylemek yanıltmaz bizi. Bu kadar ilgiyi başlarda beklemiyorduk. Hayat pahalılığının olumsuz koşulları altında, enflasyondan en çok zam gören kalemlerden kitapların  temel ihtiyaçlar listesinde en sonda olabileceği ilk aklımıza gelen olmuştu: Tabi bu olgu yaşadığımız toplumun henüz değişmeyen özelliklerinden biri olmaya devam ediyor.  Fakat yinede tüm bu yoksulluğa rağmen, kitaba para ayıran önemli bir okur kitlesi de vardı. Her ne kadar burç kitapları ve kişisel gelişim üzerine yazılı kitaplar ilgisinden değer kaybetmese de ve kitap olsun çamurdan olsun diyenler dışında Çukurova’nın iyi bir okur çevresine sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Fuar boyunca, dergimizin standına da ilgi büyüktü. Güney’in yeni ve bir kısım eski sayılarını, İnter ve Dönüşüm Yayınlarının çeşitli kitaplarını standımızda bulundurmuştuk. Fuarda Marksist-Leninist külliyatı bulunduran tek standın bizde olması bir eksiklik olduğu kadar, ilginin sebebi de olduğu söylenebilir. Bizi şaşırtan ise kitaplarımıza ve dergimize duyulan ilginin 14-17 yaş aralığındaki gençlerin oluşturmasıydı. Bu yaş grubu için herhangi bir kuşak tespiti yapmak güç. Yaşlara göre kategori belirlemek yeni moda olsa da bu gençlik başka türlü ilerliyor diyebiliriz, hem de bize hiçte uzak olmayan bir ilerleme. Belki bunu yaşadığımız iki örnekle açıklamak düşüncemizi haklı çıkaracaktır. İlki, henüz 15 yaşında genç bir kız, oldukça zarif ve iyi giyimli; bu haliyle orta halli, kültürlü bir ailenin çocuğu olduğu kesin. Ama bizim açımızdan şaşırtıcı olan bu kızın merakı: “Demokratik devrim mi? Sosyalist devrim mi?” bu konu ilgisini çekiyormuş ve araştırma yapmak istiyormuş. Biz kendisine yaşı için ağır bir araştırma kitabı olduğunu söylemek isterken, babası – bu tür siyasi kitaplara çok ilgisi var, sürekli okuyor, bu konular ona yabancı değil- dedi. Tabi biz şaşırıyoruz. Bir diğer örnek ise Kollontai’nin kitabını gören 15 yada 16 yaşlarında genç bir erkek...(Devamı için: https://guneykultursanat.org/cukurova-kitap-fuarindan-izlenimler/)
  • Güneyden
  • Güney Kitaplığı
  • İçindekiler
  • Haber
  • Karikatür
  • Kitap
  • Makale
  • Öykü/Hikaye
  • Resim/Fotoğraf
  • Röportaj
  • Satış Noktaları
  • Şiir
  • Sinema
  • Tiyatro
  • Dosyalar

© 2021 Güney Dergisi

Sonuç yok
Tüm Sonucu Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güney Kitaplığı
  • Dosyalar
    • Yılmaz Güney
    • Nazım Hikmet
    • Bertolt Brecht
    • Kültür Konferansı
    • Diğer Dosyalar
  • Sizden Gelenler
  • Tüm Sayılar
    • Eski Sayılar
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Göndereceğiniz Yazılar Hakkında

© 2021 Güney Dergisi

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In
Güney Size en son haberler ve güncellemeler için bildirimler göstermek istiyoruz.
Reddet
Bildirimlere İzin Ver